İşgal altındaki Keşmir ve Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu için Allah yolunda cihat ilan etmek ve zor durumda olanlara bakmak söz konusu olduğunda yeterli fon olmadığını öne süren Bajwa-İmran rejimi, ekonomimizi IMF’nin kazdığı mezara atmaktan çekinmiyor. Bajwa-İmran rejimi her genel ve mini bütçede Pakistan’ı IMF politikalarına bağladıklarında, sömürgeci finansal kurumların yıkıcı doğasının tamamen farkındadırlar. İktidara gelmeden önce 18 Eylül 2011’de İngiliz “The Guardian” gazetesine konuşan İmran Han, “Bildiğim kadarıyla IMF ya da Dünya Bankası programını uygulayan her ülke, yoksulları fakirleştirmiş, zenginleri de zenginleştirmiştir.”ifadelerini kullanmıştı. Ancak 21 Mayıs 2021’de IMF iletişim Departmanı, Pakistan’ın IMF’ye bağlı kaldığını doğruladı. Yapılan açıklamada, “Pakistan, krizden önce yürürlükte olan genişletilmiş fon kolaylığı statüsündedir, öyle de kalacaktır.” denildi. IMF’nin tüm ekonomik tetikçileri gibi Pakistan’ın mevcut yöneticileri de yalan söylüyorlar, ekonominin uçtuğunu, durağan olmadığını öne sürüyorlar. Önceki tüm IMF tetikçileri gibi Pakistan’ın mevcut yöneticileri de Shaukat Aziz ve General Müşerref’in yaptığı gibi bir kayanın arkasına saklanmak için suç mahallinden kaçacaklardır.

Ey Pakistan Müslümanları! Mevcut yönetim sisteminde sefaletimizin ve sıkıntılarımızın sona erdiğini görmeyeceğiz, kimin yönetime geldiğinin hiçbir önemi yok. Çünkü bu sistem, bizi her zaman IMF’nin yıkıcı politikalarına bağlayacaktır. IMF reçeteleri, Pakistan’ı sürekli faize dayalı borca sürüklüyor, gelirlerinin çoğu borcunun faizine gidiyor. IMF reçeteleri, ABD dolarının istikrarını sağlıyor, harcamaları çarçur ediyor, ekonomik faaliyetleri boğuyor. IMF reçeteleri, Pakistan ekonomisini giderek artan vergi hedefleriyle boğuyor, enerji sektörünü özelleştiriyor, böylece enerji maliyetleri fırlıyor. IMF reçeteleri, Pakistan endüstrisinin zayıf kalmasını sağlıyor, spor malzemeleri ve giyim gibi düşük katma değerli ihracatlar ile Batı ekonomilerine hizmet ediyor. Tarım makineleri ve elektronik gibi pahalı Batı ithalatına bağımlı kalıyor.

Nübüvvet metodu üzere Hilafeti yeniden kurduğumuzda ancak bu dünyada ve ahirette huzura ereceğiz. Hilafet, faiz ödemelerini kesinlikle reddedecektir, çünkü faiz, Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e savaş ilan etmektir. Hilafet, yöneticileri ve devlet yetkililerini borçtan dolayı hesaba çekecek, borcun anaparasından sorumlu olacaktır. Hilafet, faizci kapitalist borç tuzağından tamamen arınacak, yüce dinimiz İslam’ın yükümlülüklerini yerine getirmeye tamamen odaklanacaktır. Para birimini altın ve gümüşe dayandıracak, güçlü ve istikrarlı bir para birimi yaratacak ve böylece yorucu enflasyon sorununu çözecektir. Tarım, ticaret ve sanayide Kuran ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetinden türetilen sağlam ekonomik politikalar benimseyecektir. Dolayısıyla İslam, Hilafetin yüzyıllar önce olduğu gibi dünyanın ekonomik gücü olarak yükselişine olanak sağlayacaktır. Bu güçlü ekonomi, İslam’ı cihat yoluyla yaymak gibi dünyada ümmetin amacına hizmet edecektir. Bu nedenle silahlı kuvvetlerdeki babalarınızdan, kardeşlerinizden ve oğullarınızdan Hizb-ut Tahrir’e nusret vermelerini talep edin. Böylelikle Kur’an ve Sünnete göre yönetilecek, dünyada ve ahirette kurtuluşa ereceksiniz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun. Ve bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer.”^{[Enfal 24]}