Perşembe, 26 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: LBu2013BAu20132013u2013MBu2013TRu20130016 H. 4 Raceb 1434
M. Çarşamba, 15 May 2013

-Basın Açıklaması- İran Rejimi ve Lübnan'daki Partisi, Şam Halkına ve Ayaklanmalarına Açık Bir Savaş İlan Ettiler

Şam ayaklanmasındaki ayaklanmacıların, gerçekleştirmiş oldukları başarıların ve Humus ile El-Kusayr bölgeleri ve kırsalları da dahil Suriye topraklarının geniş bir alanına uzanan tagut Esed'in tugaylarına dönük savaşlarında belirgin bir şekilde ilerlemelerinin ardından (Hizbullah), Dışamk'ın gerek tagut gerekse şebbihalarının pisliğinden kurtulması halinde tagutun kendisine sığınılan bölgenin bir parçası olabileceğini düşündüğü fedakar  el-Kusayr ile Humus'un gücünün kırılmasına zemin hazırlamak için köyleri ve bölgeleri Edes'in tugaylarının lehine ayıklamak amacıyla tüm çabalarını ayaklanmacıları öldürmeye vermeleri için binlerce savaşçısını gönderdi.

Amerika'nın müttefiki İran'ın, (Hizbullah'ın) yaptığı bu saldırının öncesinde Lübnan sahalarını, hükümetin istifa edeceği, Suudi Arabistan'ın işaret edeceği yeni bir başkanın devreye gireceği ve Lübnan halkından ayaklanmadan etkilenenlerin yükselen öfkesini dizginlemek için onların girişimleriyle yeni bir hükümetin oluşturulacağı ve Müstakbel Hareketi'nin onlara istediklerini verdiği şeklindeki bir komediyle doldurmaya başvurduğu mülahaza edilmiştir.Nitekim kamuoyu, hükümet ve hükümetin oluşturulması hakkındaki yapay bir savaşla meşgul edilmiş ve İran partisi, içerinin güvenlik durumunun patlaması ve kontrol ettiği birimlerin işlerinin gevşemesi riskiyle tehdit edilmesinin ardından Suriye halkına ve ayaklanmalarına yönelik bir savaş için boşaltılmıştır. İster hükümet oluşturulsun ister oluşturulmasın, ister güven elde etsin isterse etmesin, ister siyasilerin isterse teknokratların hükümeti olsun mesele, İran partisi açısından büyük fark oluşturmayacaktır. Çünkü o, tüm durumlarda ülke üzerindeki egemenliğini pekiştirmek ve Suriye'deki Esed rejimini desteklemek amacıyla güvenlik birimlerini ve aracılığıyla istediği şeyleri uyguladığı yargıyı kontrol etmeye devam edecektir.

Ey İran Rejimi ve Lübnan'daki Partisi!

(İslam'ı uygulamaya dönük hatalı anlayışınıza göre) İran'da yapmış olduğunuz gibi İslam gölgesinde yaşayan İslam dünyasının görmeyi beklediği İslamî Devlet olduğunuz sloganlarını atıp bu sloganları tekrarlayıp durduğunuz halde sizler, vakıa açısından ve tarihinizin yetmişlerin sonlarında başlamasından bu yana başta Suriye'deki Esed rejimi olmak üzere radikal laik olan ve İslam'a ve ehline şiddetli bir şekilde savaş açan birçok rejimlerle sağlam bir ittifak kurdunuz. Bu sırada Hama ve Suriye'nin diğer yerlerinde katliamlar işleyen Hafız Esed, kendisine en çok destek veren ülkelerden olduğunuz halde yok olup gitmiştir.

Bugün Suriye halkı, bölgede laikliğin son kalesi olduğunu açıklayan tagutlarına karşı ayaklandığı bir sırada sizler, işinizin sonuna kadar tagutun yanında yer almak olduğuna karar verdiniz ve askerî, diplomatik, medyasal ve ekonomik tüm gücünüzle Şam ayaklanmasıyla savaştınız. Bundan daha da kötüsü, gün geçtikçe her ne zaman ayaklanmanın İslamî kimliği ortaya çıksa, ayaklanmayla savaşma ve onun düşmanlarına destek verme üzerinde ısrar ettiniz! Neden böyle bir tutum sergiliyorsunuz ki?! Çok basit. Çünkü Amerikan ajanı, mezhepçi ve laik Esed rejimi, tabii ki Amerika politikasıyla yaptığınız gizli anlaşma yoluyla Orta Asya'dan Akdeniz'e kadar kurmuş olduğunuz imparatorluğunuzun dayanaklarından biridir.

Nasıl bir İslam iddiasında bulunuyorsunuz? Oysa sizler, İslam'dan olmadığı halde Şam ayaklanmasıyla savaşıyor ve bölgedeki laik rejimi daha da pekiştiriyorsunuz?! Dahası Müslümanları öldürmeleri ve kanlarını akıtmaları için Lübnan, İran ve Irak'tan savaşçılar göndermek yoluyla Müslümanların kanlarını mubah görüyorsunuz?! Peki siz, Allahu Teâlâ'nın şu kavlinin neresindesiniz:

إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ ءَامَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ "Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resulüdür ve iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekatı verirler." [el-Mâide 55]

Amerikan hegemonyasının, bölge ve dünya üzerindeki en büyük düşmanınız olduğunu iddia ettiniz ve dünyayı "En Büyük Şeytan Amerika" ve "Amerika'ya Ölüm" sloganlarıyla doldurdunuz ama aslında bu sloganlar bir şarlatanlıktan ve aldatmadan öteye geçmemiştir. Zira 33 yıldan bu yana arşivleriniz, Amerika ile gizli anlaşma ve özellikle hayatî kavşak noktalarında onun bölgedeki politikalarıyla olan entegrasyonla doludur.

Amerika, 2001 yılında Afganistan'ı işgal etmeye karar verdiğinde ona yardım ettiniz, ganimetlere ve Taliban devletinin enkazı üzerindeki nüfuza ortak oldunuz ve eski Cumhurbaşkanınız Rafsancani ise hiç utanmadan "şayet İran yardımda bulunmamış olsaydı Amerika Afganistan işgalinde başarılı olamazdı" şeklindeki açıklamayı yaptı.

Amerika 2003 yılında Irak'ı işgal etmeye karar verdiğinde tüm gücünüzle ona yardım etmiş, yanlınız olan muhalefeti alenen onun yanında savaşmaya sevketmiş ve bu muhalefet de Amerikan tankları üzerinde Bağdat'a girmiş ve yüzyıllardır Irak'tan kaybolan bölünmenin ardından Irak halkının bölünmelerinin ve mezhepçi temelde savaşmalarının ana nedeni olmuştu.

Lübnan'a gelince; orada sürekli olarak sizinle Amerika arasında Lübnan dosyasının Esed rejimine devredilmesi hususunda bir anlaşma olmuştur. Ayrıca Amerika, "İsrail" ile komşu ülkeleri arasındaki güç dengesini korumak ve Esed rejimiyle ilgili barış sürecinin zeminini hazırlamak amacıyla Lübnan'daki direnişe boyun büktürmüştür.

Yahudi devletine hayatî bir savaş açma potansiyeline sahip olduğunuz ve Temmuz 2006 savaşı da kesin bir karar verilmesi halinde Yahudi varlığının hezimete uğrama ve kökünden söküp atılma olasılığına tanık olduğu halde ancak sizler, Güney Lübnan topraklarında Yahudi varlığını zelil eden direnişçileri terk ettiniz ve partinizi 1701 karırını kabul etmeye sevkettiniz. Dolayısıyla askerî zafer, uluslararası karara uyulması sayesinde siyasî alana geri dönmeye dönüştü. Neden böyle bir aşağılık tutum sergilediniz?! Çok basit. Çünkü sizler, bir kere olsun Yahudi varlığı ile olan savaşın bir varlık savaşı olduğuna karar vermediniz. Bilakis onun, sizin ve müttefikiniz Suriye'nin eliyle olan baskı ve müzakere kağıdının sonuna kadar korunmasının yanında yer alan taktiksel bir çatışma olduğuna karar verdiniz. Zira yedi yıldır Güney Lübnan'da devam eden tam bir sükunet bunun kanıtıdır. Bu da sizlerin, bu cepheyi, müttefikiniz Hafız ile Beşar'ın kırk yıldır Yahudilerin sükuneti ve huzuru için kefil olduğu Golan cephesine ilhak ettiğiniz anlamına gelmektedir. Nitekim tagut Beşar, kaç defa stratejik tercihinin "İsrail" ile barış olduğunu ve "İsrail'in" barış sürecini sıkıntıya sokması durumunda direnişin bir alternatif olacağını açıklamıştır! Yani sizin direnişiniz, hıyanet müzakerelerine dönük bir araçtan ibarettir demek istemiştir.

Şam ayaklanması, bir halk ayaklanması, dahası Ümmeti temsil eden bir ayaklanmadır. Dolayısıyla ayaklanmalarına saldırdığınız kimseler, özellikle Temmuz 2006 yılındaki savaş olmak üzere Yahudi devletine karşı olan savaşınızda sizleri barındıranlar, sizlere yardım edenler ve sizlere destek veren kimselerdir. Tekfirci guruplarla birlikte tek düşmanınızın Yahudi devleti olduğunu iddia ederek yeter artık kendinizi ve kitlenizi aldattığınız. Dahası tarihte türüne az rastlanan zalim rejimden kurtulmak için ayaklanan bir halka saldırdığınız yeter artık. Gerçekten siz, Allahu Teâlâ'nın şu kavlinin neresindesiniz:

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا "Kim bir mümini kasden öldürürse onun cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır." [Nisa 93]

Ancak İran'ın Lübnan'daki partisinin tutumundan dolayı olan üzüntümüze ve yürek acımıza rağmen, İran rejimi ile Lüban'daki partisinin ateşini körüklediği fitnenin içerisindeki kadınları dikkatimizi çekmiştir. Nitekim bizler, İran partisinin kendi kitleleri olduğunu ve "Hizbullah'ın" ilk Genel Sekreteri'nin, Şeyh Subhî et-Tufaylî ile diğer cılız olan bazı seslere izin veren tutumunun doğru olmadığını iddia eden kitle içerisindeki basiret ve takva işaretlerini gözetlemeye devam edeceğiz. Dahası bizler, kendilerine zırh yapmak için İran partisini ipotek altına alan akıl sahibi insanları, geriye ne bir şey koyan ne de bir şey bırakan fitne yollarını kesmek için iyiliği emreden ve münkeri nehyeden seslerini yüksetmeye davet ediyoruz.

وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنصُورُونَ وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ "Andolsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir: Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır. Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir." [es-Saffât 171-173]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
Road 200, Tarabulus/Tripoli – Lebanon
Telefon: 03–155103 / 03–446709
www.tahrir.info
Fax: 06–629524
E-Mail: ht@tahrir.info

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER