5 Aralık 2014 Cuma günü, yerel polis yardımıyla Rahil-Navaz rejiminin ajanları, Lahor Gulberg'de Hizb-ut Tahrir tarafından düzenlenen bir konuşmayı bastılar ve bir dizi gençleri tutukladılar. Hilafet fikrine açıklık getirmek ve ümmetin yeniden kalkınmasının önemine vurgu yapmak amacıyla ülke genelinde Hizb-ut Tahrir tarafından düzenlenen bu tür konuşmalar, rutin aktivitelerdir. Zorbaların emriyle Hizb-ut Tahrir gençlerinin tutuklanması yeni bir şey değildir. Ancak bunu diğerlerinden farklı kılan husus, bu kez gençlerin başları kapalı bir şekilde medyanın önüne çıkarılıp IŞİD'le bağları olduğuna dair suçlanmalarıdır. Şimdiye kadar uygulanan fiziksel işkence, adam kaçırma, tutuklama ve taciz yöntemleri, Hizb-ut Tahrir'i mücadelesinden vazgeçiremedi. Ümmet ve silahlı kuvvetler içinde Hizb-ut Tahrir'e yönelik sevgi ve eğilimi durduramadı. İşte bu yüzden şimdilerde rejim, Hizbi ve onun üyelerini, militan örgüt IŞİD'le irtibatlandırmaya çalışarak medyada iftira kampanyaları yürütüyor.

Normalde Hizb-ut Tahrir, bu tür iftiraları önemseyip kale bile almaz. Çünkü basiret ve feraset sahibi insanlar, Hizb-ut Tahrir'in kesinlikle Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metodunu takip ederek Hilafetin kurulması için mücadele eden İslami siyasi bir parti olduğunu bilirler. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir, kendisini siyasi ve fikri mücadele ile sınırlar ve hedefine ulaşmak için militanca mücadeleyi haram kabul eder. Kurulduğu günden bu yana Hizb-ut Tahrir, kesinlikle bu yolu takip etmektedir. Şiddetli baskı ve işkence gördüğü halde, bu uğurda birkaç gencini şehit verdiği halde Hizb benimsediği bu şeri metottan zerre kadar sapmadı. Her neyse biz bu kez kendimizde bu iftiralara cevap verme zorunluluğunu hissediyoruz. Çünkü bu kez yozlaşmış ve hain rejimin yalanlarına medyada ortak oldu. Bununla medya, Hizbin güvenilir ve saygın konumunu sormadan ve onunla iletişime geçmeden kendi değerlerini ayaklar altına aldığı için hayal kırıklığı yarattı.

Medya, Hizbe karşı atılan iftiraların boyut ve kapsamını öğrenmek istiyorsa, FIR [İlk Bilgi Raporu] tarafından hazırlanan ve gençlerin IŞİD'le suçlanmadıklarına dair bilgi notuna başvurabilir. Buna rağmen rejim, medyada gençlerin tutuklanma nedeninin IŞİD lehine bildiriler dağıtmak ve duvar yazıları yazmak olarak lanse etti. Evet, zorba hükümdarlar fikri iflas ve acizlik içindeler. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir'in siyasi ve fikri mücadelesine karşılık inandırıcı bir cevapları yok. Müslümanlar olarak biz, zorba hükümdarlara yardımcı olmak için İslam'a, Hilafete ve davet taşıyıcılarına karşı iftiralar atan medyanın kendi itibarını ayaklar altına almasına razı olamayız. Yöneticilerin mevcut durumu, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in davetine cevap veremedikleri için onu [Allah korusun] büyücülükle suçlayan Kureyş kâfirlerinin durumuna ne kadar da çok benziyor. Benzer şekilde mevcut yöneticiler de Pakistan halkı ve silahlı kuvvetler içinde Hizbin çağrısının çığ gibi büyüyüp ülkenin her tarafını sarmaladığını görünce, çılgına dönüp böyle aşağılık eylemlere başvurur oldular. Biz, rejimin sahtekârlıkla Hizbi IŞİD'le irtibatlandırarak onun imajını zedeleme ve Hilafeti karalama girişimlerine pek de aldırış etmiyoruz. Keza biz, Hizb ile insanlar ve silahlı kuvvetler arasını açmak isteyen bu tür propagandalara pek fazla önem vermiyoruz. Çünkü bu tür iftiraların başarılı olma ihtimali sıfır. Onun için bu iftiralar pek de umurumuzda değil. Çünkü Hizb-ut Tahrir'in Pakistan'daki kökleri çok derinlerdedir. Hizb-ut Tahrir yeni tanınan bir parti değildir, aksine Pakistan genelinde tüm bölgelerde ve tüm düzeylerde saygınlığa olan bir partidir. Biz, Allah'ın izniyle Hilafet kurulmasının çok yakın olduğuna dair yöneticiler ve onların uşaklarını uyarıyoruz. Kurulduktan sonra sadece kuruluş haberiyle bile kalpleri korkudan tir tir titreyecektir. Ahiret gününün azabı ise çok daha çetindir. Biz medyadaki kardeşlerimize de Allah Subhânehu ve Teâlâ huzurunda hesap verecekleri günü hatırlamalarını tavsiye ederiz. O gün sadece Salih ameller ve iyi işler kurtuluşa yardımcı olacaktır. Onun için günahkâr rejimin yalanlarını yayınlamanın aracı olmaktan sakınmalıdırlar.

فَلْيَحْذَرِ ٱلَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِ أَن تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

"Bu sebeple onun emrine muhalefet edenler, kendilerine bir fitnenin ve elim bir azabın dokunmasından sakınsınlar." ^{[Nur 63]}