Dün biz, İslam ve Müslümanlar düşmanı aşırı sağcı Cumhurbaşkanı adayı Marine Le Pen ile Müftülük arasındaki görüşme hakkında bir uyarıda bulunarak demiştik ki “Kulaklarımızı “ılımlı” söylem tantanası ile şişirenlerin, yarın Le Pen gibi “ılımlı olmayan” aşırı sağcı bir şahsiyet ile görüşmesi tam bir siyasi ahlaksızlıktır...” Bunu inkârcı bir dille de reddederek, “Bu, fıkhı bir “küstahlık” mi? Veya “yenilik ve modernlik”mi? Yoksa Başbakan ve Müftülük Fransa Cumhurbaşkanı adayının binek atı mı? Müslümanların temsilcisi olduğunu iddia edenlerin düşmanlara itaat etmesi yakışık almaz... diye de bir soru sormuştuk. Ama yalnız gözler kör olmaz, fakat göğüslerde olan kalpler de körleşir.

Hakaretin ilk varyantına gelince, Müftü Şeyh Abdüllatif Deryan, kendisinden başörtüsü takmasını isteyince, Le Pen Müftülüğü terk etti. Müftülüğün basın ofisinden yapılan açıklamada ise “... Basın ofisi, mutat protokol uyarınca görüşme sırasında başörtüsü takma gerekliliğini yardımcılarından biri aracılılığıyla Cumhurbaşkanı adayına iletti. Müftülüğe geldiğinde başörtüsü takmayı reddeden aşarı sağcı aday, müftünün yardımcılarında şaşkınlık yarattı...” Dahası “Müftünün yardımcılarından biri görüşmede giymesi için kendisine beyaz bir başörtüsü verince, Müftü ile görüşmesinde başörtüsü takmayı reddeden Le Pen, görüşme mekânını terk etti.”

Hakaretin ikinci varyantına gelince, ne düşündüğünü kaygısızca ifade eden Le Pen, “El Ezher Şeyhi ile yaptığım görüşmede örtmedim, şimdi de örtmeyeceğim”diye konuştu.

Hakaretin üçüncü varyantına gelince, Müftülük tarafından yapılan açıklamada da belirtildiği üzere “Müftülük, bu tür görüşmelerde böyle uygunsuz davranışlardan ötürü üzgündür.”denildi.

Biz de yüzlerine haykırırcasına diyoruz ki: Le Pen’in başörtüsü takmaması mı sizce çok büyük sorun? İslam ve Müslümanlar düşmanı, hatta eylem ve söylem bazında bu inancını dile getiren biri ile görüşmek sizce sorun değil mi? Onun bu düşmanlığına bizzat kendi gözlerinizle tanık oldunuz. Düşüncesine olan saygınlığından ve sizin düşüncenizi de aşağılayarak çekip gitti. Bu konuda bir an olsun bile tereddüt etmedi... Bunun ötesinde daha bir rezalet var mı?

Onu İslam’a davet edip farzı yerine getirmek için görüşecektiniz, ama bu altın fırsatı kaçırdığınız için mi üzülüyorsunuz? Sorun bu mu? Ya da görüşme olsaydı gündem ne olacaktı? Emin olun, “Teröre” karşıyız, “ılımlılık” “yenilik ve modernlik” yanlısıyız diyecektiniz. Bu kavramlar, Batı türevi kavramlardır ve İslam ile yakından uzaktan hiçbir ilgisi yoktur... Le Pen size böyle bir fırsat vermedi, ama “Ben, sizden daha büyük olan El-EzherŞeyhinin yanında başımı örtmedim, sizin yanınızda mı örteceğim” diyerek sizi yerin dibine geçirmekten de geri kalmadı? Nitekim bunu açıkça ifade etti.

Vermeniz gereken reaksiyon, sadece üzüntülerinizi bildirmek mi? En azından bu kindar adayı ve arkasındaki ülkeyi, topraklarımızda cirit atan büyükelçiliklerini şoke edici bir açıklama yayınlayabilir, iddia ettiğiniz gibi Lübnan’daki Müslümanların çoğunluğunun “temsilcisi” olarak onların bu pozisyonunu yansıtan bir tavır sergileyebilirdiniz. Yoksa bu sizi aşar mı? Üzüntü ve hüsnükuruntuların nedeni bu mu?

Lübnanlı Müslümanlara da diyoruz ki: Bunlar mı sizin temsilcileriniz? Bu kadar hakareti sineye çekecek misiniz? Dün Le Pen ile görüşen Başbakan mı sizin temsilciniz? Dinimize yardım etmek ve Müslüman kimliğimizi korumak için bu kuklaları, maşaları ve yandaşları tarihe gömerek Allah’ı razı eden bir pozisyon almanın zamanı gelmedi mi?