Güney Afrika, Yahudi varlığına karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açtı. Yahudi varlığı, bu suçlamaları reddederek yanıt verdi. Suçlarını itiraf etse bile ve uluslararası mahkeme tarafından suçlu bulunsa bile kimsenin ona dokunamayacağını veya suçlu ilan edilemeyeceğini biliyoruz. Çünkü uluslararası hukuk yalnızca zayıf ülkeler veya Amerika’nın desteklemediği veya arka çıkmadığı ülkeler için geçerlidir. Ancak burada bizi ilgilendiren şey, suçlamalar veya bu suçlamaların kabul edilmemesi değil, Gazze ve halkının kuşatma altına alınmasında Yahudi varlığının Mısır rejimi ile yaptığı işbirliğidir. Rejimin Gazze halkını yardımsız ve yüz üstü bıraktığı, yaralıların, mültecilerin, evsizlerin ve yerinden edilenlerin yüzüne yapay sınırları kapattığı, geçiş karşılığında sınır kapısında rejim adamlarının binlerce dolar şantajına uğrayan kişilerin ifadeleri, kimsenin gizleyemeyeceği canlı bir gerçeği gün yüzüne çıkarmıştır. Toprakları, sınırları ve geçiş noktaları üzerinde karar alma mekanizmasına ve egemenliğine sahip olduğunu iddia eden rejime geçişlerin üçüncü bir tarafın kontrolünde olmasından bahsetmiyorum bile.

Refah sınır kapısı Sina ve Gazze Şeridi arasında yer alıyor. Kılını kıpırdatmayan, Yahudilerin provokasyonlarına yanıt vermeyen, savaşın kapsamını genişletmeyen, halkın ve hatta Kenane ordusunun ruhunda yanan öfkeyi dindiren rejim, Yahudi dostu olmamış olsaydı, Gazze halkımızı öldürmesine ve zulmetmesine olanak sağlamamış olsaydı, Refah sınır kapısından girişler Yahudilerin kararına bağlı olur muydu hiç?

Yahudi varlığı, Gazze halkımızı kuşatma altına alıyor, bombardıman, keskin nişancılık, açlık ve kuşatmayla bir kulağından diğerine kadar boğazını kesiyor. Gazze halkımızın tek çıkış noktası olan başta Mısır olmak üzere ülkemizi yöneten ve Mübarek Toprak halkımıza karşı işlenen suçlara ortak olan rejimlerin işbirliği olmamış olsaydı, Yahudi varlığı bunları yapamazdı. Ancak rejimin bu tutumuna şaşırmıyoruz. Onu Yahudi varlığından tanıyoruz ve bu ucube varlığın sınırlarının koruyucusu olduğunu biliyoruz. Yahudilerin güvenliğini korumak, stratejik görevlerinden biridir. Bu stratejiyi Kenane ordusunun askeri bir doktrini haline getirme çabası içerisinde. Ancak onun ve Batı’daki efendilerinin kehaneti yok olmaya mahkumdur.

Asıl şaşırtıcı olan, kutsalların sürekli ihlal edilmesi, tahrif edilmesi, kutsallıkların kirletilmesi ve Mübarek Topraktaki kardeşlerimizin onurunun aşağılanması karşısında Kenane ordusundaki samimi subayların sergilediği tutumdur. Gazze halkının abluka altına alınması ve aç bırakılmasında rejimin, Yahudi varlığıyla işbirliği yaptığının ve suç ortağı olduğunun canlı tanığıdırlar. Gazze halkının gece gündüz yardım çağrısında bulunduklarını görüyorlar. Aç ve yaralı kadın ve çocukların yardım çığlıkları onlara ulaşmadı mı? (Ey Mısırlılar, Allah aşkına yardım edin) diye bağıran çocukların sesini duymadılar mı? Allah’tan yardım istiyorlar! Kenane topraklarında tedavi olmak için hasta veya yaralı bir kişinin, binlerce dolar rüşvet verdiği ile ilgili Batılı gazete ve ajanslarında yer alan haberlerden haberdar değiller mi? Kardeşliğiniz nerede? Biz ve Mübarek Toprak halkı iki kardeş halk değiliz, aksine tek bir ümmetiz. Kanı eşittir. En aşağı olanı bile eman verebilir. Başkalarına karşı birlik içindedir.

Allah’a yemin olsun ki Filistin halkına destek olmak sizin görevinizdir. Onlara açık bir zafer kazandırıncaya ve tüm Mübarek Toprak Yahudilerin pisliğinden temizleninceye kadar sorumluluğunuzdan kurtulamayacaksınız.

Ey Kinane askerleri! Ey orduların en hayırlısı! Nitelendirildiğiniz hayırseverlik, bir şeref değildir, İslam emanetini, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in emanetini taşımakla ilgilidir. Diğer bir deyişle ümmetin kalkanı hem o hem de kutsallarının koruyucusu olmanızla ilgilidir. Eğer kalkan olmaz, ümmetin mukaddesatlarını çiğner ve kutsallarını kirletirseniz, o zaman sizde ne bir hayır ne de bir şeref var demektir. O halde Allah’a sevdiği şeyi gösterin. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sancağını taşıyarak ve onun gibi mazlumlara destek vererek, bu hayra layık olduğunuzu O’na gösterin. Yahudilerin gasp ettiği İslam topraklarını özgürleştirin ve kutsalları ihlal edilen Mübarek Toprak halkına destek olun. Ve bilin ki, göreviniz, “bir vacibi yerine getirmek için gereken şey de vaciptir” ilkesi gereği Allah’ın size farz kıldığı şeyi yapmanıza engel olacak her şeyi ortadan kaldırmaktır. Öyleyse size utanç veren, Allah’ın ve sizin düşmanınızı koruyan işbirlikçi bu rejimi ortadan kaldırın. Ve Allah için Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini kurun. Hilafet, hak ve hak ehlini desteklemek için orduları seferber edecektir. Öfkelenmeyecek misiniz ey Kinane askerleri! Hadi öfkeniz, Allah’ın kelimesini üstün kılan ve mücrimleri ortadan kaldıran bir ayet olsun.

وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ آوَواْ وَّنَصَرُواْ أُولَـئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَّهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ “İman edip de Allah yolunda hicret ve cihat edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.” ^{[Enfal 74]}