Cuma, 27 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/29
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: PKu2013BAu20132013u2013MBu2013TRu20130065 H. 13 Şevvâl 1434
M. Salı, 20 Ağustos 2013

-Basın Açıklaması- Başbakan Amerikan Rajının Sözcüsüdür Navaz Şerif'in Konuşması, Hilafet'in Dönüşünün Önünü Açmak İçin İstifa Etmesi Gerektiğini Teyit Ediyor

19 Ağustos 2013 günü, iki buçuk ay önce görevi devraldığından bu yana niçin hiç halka hitap etmediğine ilişkin yapmacık mazeretlerini dizen Başbakan, "Tek bir gün geçmedi ki kafa kafaya verip terörizmi ortadan kaldırmak, ağırlığından kurtulmak ve diğer sorunları çözmek için birlikte bir strateji geliştirmek için çalışmış olmayalım." iddiasında bulunuyordu. Oysa o kafa kafaya veren kafaların, Navaz Şerif'in Amerikalı efendileri, ABD büyükelçisi, ABD Dışişleri Bakanı ve Amerika'nın diğer siyasi ve askeri yetkilileri olduğundan hiç söz etmiyordu. Navaz Şerif'in önceki beş yıllık iktidarını temin eden, ardından halka hitap etmesine izin veren, böylece sonraki beş yıllık Amerikan planları konusunda bir göz boyama operasyonu icra eden tam da o kafalardı.

Pakistan'ın enerji sektörünü özelleştiren, dolayısıyla maliyetleri yükseltip kesintilere neden olan kararları alan da yine bu Amerikan kafalarıydı. Çünkü özel şirketler, daha fazla kar edebilmek için elektrik fiyatlarının daha da artmasını talep ediyor, talepleri yerine gelmeyince üretimi kısıyorlar, böylece Pakistan'ın kurulu elektrik gücü günlük 20.000 MW kapasitede iken onlar 10.000 KW'dan daha az üretim yapıyorlardı. Elektrik fiyatları yükseldikçe üretimi artırırlar, azaldıkça düşürürler, her iki durumda da halkın belini kırarlar. O nedenle Navaz Şerif'in konuşmasında, Pakistan'ın enerji krizinin temel nedenleri ve özelleştirme konusu hiç geçmedi. Çünkü sahip olduğu kafa kendi kafası değildi ve konuşan ağzı, kendi düşüncelerini değil, Amerikan arzularını dile getirmekteydi.

Pakistan'ın, işgal altındaki Keşmir'de süregelen Hindistan'ın vahşi zulümlerini görmezden gelmesini sağlayan, bunun yerine dünyanın en azılı teröristleri olan Amerikalıların sözde teröre karşı savaş adı altında aşiret bölgelerindeki Müslümanlara karşı korunması misyonuna odaklanmasını telkin eden de yine aynı kafalardı. Silahlı kuvvetlerin aşiret bölgelerine müdahalesini haklı kılmak üzere camileri ve pazarları bombalamakla iştigal eden Amerika'nın Raymond Davis şebekesinin kuruluşunu tasarlayan da yine o Amerikalı kafalardı. Amerikan Rajının Pakistan'daki sözcüsü Sayın Şerif, 40.000 Pakistanlının katledildiğini söylediği halde, bu ölümlerin ardından nelerin yattığına ilişkin tek kelime etmedi; Amerikan istihbaratı, özel paramiliter güçler, askeri üsler, elçilikler ve konsolosluklar.

Başbakan'ın "Pakistan'ın can damarı" olarak tanımladığı işgal altındaki Keşmir konusunda ise, Amerika'nın bölgeye hâkimiyet planı uğrunda bu can damarını kurban ettiğini bir nevi teyit etmiş oldu. Böylece Keşmir'in kurtarılmasını bir ön koşul olarak dayatmaksızın, Hindistan ile ticari ve diplomatik ilişkileri apar topar düzeltmek için acele edeceğini de teyit olmuştu ki Hindistan da kendisi gibi Amerikan kampına dâhil olsun ve Amerika'nın Çin'in yükselişine karşı koyma ve ümmetin İslam ile yükselişini engelleme düşüncesine hizmet etmiş olsun.

Sömürgeci kurumlara olan devasa borç yükü hakkında ise Navaz Şerif, bu borcun kendisinden önceki dönemde bu kadar kabardığını söyledi, ancak bu borcun temelinde yatan faiz (tefecilik) belasından hiç söz etmedi. Bu borcun önceki dönemde biriktiği ve faizinin katlanarak arttığı doğru ama onun döneminde de bu artış devam etti.

O halde söyleyecek bir şeyin yoksa daha ne diye konuşuyorsun? Çünkü konuştukça batıyorsun, batırıyorsun! Kuşkusuz Navaz Şerif'in halka hitabı, Amerikan planlarına bağlılığının teyidi niteliğindedir. Aynen önceki Keyani-Zerdari rejimi ve Müşerref-Aziz rejimi gibi. Amerikan Rajının bekçiliği konumunda olduğunu bu kadar açıkça ifşa ettikten sonra, en hayırlı "halka hizmet" babından yapabileceği tek şey, görevini bırakıp Hilafet'in ikamesinin önünü açması olabilir.

Ey Pakistan Silahlı Kuvvetlerinin Muhlis Subayları!

Savunmaya yemin ettiğiniz bu halkın, böyle zavallı yöneticiler ve efendilerinden çekmesine daha ne kadar izin vereceksiniz? Temiz ve Hayır vasfına sahip ve Müslümanların en güçlü ülkesi olan Pakistan'ın Amerika'nın burada dilediğince cirit atmasına daha ne kadar izin vereceksiniz? Bu Ümmet için yeni bir refah ve güvenlik çağı başlatmak üzere seçkin devlet adamı ve saygıdeğer âlim Şeyh Ata ibn Halil Ebu'r Raşta liderliğinde Hizb-ut Tahrir'e nusret vermek boynunuzun borcudur. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e maddi destek (nusret) vererek İslam'ın bir devlet ve yönetim olarak ikamesini sağlayan Medine'deki Ensar'ın vazifesini üstlenebilecek kuvvet sahipleri olduğunuzu hatırlayarak hemen şimdi Hizb-ut Tahrir ile el ele vermelisiniz. Hatırlayın ki Ensar'ın önde gelenlerinden Sa'd Radiyallahu Anh vefat ettiği zaman, annesi ağladığında Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona şöyle demişti: ألا يرقأ- ينقطع- دمعك، ويذهب حزنك، فإنّ ابنك أول من ضحك الله له واهتز له العرش "Gözyaşların dinsin, hüznün yok olsun, muhakkak ki senin oğlun, Allah'ın kendisi için gülümsediği ilk kişidir ve (onun vefatıyla) Allah'ın arşı sarsılmıştır." [et-Taberâni]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
P.O. Box 1924, Lahore / Pakistan
Telefon: +(92) 345–428–7323 / +(92) 333–561–3813
https://bit.ly/3hNz70q
Fax: +(92) 21–520–6479
E-Mail: spokesman@hizb-ut-tahrir.com.pk

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER