10 Temmuz 2019’da “Soal Rakyat” adlı TV3 programında konuşan Savunma Bakanı Muhammed Bin Sabu, Malezya’yı Bağlantısızlar Hareketi’ne üye yaptığı için önceki hükümete şükranlarını ifade etti. Devamla Bin Sabu “Malezya’yı Bağlantısızlar Hareketi içinde tutmalıyız. Bu bölgede nüfuz sahibi olmak için mücadele eden ABD ve Çin gibi büyük güçlerle diyalog ve savunma diplomasisi yürütmek tercihimiz olmalı. İki ülkeyle de dostuz. İki ülkede ticaret, iş ve diyalog ortaklarımızdır.”şeklinde konuştu. Söz konusu röportajda Muhammed Sabu ya da Mat Sabu, 18. İnternet Bilgi Servisleri’nde (IIS) yaptığı konuşmada, “Çin sahil güvenliği, Malezya savaş gemisinden daha büyük, onları nasıl kovalayacağız. Dolayısıyla onlarla savaşamayız.”dedi. Mat Sabu’ya göre “onlarla savaşamayız” ifadesi “onlarla savaşmak istemiyoruz” anlamına gelir. 03 Temmuz 2019’da Dewan Rakyat’ta (Temsilciler Meclisi) soruları yanıtlarken de aynı açıklamayı yaptı. “Onlarla savaşamayız” demesi, “herhangi bir süper güçle savaşmak istemiyoruz” demektir.

Parti İslam SeMalaysia (PAS) içinde “ayam sabung” (dövüş horozu) olarak adlandırılan Mat Sabu’yu tanımayan var mı? 39 yıldır siyaset yapıyor. Çok sert bir eleştirmen ve açık sözlüdür. Uluslararası meseleler dâhil olmak üzere hükümetin yürüttüğü politikalara muhalefet ettiği için sık sık tutuklandı. PAS’ın bu kahraman şovmenini kim tanımaz ki? Sayısız protesto gösterilerine katıldı, önderlik etti. Amerika’nın İslam dünyasına müdahalesini protesto etmek için Amerikan elçiliği önünde gösteriler düzenledi. Amerika- Yahudi varlığı arasında özellikle mübarek Filistin topraklarında Müslümanların katledilmesinde gerçekleşen yakın işbirliğini protesto etti. Ancak Savunma Bakanı olduktan sonra her şey değişti! İktidara geldiğinde Amerika ve Çin gibi Allah düşmanlarının kalbini kırmayacak şekilde eylem hatta söylemlerde bulundu! Daha da kötüsü İslam için verdiği mücadele ve süper güçlere yönelik tüm eleştirileri sona erdi. Yerini fayda ve korkuya dayalı dostane politikalar aldı!

İslami düşüncelere sahip olduğunu iddia eden biri, iktidara geldikten sonra nasıl Malezya’yı bağlantısızlar hareketi içinde tutabilir? Uzun süreli tarafsızlık politikasının Allah yolunda cihadın iptali anlamına geldiğinin farkında değil mi? Son 39 yıldır İslam’ın savunucusu olduğunu iddia eden biri, iktidara geldikten sonra nasıl dostça bir politika yürütmek isteyebilir? Amerika ve Çin gibi harbi ülkelerle nasıl savaşmak istemeyebilir? Siyasi düşmanlarına karşı bu kadar cesur ve gözü pek olan biri, iktidara geldikten sonra Amerika ve Çin gibi Allah, Rasûlü ve müminlerin düşmanlarına boyun eğip çabucak nasıl pes edebilir? Evet, onlarla dost olabiliriz, ancak İslam ve ümmete yönelik politikalarını değiştirdikten ve İslam’a teslim olmayı taahhüt ettikten sonra!

Ey Savunma Bakanı! Tahta çıktıktan sonra Allah’ın, Rasûl’ünün ve müminlerin düşmanlarını nasıl iyi bir dost, ticaret ortağı ve diyalog partneri olarak niteleyebilirsin? Tahta çıktıktan sonra Allah yolunda cihada çağıran Allah’ın ayetlerini unuttunuz mu? Askeri gücü elinde bulunduran bir kişi Allah’ın ayetleri özellikle size hitap ediyor. Tahta oturduktan sonra İslam’a teslim olup cizye verene kadar Allah düşmanlarıyla savaşma yükümlülüğünü unuttunuz mu? Tahta çıktıktan sonra ezilen Müslümanları özgürleştirme, işgal altındaki Müslüman topraklarını kurtarma, yeni topraklar fethetme, Allah’ın rahmetini davet ve cihat yoluyla dünyaya taşıma yükümlülüğünü unuttunuz mu? Tahta çıktıktan sonra Allah’ın vaadini, nice küçük zayıf grubun, Allah’ın izniyle güçlü ve heybetli grupları mağlup ettiğini unuttunuz mu? Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve sahabenin, dönemin iki büyük imparatorluğu olan Roma ve Pers’i yenmek için savaştıklarını ve yendiklerini unuttunuz mu? Allah’ın Müslümanlara düşmanları karşısında zafer sözü verdiğini unuttunuz mu? Bütün bunları unuttunuz mu?

Ey Müslümanlar! Demokratik sistemde İslami mücadele, demokratik İslami partinin zaferine rağmen asla muzaffer olamaz. Malezya’da son on yıldır tanık olduğumuz gibi dünya genelinde de bunun sayısız kanıtı var. Her kim bu sistemde lider olursa, bu sistemin “yaratıcısına” yani Batıya boyun eğecektir. Batının istediği çizgiye gelecek, Batının merhametini kazanmaya çalışacaktır. Daha önce İslam adına mücadele etmiş ve açıkça Batıya karşı olmuş olsa da. Gerçek şu ki demokrasi, birçok ikiyüzlü lider üretti ve böylesi liderleri üretmeye devam edecek. İslam için tek ve yegâne gerçek çalışma, Batılı “öğretiler”den arınmış temiz ve saf bir çalışmadır. Ruhi veya dünyasal kazanımlar için değil, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti altında Kuran ve Sünnete dayalı İslam ideolojisini uygulamak için mücadele edilmelidir.