حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Irak
Medya Bürosu
No: RK–BA–2019–MB–TR–01 |
H. 23 Cumâde’l Ûlâ 1440 M. Salı, 29 Ocak 2019 |
Ey Irak Halkı! Sömürgeci Kâfirin Ballı Sözlerine Kanmayın
Birkaç gündür medya ve sosyal medya sitelerinde, ABD askerlerinin Anbar kentine bağlı Felluce bölgesinde, Selahaddin, Ninevo ve Erbil gibi diğer kentlerde dolaştıklarını gösteren görüntüler yayınlanıyor. ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği, Irak topraklarında 5200 ABD askerinin bulunduğunu doğruladı. Resmi yetkililer bu iddiaları yalanladı. Bağdat Operasyonları Komutanlığı Sözcüsü yaptığı açıklamada, “Bağdat Operasyonları Komutanlığı Tümgeneral Jalil El Rubaie, bazı medya ve İnternet sitelerinde ABD askerlerinin Irak şehirlerinde dolaştıkları ilgili haberleri yalanladı” dedi ve bu haberlerin asılsız olduğunu kaydetti. Bu tür bilgileri yayımlayanları doğrulamaya ve söylentileri yayınlamamaya çağırdı. Anbar İl Meclisi üyesi İyd Ammaş El Kerbuli, Pazar günü yaptığı açıklamada, ABD askerlerinin “Irak güçlerini eğitmek ve lojistik destek sağlamak için yapılan” güvenlik anlaşmaları kapsamında Irak topraklarında bulunduklarını söyledi.
Bazı haberlere göre ABD askerlerine takviye yapılmasının ve faaliyetlerinin artmasının sebebi, İran’la mücadeledir, İran’a bağlı 67 milis gücünün dondurulması, silahlarının geri alınması ve liderlerinin tutuklanmasıdır. Karara öfkelenen milis liderleri, tehditler savurdular. Bu adımı bir çıkış ve devleti, orduyu kontrolünde tutan, kamu parasını hortumlayan İran ve milislerden bir kurtuluş olarak gören Sünni güçler ise kararı memnuniyetle karşıladı. Russia Today kanalında “sözün özü” programına konuk olan eski Başbakan Haydar Abadi, şu veya bu grubun Irak’taki ABD askerlerini tehdit etmesini hayretle karşıladığını ifade etti. Abadi, “Açıktan kınıyorlar ama gizlice işbirliği yapıyorlar...” diye konuştu.
Biz, bu gelişmeler karşısında aşağıdaki hususları belirtiyoruz:
1- Sadece Irak’ta değil, bölge genelinde bulunan Amerikan askerleri ve işledikleri barbarlıklar, aslında nüfuz alanları üzerinde bir çatışmadır. Çatışmanın amacı, bu ümmetin olanakları üzerinde kontrolü sağlamak, devasa petrol kaynaklarını yağmalamak ve Amerikan çıkarlarını korumaktır. ABD’nin, uluslararası meşruiyeti korumak, zayıfları güçlülerden himaye etmek için geldiğini söylemesi bile kocaman bir yalandır. Diğer tüm Batı ülkeleri gibi Amerika da Machiavelli yaklaşımını benimsemektedir. Yani insani, ahlaki ve adaletli gibi gözükse de aslında sadece çıkarlarına gözetmektedir. Çıkarları için insanlığı ayaklar altına almakta, ahlakı ihlal etmekte ve adaletle alay etmektedir.
2- Amerika, Irak topraklarına ayak bastığından beri bölgedeki stratejisine erişmek için istikrarlı bir şekilde yürüyor. Bölgedeki en önemli stratejisi, Sykes-Picot anlaşmasını yeniden yapılandırmak, şekillendirmek, yeni sınırlar belirlemek, zayıf devletçikler aşamasından birisi ile diğerini zayıflatmak için aralarında savaşan, birbirlerini boğazlayan en zayıf mezhepçilik aşamasına intikal etmektir. Ancak mekanizmaları zaman zaman değişebilir, sahada gelişen olaylara bağlı olarak burada ve şurada belki tökezleyebilir. Fakat ülkeye geliş amacından asla sapmayacaktır. ABD’li yetkililerin ani Irak ziyareti, ardışık Irak hükümetlerinin ABD planlarını uygulama konusunda tökezlediklerini gösterir. Irak hükümetleri, Irak iç işlerine müdahale için pek çok gerekçeler sunuyor. Yolsuzluk, başarısızlık, yoksulluk, yetersiz hizmet, kayırmacılık, kamu mallarının israfı, silahların ve milislerin yaygınlaşması ve güvenlik zafiyeti bunlardan sadece bazılarıdır.
3- Görünürde düşman ABD-İran ilişkileri, iki ülke arasında var olan hayati çıkarlara dayalı gizli gerçek ilişkilerin doğasını yansıtmaz. Sıradan politikacılar, İran’ın Amerikan düşmanı bir devlet olduğunu sanırlar ve milisleri desteklediği gerekçesiyle Amerika’nın İran’a saldırmak ve zayıflatmak istediğini düşünürler. Ancak siyasi gerçeklerin çoğu, iki ülke arasındaki ilişkilerin çok sağlam temel dayandığını gösterir. Nitekim Humeyni devriminden günümüze kadar aralarında var olan ilişkiler tarihi, Amerika ile İran arasındaki anlaşmazlığın medya açıklamalarından öteye geçmediği kanıtlar. İran’ın bölgede kontrolsüz rolü olduğunu söylemek, doğru değil. İran, bölgede Amerika’nın onayı ile at koşturuyor. Bunun ne anlama geldiğini biliyor ve sınırlarını tanıyor. Saptırmak ya da gerçeği örtbas etmek için zaman zaman söyleminin dozajını yükseltse de belirlenen sınırları asla aşmıyor. Bu nedenle Amerika, İran’daki rejimi büyük ölçüde çıkarlarının hizmetkârı olarak görüyor. Amerika’daki karar alıcılar bile şuan İran rejimini korumanın değiştirme çalışmasından çok daha iyi olduğunu düşünüyor.
Son olarak Irak halkına diyoruz ki: İşgalcinin, ajanlarının ve zebanilerinin ballı sözleri sakın sizi aldatmasın. Onlar, Allah’ın şu buyruğunu unuttular, daha doğrusu görmezden geldiler:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ “Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.” [Maide 51] Kâfirlerin metodunu izlemek, hayat hakkındaki fikirlerini benimsemek, peşlerinden gitmek, doğrulamak, dost, yardımcı ve müttefik olarak görmek, onlarla sözleşmeler ve anlaşmalar imzalamak, Irak’ı felaketten felakete sürükleyen, statüsünü kaybettiren, yolsuzluk, azgelişmişlik, güvensizlik, istikrarsızlık ve yetersiz hizmetlerde ilk sıralarda yer almasını sağlayan en önemli nedendir... İşgalci kâfirin tüm projelerini reddetmek, planlarını başarısızlığa uğratmak ve yandaşlarıyla birlikte ülkeden kovmak için Şeriatın gösterdiği mümkün olan tüm araçları kullanmak şeri yükümlülüktür. Bunun yolu da Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini kurmak ve İslami hayatı yeniden başlatmak için ciddi bir çalışma içerisine girmektir. Hilafet, kâfirler ve avenelerinin tüm hayallerini yıkacak, yalnızca Müslümanlar için değil tüm dünyaya adalet ve iyiliği yayacaktır. O gün çok uzak değil. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
الَّذِينَ إِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ “Onlar ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah’a varır.” [Hac 41]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Irak Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: |
E-Mail: huti53@yahoo.com |