Pakistan dâhil 55 Asya Pasifik Grubu’nun, 25 Haziran 2019’da Hindistan’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğini onaylaması sonrası halk, azılı düşman Hint devletini destekleyen rejime öfke kustu. Rejimin borazanları, BM üyeliğin bir zorunluluk olduğunu ve günümüz dünyasında Müslümanların izolasyona maruz kalamayacaklarını iddia ediyor. Böylece rejim, Müslümanları Güvenlik Konseyi’nin eliyle tehlikeye atıyor. Güvenlik Konseyi, daimi üyeliğe sahip sömürgeci güçlerin bir aparatıdır. Sömürgeci güçler, diğer milletleri veto hakkını elinde bulundukları bir örgüt sayesinde tuzağa düşürdüler. BM, insan hakları goygoyculuğu yapan, ama diğer yandan Filistin, Suriye, Bosna, işgal altındaki Keşmir, Doğu Timor, Burma ve Afganistan Müslümanlarına yapılan katliamları durdurmak için parmağını bile kıpırdatmayan art niyetli bir örgüttür. BM, Müslümanların soylu silahlı direnişine “terörizm” yaftası vururken, Yahudi varlığı ve Hint devletinin acımasız işgalini “normalleştirmeye” çalışıyor.

Ey Pakistan Müslümanları! Rejim, Pakistan’ı öyle bir örgüte bağlıyor ki söz konusu örgüt, kâfirlerin Müslümanlar aleyhine yol bulmalarının bir güvencesidir. Hâlbuki Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًا “Allah kâfirler için müminler üzerinde bir yol kılmayacaktır.” ^{[Nisa 141]} BM, 1919’da sömürgeci Haçlı güçlerin Hilafetin yıkılmasını ve parçalanmasını kararlaştırdıkları Paris Barış Konferansı sonrası 1920’de kurulan Milletler Cemiyeti’nin halefidir. Dolayısıyla BM, Hilafetin yüzyıllardır biçimlendirdiği uluslararası düzenin ortadan kaldırılması mantığı üzerine kuruludur. O zaman ki uluslararası düzen, karmaşık, sofistike bir ikili anlaşmalar ağıydı. Bu, Hilafetin dünyanın önde gelen lider devleti olmasını sağladı. Allah’ın emrine karşı gelinmez. Karşı gelinmesi azabı ve gazabını gerektirir. Nübüvvet metodu üzere Hilafet, IMF ve BM dâhil olmak üzere tüm sömürgecilik araçlarının üyeliğini reddedip, Müslümanları tek bir devlet altında birleştirecek, aktif olarak güçlendirecek, düşmanlarla mücadele etmelerini sağlayacaktır. Yüzyıllarca olduğu gibi İslam’ın Hindistan Yarımadası’nda yeniden yaşam tarzı olmasını sağlayacak, uzun süredir Hint yönetici elitinin baskı ve ezici bağnazlığı altında yaşayan halkı özgürlüğüne kavuşturacaktır.