İslam’a ve Müslümanlara yönelik acımasız ve hırçın saldırıda yeni bir fasıl yaşanıyor. Batı, Müslümanlarda belli bir uyanıklığın oluşmaya başladığının farkındadır. Müslümanlar artık belirli siyasal İslam’ı bir yaşam biçimi olarak görüyor. Bu yüzden ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, “Amerika için gerçek tehlike, İslam’ın bir yaşam biçimi olduğuna inanan Müslümanlardır.” dedi. Daru’l İslam ve Daru’l Küfür kavramı gibi sabit şeri bir hükmü inkâr etmesinin ardından Daru’l İfta Kurumu internet sitesinde, şimdi de nereden aldığını bilmediğimiz bazı saçmalıklar yayımladı. Fıkıh ve siyasette bilmediğimiz yeni bir kavram üretti. Daru’l hoşgörü, Daru’l sevgi ve Daru’l kardeşlik! Modern uluslararası ilişkiler ve sözleşmeler bağlamında hangi hoşgörü ve sevgiden bahsettiklerini bilmiyoruz. Servetleri ve kaynaklarını yağmalamak, dinlerini terk etmeye zorlamak için insanlar özellikle Müslümanlar öldürülüyor. Uluslararası çatışmanın yaşandığı Suriye, Yemen ve Libya’dan, Müslümanları boğazlanan Burma’ya, sırf Müslüman oldukları için milyonlarca Doğu Türkistanlı Uygur Müslümanını tutuklayan Çin’e kadar bunun örnekleri çoktur...

Gerçekte şeri kavramlar, hükümlerdir, uluslararası sözleşmeler ve ilişkiler ışığında değil türetildikleri şeri deliller doğrultusunda yorumlanırlar. Şeriat, Darı ikiye ayırdı: Daru’l İslam ve Daru’l Küfür. Daru’l İslam, halkın çoğu gayrimüslim olsa bile İslami hükümlerle yönetilen ve güvenliğini de İslam’ın sağladığı yerdir. Daru’l Küfür ise halkın çoğu Müslüman olsa bile küfürle yönetilen ve güvenliğini de küfrün sağladığı yerdir. Görüldüğü gibi ibre, sistem ve uygulanan yasalardır. Kadim ve muasır âlimlerden hiçbiri buna muhalefet etmemiştir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir seriye ya da ordu gönderdiği zaman komutanına şöyle tavsiyede bulunurdu:

ثُمَّ ادْعُهُمْ إِلَى التَّحَوُّلِ مِنْ دَارِهِمْ إِلَى دَارِ الْمُهَاجِرِينَ وَأَخْبِرْهُمْ أَنَّهُمْ إِنْ فَعَلُوا ذَلِكَ فَلَهُمْ مَا لِلْمُهَاجِرِينَ وَعَلَيْهِمْ مَا عَلَى الْمُهَاجِرِينَ فَإِنْ أَبَوْا أَنْ يَتَحَوَّلُوا مِنْهَا فَأَخْبِرْهُمْ أَنَّهُمْ يَكُونُونَ كَأَعْرَابِ الْمُسْلِمِينَ يَجْرِي عَلَيْهِمْ حُكْمُ اللَّهِ الَّذِي يَجْرِي عَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَلَا يَكُونُ لَهُمْ فِي الْغَنِيمَةِ وَالْفَيْءِ شَيْءٌ إِلَّا أَنْ يُجَاهِدُوا مَعَ الْمُسْلِمِينَ “Sonra onları kendi yurtlarından muhacirlerin yurduna hicret etmeye çağır; eğer hicret etmeyi kabul etmezlerse Müslümanların bedevileri gibi olacaklarını ve Müslümanlarla birlikte cihat etmeleri müstesna ganimetten ve feyden hiçbir pay alamayacaklarını bildir.”

Daru’l hoşgörü ve Daru’l sevgi tanımı, İslam ve Müslümanlarla savaşan, İslam Devletinin yeniden hayata dönüşünü engellemek için çalışan BM ve uluslararası sözleşmelerin saçmalıklarından başka bir şey değil. Daru’l İslam ve Daru’l Küfür kavramına karşı yürütülen savaş, Amerika ve ülkemizdeki zorba uşakları liderliğinde İslamiyet’e, sistemine ve dönüşü yakın olan İslam Devletine karşı yürütülen bir savaştır.

Ey Daru’l İfta yetkilileri!

Siz, bu savaşın, ümmet ve dinine karşı yürütülen acımasız saldırının ve ümmeti saptırmanın bir parçası olmayı yeğlediniz. İslam adına sapkınlığın bayraktarlığını yapıyorsunuz. Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın huzuruna nasıl çıkacaksınız? Aptalca ve saçma sapan gerekçelerle ümmeti saptırıyor, dininden uzaklaştırıyor ve şeri metinleri bağlamından koparıyorsunuz. Dahası İslam’ı devlette uygulamak için çalışanları bağiler ve hariciler olarak niteliyorsunuz! Sanki ülke ve halkı satan, Allah ve Rasûl’üne savaş açan yöneticileriniz İslam ile yöneten Veliyyül Emirler midir? İnsanlar kör değil. Şeriat uygulanıyor iddianızı görmeyeceklerini mi sanıyorsunuz? Bu apaçık bir sahtekârlıktır. Sykes-Picot sınırlarını kutsal sayan, bu sınırlar dışındaki Müslümanları yabancı kabul eden, insan yapımı Batı yasalarının hüküm sürdüğü bir ülkede Şeriat nerede?

Ey Kenane halkı!

Şeri kavramlar, şeri delillerin istikrasından elde edilmiş sabit şeri hükümlerdir. Bunu inkâr edenler, zaman ve mekân delili yerine şeri bir delil getirmek zorundadır. Çünkü Şeriat hükümleri zaman ve mekânla değişmez. Aksine her vakanın şeri hükmü vardır. Vakanın kendisi bile düşünce ve hükümlerin kaynağı olamaz. Tersine düşünce ve değişim çalışmasının konusu olur. İslam’ın değişmez kavramlarına karşı yürütülen savaşın amacı, İslam’ın bir yaşam tarzı olduğu, bu ve akide esasına göre yaşamamız gerektiği gerçeğinden sarfı nazar etmektir. Batı bunun bilincindedir ve ümmet içinde Hizb-ut Tahrir gençleri gibi yiğitlerin olduğunu, ümmet arasında çalıştıklarının farkındadır. İslam’ı devlette yaşam biçimi haline getirmek ve sizin yararınıza devleti kurmak için çalışıyorlar. Bu ümmet yararına Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini kurmak için tek eksiği, nusret ehlidir. Hilafet, daha kurulmadan bile küfür ve kâfirlerin uykusunu kaçırıyor. Allahım Hilafetin kuruluşunu hızlandır. Bizleri de onun askerleri ve ona tanık olanlardan eyle...

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” ^{[Enfal 24]}