Pakistan Müslümanları, ABD ile tüm ilişkileri kesmelidir. ABD, nükleer silaha sahip Kuzey Kore’ye salvolar atarken, zorla nükleer silah elde eden Pakistan’a karşı saldırgan açıklamalar yapmaktadır. Trump yönetimi, 18 Aralık 2017 günü ülkesinin “Ulusal Güvenlik Stratejisini” açıkladı. Strateji savurduğu tehditler yüzünden Pakistan’da sansasyon yarattı. Beyaz Saray’daki ahmak ve zorba Trump, dönüp kendi nükleer silahlarına bakması gerekirken Pakistan’a üstü kapalı tehditler savurdu. Trump, “ABD, Pakistan’dan elindeki nükleer silahların kendi kontrolünde olduğunu ispatlamasını isteyecek.”ifadelerini kullandı. Pakistan’a yönelik ağır suçlamalar içeren belgede ayrıca Pakistan’a “topraklarında faaliyet gösteren terör örgütleriyle mücadelede gerekli adımları atması” çağrısı yapıldı.

Eylül 2001 yılında Müşerref tarafından iyice sıkılaştırılan ABD’nin Pakistan’a açtığı kucağın yıllardır Pakistan’a zarar verdiği gün gibi açıktır. Müşerref’ten sonra gelen tüm ardışık yöneticiler, FBI, CIA, özel askeri ve diplomatik misyonları dahil olmak üzere Pakistan topraklarındaki ABD varlığının dokunulmazlığını korudular. Ardışık yöneticiler, Pakistan’ın muazzam kaynaklarına rağmen para karşılığında ABD’li yetkililer ile siyasi ve askeri ilişkilerini devam ettirdiler. Bu yöneticiler, ABD müttefikliğinin verdiği zararın farkındalar. “Yakında” ABD’den kurtulmanın bir yolunu bulacaklarını iddia ederek zamanlarını efendileri için harcıyorlar.

Müslümanlar, yöneticilere sırtını dönmelidir, tıpkı onların Müslümanlara sırtlarını döndükleri gibi. Pakistan nükleer silahlarının mevcut yöneticilerin umurunda olmadığı açıktır ve bu yüzden Müslümanlar, güvenliği sağlamak için kendi silahlı kuvvetlerine dayanmak zorundadır. Müslümanlar, Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulması için silahlı kuvvetler subaylarından nusret talep ederek Pakistan’ın nükleer silahlarını artan ABD tehdidinden korumak için harekete geçmelerini talep etmelidir. Bundan başka yapılacak hiçbir şey ABD’den Müslüman ülkelere gelen tehdit ve talihsiz saldırıları sona erdiremez. Hilafetten başka hiçbir güç, ABD’yi Müslüman topraklarından kovamaz. Dünyayı işgaline dur diyemeyeceği gibi sonuçta da dünyayı onun kötülüklerinden arındıramaz. Amerika ve Batı hoşlanmasa da Allah’ın izniyle bu yakında gerçekleşecektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَىٰ أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ * فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَىٰ أَن تُصِيبَنَا دَائِرَةٌ فَعَسَى اللَّهُ أَن يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِّنْ عِندِهِ فَيُصْبِحُوا عَلَىٰ مَا أَسَرُّوا فِي أَنفُسِهِمْ نَادِمِينَ ”Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez. İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar.”^{[Maide 51-52]}