حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
No: HT-BA-2024-MB-TR-28 |
H. 12 Rabi-ul Evve 1446 M. Pazar, 15 Eylül 2024 |
Müslümanların Ajan ve Ruveybida Yöneticileri, Birbiri Ardında Ümmetin Bağrına Hançer Saplamaya Devam Ediyor
Suudi Hanedanı, İslam beldelerindeki hain yöneticilerle iş birliği yaparak İslam ümmetinin bağrına yeni bir hançer saplamakta, Gazze ve Batı Şeria’da Müslümanlara karşı işlediği onca soykırım ve terör suçuna rağmen işgalci varlıkla normalleşme adına adımlar atmaktadır. Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisi Reema bint Bandar Al Saud, Washington’da düzenlenen ABD-Ortadoğu Diyalog Zirvesi’ne katıldı. Yahudi varlığı gazetelerine göre bu etkinlik, “benzeri görülmemiş” bir etkinliktir. Aynı etkinliğe, Yahudi varlığından üst düzey birkaç yetkilinin yanı sıra Fas ve Bahreyn’in Amerika Büyükelçileri de katıldı. Amerikan-Orta Doğu Diyaloğu (MEAD) Zirvesi’nin resmi internet sitesine göre MEAD “Amerika Birleşik Devletleri ile Orta Doğu arasında önemli diyaloğu teşvik etme konusunda ön saflarda yer almaktadır. Yıllık toplantımız, ittifakları güçlendirmek ve gelecekteki politikaları şekillendirmek için her iki bölgeden liderleri bir araya getirmektedir.”
Bu adımların, bu ajanların “normalleşme anlaşması” olarak adlandırdıkları şeye duydukları özlemi pekiştirdiği besbelli. Sanki Filistin toprakları ve halkı, Ruveybidaların kulüplerinde en ucuza, hatta bedelsiz alıp satılan bir meta olduğu anlaşılıyor! İşgalci varlık medyasının üst düzey bir yetkiliden aktardığına göre, yetkili, Suudi Arabistan ile Yahudi varlığı arasında, Kasım ayındaki ABD seçimleri ile 20 Ocak’ta yeni başkanın göreve başlaması arasında bir normalleşme anlaşmasının imzalanabileceği tahmininde bulundu. Ayrıca yetkili bunun için “Gazze’de ateşkesin sağlanması ve Filistin meselesine ilişkin bir çözüm vizyonu olması” gerektiğini belirtti. Gaspçı Yahudi varlığını ortadan kaldırmak yerine ona barış ve güvenlik sunuluyor. Suudi Arabistan büyükelçisinin Ocak 2024’te Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda CNN sunucusu Becky Anderson’a yaptığı açıklama da bunu doğrulamaktadır. Büyükelçi, CNN’e yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan’ın “(İsrail’in) kendini güvende hissetme ihtiyacını tamamen anladığını, ancak bunun Filistin halkının pahasına olmaması gerektiğini” belirtmişti. Bu açıklama başlı başına büyük bir ihanetin kanıtıdır. Bu büyük ihanet, Suud Hanedanı yöneticilerinin kendilerini Yahudilere hizmet etmeye adadıklarını hatta Filistin’deki Müslümanlara zulüm ve baskıda azgınlaşması için onlara siyasi ve ekonomik destek sağladıklarını göstermektedir.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Haiti’de düzenlediği basın toplantısında sarf ettiği şu sözler “Joe Biden’ın görev süresi Ocak 2025’te sona ermeden önce, Yahudi varlığı ile Suudi Arabistan arasında bir normalleşme anlaşmasının yapılmasını hâlâ umuyoruz,” bu zehirli rüzgarların nereden estiğini ve bu yozlaşmış siyaseti kimin yönettiğini göstermektedir. ABD, Suudi Arabistan’ın Yahudi varlığını (açıkça) tanımasını sağlayacak bir anlaşmaya varılması için elinden gelen çabayı gösteriyor. Buna karşılık, Riyad ile Washington arasında daha güçlü bir güvenlik ilişkisi kurulacak ve Suudi Arabistan’ın uranyum zenginleştirme kapasitesine sahip sivil nükleer program geliştirmesine destek verilecektir. Amerika, Suudi Hanedanının istikrarını rehin almış durumda ve bedeli de Yahudi varlığıyla normalleşmedir. Daha önce BAE, Bahreyn ve Fas ile olduğu gibi, Sudan’ın da yakında bu normalleşme trenine binmesi için ortam hazırlanmaktadır.
Büyükelçinin bölge hakkında yaptığı açıklamalara dönecek olursak, Prenses Reema bint Bender zirvede “Savaş uzadıkça, kaçınılmaz olarak bir ‘haydut varlık’ ortaya çıkacak ya da bir hata olacak ve bizi -bunu söylemekten nefret ediyorum- taş devrine geri götürecektir. Yaşadığım bu bölge, sıcak ve çalkantılı bir bölgedir.” ifadelerini kullandı. Reema bint Bender, saatli bomba gibi patlamaya hazır bu bölgenin patlaması durumunda kendi varlıklarını ve iktidarlarını da sona erdireceğini çok iyi biliyor. Ancak bu, onun tarif ettiği gibi bir “haydut varlık” ile değil, ümmete otoritesini iade eden, egemenliği şeriata ait kılan ve ümmetin köklü akidesini benimseyen güçlü bir devletle olacaktır. Tabii ki bu devlet, Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletidir. Hilafet, taş devrine dönüş değildir, ümmetin uykusundan uyanıp geri kalmışlığından kurtularak yükselmesi, zayıflık tozundan silkinmesi, ülkeyi ve kulları özgürleştirmek için cihada başlamasıdır. Batı ve onun bölgedeki yardakçıları ve ajanları işte tam da bundan korkuyorlar, çünkü Hilafet Devleti, Batı’nın Ruveybida yöneticilere dayattığı zillet ve aşağılanmayı kabul etmeyecektir. Ruveybida yöneticiler, yıpranmış tahtlar ve çürümüş iktidarlar karşılığında topraklarını ve onurlarına satan kimselerdir.
Bu hainleri, Yüce Allah’ın Maide Suresi’nde buyurduğu şu sözlerle uyarıyoruz:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet etmez.” [Maide 51]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |