Uzlaşma hükümetinin kurulmasının ardından Filistin yönetimi lideri Mahmud Abbas, uluslararası topluma güven verici mesajlar göndermeye başladı. Şöyle dedi: "Hükümet, 1967 sınırları üzerinde kurulacak iki devlet ilkesine bağlı olacak. Aynı zamanda İsrail devletinin tanınmasına, şiddetten vazgeçilmesine ve İsrail ile güvenlik koordinasyonu dâhil imzalanan anlaşmalara ve alınan uluslararası dörtlü kararlara saygı duyacaktır." ^{[03.06. 2014 Şarku'l Avsat]}

Başbakan Rami Hamdullah da Ulusal Uzlaşma Hükümetinin ilk oturumu sırasında şuna vurgu yaptı: "Hükümet, FKÖ'nün siyasi programına bağlı kalacak ve İsrail Hükümeti ile Filistin Kurtuluş Örgütü arasında imzalanan tüm anlaşmalara saygı duyacaktır." ^{[03.06.2014 Ma'an Haber Ajansı ]}

Hizb-ut Tahrir olarak biz, yönetimin ve hükümetin mübarek Filistin toprakları ve mukaddesatı üzerinde takip edilen ifrat tefrit ve teslimiyetçi yöntemi reddettik, reddedeceğiz. Ayrıca Filistin halkının, zalim işgalci Yahudilere teslim edilmesini, yönetim tarafından yapılan açıklamalara göre kutsal güvenlik koordinasyonu aracılığıyla o masum halka her türlü kötülüğün reva görülmesini de reddediyoruz. Bu yüzden şunları vurgularız:

FKÖ ve Filistin otoritesi, uluslararası sistem, İslam dünyasındaki zalim iktidarlar ve özellikle korkak Arap Birliği aracılığıyla Filistin sorununu çaldı ve kontrolü ele geçirdi. FKÖ ve hain yönetim, Filistin topraklarının çoğunu Yahudilere peşkeş çekti, işgalci varlık ile imzalanan anlaşmalar uyarınca onların güvenliği korudu.

Yönetim tarafından oluşturulan ardışık hükümetler, kurulduğu günden itibaren FKÖ ve ifrat ve tefrite dayalı yönetimin yöntemi üzerinde yürüdüler. Son kurulan birlik hükümeti de aynı ifrat ve tefrite dayalı teslimiyetçi yaklaşım üzerinde yürüyor. Yönetimin lideri ve Başbakan tarafından yapılan açıklamalar bunu doğrular niteliktedir. Bu açıklamaların günahı, o iki yönetimin yetkililerinin ve onlara destek verenlerin veya sessiz kalanların üzerinedir.

Olaylar ve tüm tarafların politik açıklamaları, Fetih ve Hamas yönetimi arasında varılan konsensüsün sulh ve barış ile bir ilgisinin olmadığını kanıtlar. Bu uzlaşı, sadece büyük ve bölgesel devletlerin direktiflerine boyun eğmektir. Bunların başında da el-Sisi devleti gelmektedir. Bu konsensüsün amacı, FKÖ ve yönetimi güçlendirmektir. Ki yönetim bölgedeki Amerikan ve işgalci Yahudi çıkarları lehine Filistin sorununu tasfiye edebilsin. Karşılığında da Batı ve Amerikan egemenliğine, işgalci Yahudilere tabi zayıf bir iktidar alabilsin ve müntesiplerini korumak için bazı Filistinli grupları devşiren kirli paralar koparabilsin.

Bu basın açıklamamızı, şüphesiz Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın mübarek topraklarda ifrat ve tefrite kaçanları ve o topraklar üzerinde pazarlık yapanları hesaba çekeceğine vurgu yaparak sonlandırıyoruz. Bu topraklar, hiç bir zaman Yahudilerin istikrar ve huzur bulacakları bir yurt olmayacaktır ve Allah'ın izniyle en kısa zamanda bu mübarek topraklar, Yahudilerin pisliğinden temizlenecektir. Çalışma, anlaşma ve uzlaşma, o toprakların kurtarılması ve oralardan Yahudilerin kökünün kazınması için olmalıdır. Yoksa o mübarek topraklardan vazgeçmek amacıyla kurulan ortaklık ihanettir. Zira Yahudi varlığını tanımak ya da meşruiyet kazandırmak veya Yahudi varlığına meşruiyet kazandırmak için çalışanlara alet olmak büyük bir günahtır. Bu anlaşma ve uzlaşı, Filistin halkına ve başında da bu kötülük üzerinde anlaşma sağlayan taraflara zulüm ve felaket olarak geri dönecektir. O zaman dünya ve ahirette pişmanlık asla işe yaramayacaktır.

إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ وَلَا تَكُنْ لِلْخَائِنِينَ خَصِيمًا "Biz sana Kitabı hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma." ^{[Nisa 105]}