Keşmir, Müslüman bir ülkedir ve onun kurtuluşu da İslami bir yükümlülüktür. Ne yazık ki Pakistan’ın politik ve askeri liderlik içindeki ardışık hainleri, Keşmir’in kurtuluşu için asla içtenlikle çaba sarf etmediler. Pakistan’ın Keşmir politikası, her zaman Amerika’nın Hindistan politikası ile uyumlu olmuştur. Amerika, Hindistan’ı etkisi altında almak için ne zaman sınır anlaşmazlıklarını kaşımak istese, Pakistan’ın politik ve askeri liderlik içindeki hainler, Keşmirli Müslüman direnişçilere askeri, manevi ve siyasi destek sunmuşlardır. Ancak Amerika, Hindistan politikasını değiştirdiğinde, Pakistan’ın politik ve askeri liderlik içindeki hainler de Keşmir politikasını değiştirdiler ve sadece manevi destek ile yetindiler. Keşmirli Müslümanları öylece kaderlerine terk ettiler. Son bir yıl bile dikkatlice incelendiğinde Rahil-Navaz rejiminin Keşmir davasına olan ihaneti açıkça görülebilir. Her iki ülkenin başbakanlarının Rusya’nın Ufa şehrindeki toplantısında ve ulusal güvenlik danışmanlarının Tayland’daki görüşmelerinde Keşmir konusu gündem maddesi olarak bile ele alınmadı. Gücerat ve Keşmir’de Müslümanları katleden Narender Modi, Afganistan dönüşünde hatta Pathankot saldırısından sonra işgal altındaki Keşmir’de Hindistan devletine karşı cihat eden gruplara karşı düzenlenen saldırının ardından dahi çok sıcak karşılandı. Bu bile Rahil-Navaz rejiminin Keşmir ve Müslümanları kaderlerine terk ettiğinin açık kanıtıdır. Şimdi hükümet, Keşmir politikasına siyasi destek sunmak amacıyla hainlerin yandaş ve yardakçılarından oluşan Parlamento Daimi Komitesi, Rahil-Navaz rejimine Keşmirli militan örgütleri desteklememeyi önerdi. Bu, Keşmir cihadına verilen desteğin biteceği anlamına gelmektedir.

Keşmir, Hindistan ile dostluk kurulmasını öngören Amerikan politikasını izleyerek ya da Birleşmiş Milletler’e bel bağlayarak asla kurtulmaz. Aksine Keşmir, sadece düzenli bir İslam ordusunun yapacağı cihat ile kurtarılabilir. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, işgal altındaki Keşmirli Müslümanları Hindistan işgaline karşı askeri mücadeleye devam etmeye davet ediyor. Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya tevekkül yanı sıra politik olarak da Müslüman silahlı kuvvetlerin seferber olmaları talep edilmelidir. Müslümanlar çağrılarında Hilafet talebini ön planda tutmalıdır. Çünkü mevcut hain yöneticiler, cihat için asla seferber olmayacaklardır. Ayrıca Hizb şunu temin eder ki, Pakistan dâhil İslam dünyasının dört bir yanında Hilafeti kurmak için şiddetle çalışmaktadır. Hilafetin yeniden kurulması Allah’ın izniyle çok yakındır.

Hilafet yeniden kurulduktan sonra Müslüman topraklar, Hilafetin tek sancağı altında bütünleşecektir. O zaman binlerce mücahit eşliğinde muhteşem Hilafet ordusu, işgal altındaki Keşmir’in kurtarmak için Srinagar’a yürüyecektir. Daha gerçek savaşa başlamadan bile düşman korku ve endişeye kapılacaktır. Bu yüzden Hizb-ut Tahrir, insan yapımı kanundan ve hain yöneticilerden kurtulmak ve Hindistan işgali altındaki Keşmir’i kurtarmak amacıyla Hilafeti kurmak üzere Pakistan Müslümanlarını Hizb-ut Tahrir’e katılmaya davet ediyor. Bizim gücümüz İslam’dan ve Nübüvvet metodu üzere Hilafet sancağı altında birlik olmaktan geliyor. İslam’ı tekrar devlet düzeyinde hâkim kılmadığımız sürece her yıl Keşmir günü kutlamaya devam edeceğiz ve Keşmir de Hindu müşriklerin işgali altında kalmaya devam edecektir. Enes RadiyAllahu Anh, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’den şöyle dediğini rivayet etti:

جَاهِدُوا الْمُشْرِكِينَ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ وَأَلْسِنَتِكُمْ“Müşriklerle mallarınız, canlarınız ve dilleriniz ile cihat edin.”^{[Ebu Davud]}