Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, Karaçi'deki İran Konsolosluğu'na Dr. İsmail ve Mühendis Tahir'den oluşan bir heyet gönderdi. Zira heyetin üyeleri, İran hükümetinin Şam tagutunu destekleme noktasındaki güçlü rolünü kınadılar. Nitekim heyet, Hizb-ut Tahrir liderliğinde sadır olan ve İran'ın ve Lübnan'daki partisinin, Hilafet'in Suriye'ye geri dönmesini engelleme çalışmasında Amerika'ya destek vermesi noktasındaki rolünü ifşa eden bir neşriyat teslim etti. Nitekim neşriyata, şu sözlerle son verilmiştir:

"Hizb-ut Tahrir, Hâkim'in Müstedrak Alâ's Sahıheyn'de tahriç etmiş olduğu sahih hadiste Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in asırlar önce Ka'b İbn-u Ucra'ya söylemiş olduğu şu hak sözü vurgular:

أَعَاذَكَ اللَّهُ يَا كَعْبَ بْنَ عُجْرَةَ مِنْ إِمَارَةِ السُّفَهَاءِ» قَالَ: وَمَا إِمَارَةُ السُّفَهَاءِ؟ قَالَ:  «أُمَرَاءُ يَكُونُونَ مِنْ بَعْدِي لَا يَهْتَدُونَ بِهَدْيِي وَلَا يَسْتَنُّونَ بِسُنَّتِي، فَمَنْ صَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَأَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ، فَأُولَئِكَ لَيْسُوا مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُمْ وَلَا يَرِدُونَ عَلَيَّ حَوْضِي، وَمَنْ لَمْ يُصَدِّقْهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَلَمْ يُعِنْهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَأُولَئِكَ مِنِّي وَأَنَا مِنْهُمْ وَسَيَرِدُونَ عَلَيَّ حَوْضِي "Allah seni sefihlerin yönetiminden korusun ey Ka'b İbn-u Ucra. Dedi ki: Sefihlerin yönetimi de nedir? Dedi ki: Benden sonra yöneticiler olur. Onlar Hidayetime uymazlar ve sünnetimi de takip etmezler. Her kim onların yalanlarını doğrular ve zulümlerinde onlara yardım ederse, işte onlar benden değildir ve ben de onlardan değilim! Onlar (Cennetteki) Havzıma gelemezler. Her kim de onların yalanlarını doğrulamaz ve zulümlerine de yardım etmezse, işte onlar bendendir ve ben de onlardanım! Havzıma gelecek olanlar işte bunlardır. " ^{[Sünen sahiplerinden bir çoğu hadisi tahriç ettiler]}

Dolayısıyla ister Hanefî ister Mâlikî ister Şâfî ister Hanbelî ister Zeydî ister Câferî isterse Ebâdî olsun, evet mezhebi her ne olursa olsun her kim zalim bir yöneticiye yardım eder ve onun yalanını doğrularsa demektir. Dolayısıyla da Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in, فَأُولَئِكَ لَيْسُوا مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُمْ وَلَا يَرِدُونَ عَلَيَّ حَوْضِي "işte onlar benden değildir ve ben de onlardan değilim! Onlar (Cennetteki) Havzıma gelemezler" hadisinin onaylanması, onların günahlarının büyük olduğuna delalet etmektedir. Nitekim Hizb-ut Tahrir, Allahu Teâlâ'nın şu kavline iman etmektedir: هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ "O sizi, Müslümanlar olarak isimlendirdi." ^{[Hac 78]} Dolayısıyla hakkı söyleyen bir kimse, el-Kaviyyul Azîz'in izniyle Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmaz. Bu yüzden o, Şam tagutuna yardım eden kimselerin akıllarını başlarına almalarını, işlemiş oldukları kötülüklerden dolayı tevbe etmelerini ve pişmanlığın ve tevbenin hiçbir fayda vermeyeceği o gün gelmeden önce pişman olmalarını söyler. Peki hala pişman olmayacaklar mı?

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ "Şüphesiz bunda, aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır." ^{[el-Kâf 37]}"