8 Nisan Çarşamba günü, Het Parool gazetesinin web sitesinde "Faslı çocukların korunma ihtiyacı yok." başlığı altında bir makale yer aldı. Kuşkusuz bu başlık, Amsterdam Belediye Başkanı Eberhard van der Laan'a işaret ediyor. Hatırlanacağı üzere geçen yıl ekim ayında Gençlik Merkezi Argan'da benimle Yasin El Forkani arasında geçen bir tartışma hakkında van der Laan, "Biz, Faslı gençleri kandırmak için bu grup mensubu bu kişinin şansının yüksek olduğunu düşünüyoruz. Biz bu gençleri radikalleşmekten alıkoymak için önemli şahsiyetler yetiştirme çabasındayız." demişti. "Bu kişi ile" beni işaret etmişti. Belediye Başkanı'nın baskısı sonucunda Gençlik Merkezi Argan tartışma programını iptal etmek zorunda kalmıştı. Biz, daha önceki bir basın açıklamasında bu kararın tutarsızlık ve çarpıklığını açıkça ortaya koymuştuk. Ama buna rağmen hâlâ Het Parool yazarları kurusıkı sıkıyorlar. Bu bağlamda makalede benimle ilgili şunları yazdılar:

"Pala, dünyada bir İslam Devleti olması gerektiğine inanıyor. El Forkani ise radikalizmin her türlüsünü reddediyor. Pala ile El Forkani arasındaki bir tartışmaya tanık olan Amsterdam gençleri, İslam'ın birçok yoruma dayandığını ve bir Müslümanın IŞİD'çi olmak istemediğini öğrendiler. El Forkani'nin vermek istediği mesaj da buydu işte."

Bu, Hizb-ut Tahrir'in "terörizm" için altyapı oluşturduğu ve IŞİD'in fikirlerini paylaştığı anlamına gelir. Hizb, 1953 yılında kurulduğu günden bu yana siyasi bir partidir, siyasi ve entelektüel çalışma yapmakla bilinir. Ayrıca parti, çeşitli yayın organlarında "İslam Devleti" ilan eden IŞİD ile ilgili görüşünü açıkça ortaya koydu. Üstelik partinin bir gün bile ne Hollanda'da ne de İslam dünyası dışında diğer ülkelerde iktidarı ele geçirme veya toplumu değiştirme gibi bir hedefi olmadı. Dolayısıyla buna yol açabilecek hiçbir eylem ya da faaliyette bulunmaz. Onun Hollanda'daki çalışması şu şekilde özetlenebilir:

1- Müslümanlara İslam Risalet'ini taşımak ve onları İslam ile kültürlendirmek.

2- Müslümanların İslam kimliğini korumak için mücadele vermek.

3- İslam'a göre Müslüman toplulukların çıkarlarını savunmak.

4- İslam'ı savunmak ve genel olarak da Müslümanların işlerini gözetmek.

5- Gayrimüslimlere İslam Risalet'ini taşımak.

Bu makalenin yazarları, bir tartışmanın iptal edilmemesi gerektiği konusunda hemfikirler. Hatta onlara göre bu tür tartışmalar için ortam hazırlanmalıdır. Teologlar, Müslüman gençleri radikalizme karşı bilinçlendirmeli ve gerçek özgürlüğün diktatörce niteliğe sahip olan İslam Devletinde değil, demokraside olduğunu gençlere göstermelidir. İşte sorun da tam buradadır. Normatif İslam düşüncesinin suç olduğunu haklı göstermek için Müslüman gençleri "koruma" bir Truva atı olarak kullanılmaktadır. Bu yüzden belirli bir grup şu anda "İslam Devleti" [Hilafet] fikrini haksızca kullandığı için İslam Devleti diktatörce görülmektedir. Oysa İslam literatüründe İslam Devleti'nin varlığı konusunda mutabakat var. Kaldı ki Müslümanların görünümlerinin, toplumda egemen görünümler ile uyuşmamasının, radikalizmin derecesiyle ya da demokratik hukuk sistemini dinamitlemek ile hiç bir ilgisi yoktur. Aksine farklı yaşam vizyonu ile bir ilgisi vardır. Geniş kapsamlı zalimane politikalarının uygulanması temelinde İslami fikirleri damgalamak, son yılların moda söylemi haline gelmiştir. Het Parool makalesinde geçenler bunun en güncel örneğidir. Adil bir sistem, toplumun bir parçası olan farklı düşünenlere tolerans gösteren bir sistemdir. Onların ötekiliklerini korur ve onları kimliklerini terk etmeye zorlamaz.

Hizb-ut Tahrir olarak biz, farklı görüş ve düşüncelerin saygılı bir şekilde tartışılması gerektiğine inanıyoruz ve bu yüzden biz herkes ile dürüst bir tartışma yapmaya her daim hazırız.