KG 24 Haber Ajansı, 17 Mayıs 2014 Cumartesi günü Kırgız güvenlik güçlerinden "Güney Kırgızistan'da tutuklanan kişinin Özbek istihbaratından olduğu açığa çıktı." diye bildirdi. Raporda şöyle denildi: "27 Nisan 2014 tarihinde gece saat on iki sularında polis, Oş bölgesinin Karasu ilçesinde bir kafe yakınında sorun çıkaran sarhoş bir adamı tutukladı. Tutuklama sırasında mukavemet gösteren adam, polis memurunu bıçakla tehdit etti. Kaçmaya çalıştı ama başaramadı. Arama sırasında Makarov tipi bir tabancaya ve mühimmata rastlandı, ayrıca sakladığı başka bir tabancayı da teslim etti. Ardından Kırgız istihbarat teşkilatı tarafından tutuklandı. Ama tutuklanan kişinin Özbek istihbarat yetkilisi olduğu anlaşıldı. Bazılarına göre yasaklı örgütün [Hizb-ut Tahrir'in] bölgesel lideri olarak kabul edilen yerel bir caminin imamı Reşat Kamalov'u öldürme hazırlığı içinde olduğunu itiraf etti. Tutuklunun kimliği belli oldu. OMON denilen Özbek iç güvenlik güçlerinin bir üyesi olan kişinin, 37 yaşında ve Taşkent'te yaşadığı belirlendi. Ama Bakanlık, özel kuvvetlerde görevli olduğunu kanıtlayan herhangi bir belge ve bulguya rastlanmadığını söyledi. Ruhsatsız silah taşımak, yasadışı yolla sınırı geçmek ve cinayete teşebbüs suçlamasıyla tutuklandı."

Daha önceki açıklamamızda Karasu ilçesinde Özbek istihbarat yetkilisinin tutuklandığını ve tutuklanan bu kişinin Kırgızistan'da serbestçe dolaşan binlerce Özbek istihbarat yetkililerinden sadece biri olduğunu ifade etmiştik. Ayrıca Kırgız güvenlik güçlerinin, tutuklanan kişi kendisini deşifre edene kadar onu tutuklama niyetinde olmadığını, tutuklamaya karşı direnç gösterdiği halde kolayca tutuklandığını, bundan önce Karasu ilçesinde istediği gibi serbestçe dolaştığını söylemiştik. Özbek istihbarat yetkilileri, Kırgızistan topraklarında cirit atıp insanları alenen terörize ettikleri halde Kırgız güvenlik güçleri tarafından hesaba çekilmiyorlar. Tüm bunlar aslında Özbekistan hükümetinin, komşusu Kırgızistan'a egemen bir devlet olarak bakmayıp, kendisine bağlı ve otoritesi altında bir bölge olarak algıladığını göstermektedir. Ayrıca bazen biz, aralarındaki sınır bölgesinde Tacikistan'ın Kırgız halkına karşı milliyetçilik duyguları temelinde tehdit ve yıldırma eylemlerine şahit oluyoruz. Artık basit insanlar bile tüm bu eylemlerin bölge devletleri ya da Amerika veya Rusya'nın çıkarına olduğunun farkındadır. Bu tehdit ve yıldırma eylemleri, bölgeye egemen devletin desteği ile istismar edilebiliyor. Hatta eylemler, sadece bölge devletlerine değil, Özbekistan'a bile tehdit oluşturuyor. Kırgız hükümeti ve güvenlik güçleri, fırsatı ganimet bilerek topraklarını ve vatandaşlarını korumak yerine İslam'a davet eden Müslüman liderlerden kurtulmaya çalışıyor. Örneğin rejim, kendi raporlarında bile açıkça siyasi parti olduğunu kabul ettiği halde Hizb-ut Tahrir üyesi olduğu gerekçesiyle İslam'a davet eden Rüştü Kari Kamalov'u tutukladı. Bu, Kırgız yetkilileri tarafından işlenen başka bir suçtur. Bundan önce de Rüştü'nün babası Rüfeyk Kamalov'a başarısız bir suikast girişiminde bulunulmuş, ama daha sonra şehit edilmişti.

Hizb-ut Tahrir, Kırgızistan'da çalışmalarına devam ediyor. Karasu ilçesi cami İmamı [el-Serhasi Camii] Rüştü Kari Kamalov, Hizb-ut Tahrir üyesi değildir. O, sadece Müslümanlara İslami akide temelinde hayatta doğru doğru gösteren ve açıklayan samimi imamlardan biridir. Bu nedenle Kırgız güvenlik güçleri, kardeşimize bu tür iftiralar atmak yerine, ona zarar vermeye çalışan şer güçlerinden onu nasıl koruyabileceğini düşünmelidir. Kırgız hükümeti, Müslümanlar ile özellikle de Hilafeti geri getirmek ve İslam ideolojisini hayatta var etmek için çalışanlar ile savaş halindedir. Kindar milliyetçi duyguları körükleyen Özbek istihbaratı yararına çalışan kimselerle ve çürük demokrasiye teşvik eden insanlık düşmanı kâfir Batı ajanlarla birlikte Müslümanlara karşı mücadele ediyor.

Hizb-ut Tahrir / Kırgızistan olarak biz, insanları, iktidar sahipleri içindeki samimi kişileri ve ülkede söz sahibi grupları, izzet ve ihtişam sembolü Raşidi Hilafeti yeniden kurmak için bizimle çalışmaya davet ediyoruz. Hilafet, tüm insanlığı baskıcı kapitalist egemenlikten kurtaracak, Müslüman ülkeleri kendi bayrağı altında birleştirecek, dünyanın her tarafına İslam'ın adaletini yayacaktır. Dünyada hayrın girmediği toprak ve mekân kalmayacaktır. Her şeyden önce Allah Subhânehu ve Teâlâ rızası önemlidir. İşte büyük kurtuluş budur.