Sayın saygın el-Ümmet Gazetesi'nin editörü,

Esselemu Aleykum ve ba'd;

Size dönük bu açık mektubu; yazar Cavit Eşraf'ın, "Yüksek Adalet Mahkemesi Hizb-ut Tahrir'e Yönelik Yasağı Desteklemektedir" başlıklı makalesinin yayınlanması münasebetiyle ve gazete okuyucularının faydalanması amacıyla gazetenizin 26 Mayıs 2012'de yayınlamış olduğu makalede geçenlere bir cevap olarak aşağıdaki noktalara dikkat çekmek için yazıyoruz:

1- 14 Nisan 2012'de gazetenizde, "19 Hizb-ut Tahrir Şebabı, İsyana Teşvik Yasasına Göre Tutuklanmıştır" başlığı altında yalanlarla dolu bir makale yazan aynı muhabir dikkatimizi çekmişti. Zira bu muhabirin hizbe yönelik bu taraflı makaleleri, hizbin Keyâni'nin hıyanetini ifşa etmesinin ardından yazmaya başladığına ve yazılarının, Keyâni'ye bağlı gizli servisler tarafından yürütülen kampanyayla çakıştığına dikkatlerinizi çekmek isteriz. Üzücü olansa gazetenizdeki yetkililerin, ilk defasında bu gibi iftiraların yayınlanmasının tekrarlanmamasına önem verdikleri vurgulanmasına rağmen bunların ikince kez yayınlanmasıdır!

2- Yüksek Adalet Mahkemesi'nin kararı üzücüdür. Zira bu karar, Hizb-ut Tahrir'in hizbin çalışmasının meşru olduğuna dair delillerini sunmasına rağmen gelmiştir. Oysa buna binaen onun, hizbe yönelik yasağı kaldırması gerekirdi. Zira bu deliller, değişim hususunda Hizb-ut Tahrir'in metodu çerçevesindeki şeri naslarlardan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla sizler için hizbin, 11 Mayıs 2012'de ailesinin ve komşularının önünden Keyâni'nin baltacıları tarafından kaçırılan ve şu ana kadar hala nerede olduğu bilinmeyen Hizb-ut Tahrir / Pakistan Resmî Sözcüsü Navir Butt adına sunmuş olduğu savunmayı ekliyoruz ve sizleri, okuyucuların faydalanması için bu savunmayı yayınlamaya davet ediyoruz.

3- Başsavcı yardımcısının, "Hizbin, silahlı mücadelede dahil şiddet yoluyla İslamî Hilafet'i kurmaya  çalıştığı ve hükümet karşıtı propagandalar ile Pakistan'ın emniyet ve güvenliğine zarar veren faaliyetlere katıldığı" şeklindeki iddialarına gelince; biz de deriz ki; Hizb-ut Tahrir'in, Hilafet için çalıştığı doğrudur. Ancak bunun gerçekleşmesinin silahlı mücadeleyle bir ilgisi yoktur. Zira bizler, maddi eylemi, Hilafet'i kurmanın şeri bir metodu olarak görmüyoruz. Ayrıca bu, hizbin takip etmiş olduğu metotta da gayet açıktır. Dolayısıyla hizib, İslamî Devleti kurmak için Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in metoduna göre hareket etmektedir. Bunun yanı sıra bu iddiaların amacı; insanları, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in izlediği ve bugün Hizb-ut Tahrir takip ettiği, İslam'ı yönetime ulaştırmak için güç ve kuvvet ehlinden nusret talep etmeyi de kapsayan gerçek metottan şaşırtma girişimidir. Dolayısıyla başsavcı yardımcısının, sömürgeci İngiltere'nin miras bıraktığı yasal konulara dayılı olan ve Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in metodu da dahil mukaddes İslam naslarının bakışı çerçevesinde olmayan tutumu üzücüdür.

4- Hükümet karşıtı olması ve Genaral Keyâni ile siyasî ve askerî liderlikte zümresinin hıyanetini ifşa etmesi açısından olana gelince; tüm bunlar, ülkenin istikrarına zarar vermez. Bilakis silahlı kuvvetlerin, halkın ve ümmetin maslahatına dönük bir benimsemedir. Aslında Amerika'nın Abbotabad saldırısı, Silahlı Kuvvetlerin muhlis subaylar temizlenmesi, Salale saldırısında NATO ile gizli anlaşma yapmaları ve NATO tedarik hatlarının yeniden açılması meselelerinde olduğu gibi İslam'a ve Müslümanlara karşı planlarını uygulamak için gece gündüz sömürgeci düşman Batı ile işbirliği yapan bizzat bu hainlerdir. Dolayısıyla bu ihanetlerin ifşa edilmesi, bir hak olmasının yanı sıra şeran vacip olan bir muhasebedir.

Bu meselenin çözümü için sizden, bir özür yayınlamanızın yanı sıra okuyucuların faydalanması için bu mektubu yayınlamanızı talep ediyoruz.

Ve's Selemu Aleykum ve Rahmetullah ve Berakatuh.