5 Haziran 2015’de Rahil-Navaz rejiminin Maliye Bakanı, 2015-16 mali yılının bütçesini sundu. Önceki bütçelerde olduğu gibi bu yılki bütçe de IMF direktiflerine uygun olarak Amerika önderliğindeki sömürgecilerin gereksinimlerini karşılarken insanları ihmal etmektedir. Maliye Bakanı, 11 Mayıs 2015 tarihinde IMF’ye sunduğu niyet mektubu ile insanları ekstra yük altına soktu. Vergi sübvansiyonlarını kaldırarak, farklı eşyalar üzerindeki vergileri artırarak neredeyse 250 milyar rupi tutarında yeni vergiler koydu. Amaç, 6,8 milyar dolar tutarındaki IMF kredisinin 506 milyon dolarlık taksitini ödemektir. Ancak bu büyük vergi artışı sonrası bile bütçe, yine de 328 milyar rupi tutarında açık vermektedir. Bu açık, daha fazla iç ve dış borçlanarak finanse edilecektir. Böylece Pakistan’ın toplam borç yükü daha da artacaktır. Bu bütçede 1.596 trilyon rupi zaten borç ödemelerine tahsis edilmiştir. Bu ödemeler, 4.314 trilyon rupi olan toplam gelirin neredeyse yüzde 37’sine eşdeğerdir. Bu yüzden ne kadar vergi artışı olursa olsun, önceki kredi ve faiz ödemeleri için asla yeterli olmayacaktır. Bu kredilerin geri ödemesi için insanlar üzerine daha fazla vergiler konulacak ve daha fazla kredi düzenlemeleri yapılacaktır. Bu nedenle bu borç kısır döngüsü devam edecek, insanlar daha fazla yoksulluk ve sıkıntıya gömülecektir.

Gerçek şu ki ister demokrasi, isterse diktatörlük olsun kapitalist sistem, sıradan insanların ihtiyaçlarını asla karşılayamaz. Daima sömürgecilerin, onların ajan yöneticilerinin ve yandaşlarının servetine servet katacak ekonomik politikalar üretecektir. Bu nedenle toplum için büyük gelirler oluşturan kaynaklar, özelleştirme adına yerli ve yabancı özel şirketlere peşkeş çekildi. Dolayısıyla IMF’nin direktifleri uyarınca Pakistan’ın değerli kaynakları büyük kapitalist şirketlere satılmaktadır. Yani rejim, altın yumurtlayan tavuğu yok pahasına satmaktadır. Oysa onlar, halkın işlerini gütmek için büyük bir kaynak yaratacaktır.

Hilafet tarafından İslam’ın ekonomik sistemi uygulanmadığı sürece Pakistan halkı, asla bu kısır döngü dışına çıkamayacaktır. İslam, insanların işlerini gütmek için petrol, gaz ve madenler gibi büyük kaynakları kamu mülkiyeti olarak kabul eder. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

الْمُسْلِمُونَ شُرَكَاءُ فِي ثَلَاثٍ الْمَاءِ وَالْكَلَإِ وَالنَّارِ“Müslümanlar üç şeyde ortaktır: Su, mera ve ateş”^[Ahmed] Ayrıca kamu mülkiyeti, ticaret ve temel gıda maddelerinden alınan zekat, tarım arazilerinden alınan Haraç ve tarım ürünlerinden alınan Öşür, İslam’ın öngördüğü harcamalara yeterli gelmediği takdirde bile İslam, rastgele vergiler konulmasını yöneticiye haram kılar. IMF politikasından farklı olarak İslam’da yiyecek, giyecek ve barınak gibi temel ihtiyaçları karşılamak için her bireyin gelir düzeyi dikkate alınır. Bu nedenle Hilafet, vergi koyduğunda yoksul ve miskinleri cezalandırmak için koymaz.

Hizb-ut Tahrir, Pakistanlı Müslümanları demokrasi veya diktatörlüğe bel bağlamayı terk etmeye çağırıyor. Çünkü iktidara kim gelirse gelsin demokrasi yıkım ve sefaletin garantörüdür. Bu yüzden Hizb-ut Tahrir ile el ele verin, demokrasiyi ortadan kaldırmak ve Hilafetin yeniden kurulmasını güvence altına almak için çalışın.