10 Haziran 2016’da iki üst düzey ABD’li yetkili, ABD Afganistan ve Pakistan Özel Temsilcisi Richard Olson ve Güney Asya İşleri Sorumlu Direktörü ve Başkanı Özel Yardımcısı Peter Lavoy, Başbakan Sartaj Aziz’in Dış İlişkiler Danışmanı ve Genelkurmay Başkanı General Rahil Şerif ile bir araya geldi. Yine Rahil-Navaz rejimi, Amerika’nın Belucistan’a düzenlediği insansız hava aracı saldırılarına ilişkin hiçbir eylemde bulunmadı. Aksine yapılan zayıf açıklamada, ABD’nin Pakistan topraklarına düzenlediği insansız hava aracı operasyonlarının gelecekte iki ülke arasındaki ilişkide tamiri imkânsız “hasara” yol açabileceği belirtildi. Herhalde geçmişe sünger çekilmiş gibi gözüküyor! Rahil-Navaz rejiminin bu zayıf pozisyonu, gelecekte Amerika’nın insansız hava aracı tarafından Pakistan hava sahasının ihlaline, saldırı düzenleyip sonra üssüne geri dönmesini önlemeyeceğine dair bir mesaj vermektedir. Son on yıl içinde Amerika, Pakistan’a üç binden fazla insansız hava saldırıları düzenlemiştir. Dolayısıyla bu saldırılar “ilişkilerde hasara” yol açacak kadar yeterli değilse, o zaman daha ne kadar hava saldırıları gerekiyor? Ne zaman Rahil-Navaz rejimi, küstahlık ve kendini beğenmişlik uykusundan uyanacak ve insansız hava aracı saldırılarına uygun şekilde misilleme yapmaya başlayacaktır?

ABD yetkililerinin Aziz ve Rahil Şerif ile yaptığı iki toplantıdan aktarılanlardan açıkça anlaşıldığına göre Rahil-Navaz rejimi, ABD saldırılarının Pakistan’ın egemenliğini ihlalinden daha çok Afganistan’da Amerika destekli müzakereler girişimi hakkında endişelerini dile getirmiştir. Eğer Rahil-Navaz rejimi, Pakistan’ın egemenliği hakkında tedirgin olsaydı, drone saldırılarına uygun misillemenin verildiğini açıklar ve insansız hava aracını programlayan ABD istihbaratı ve paramiliter askerlerin topraklarımızda konuşlanmasına izin vermezdi. Ayrıca Afganistan’da Amerika’ya verdiği kritik desteği geri çekerdi. Bu destek olmadan Amerika’nın Afganistan macerası başarısız olmaya mahkûmdur. Ancak köleler efendilerini yüz üstü bırakamazlar. Bu nedenle rejim, Pakistan Müslümanlarını aldatmak amacıyla drone saldırılarına ilişkin hoşnutsuzluğunu göstererek, “kınama” ve “protesto” ile yetinmiştir.

ABD, Pakistan ve bölge Müslümanlarının düşmanı olan Hindistan’ı bölgesel hegemonya arzusu nedeniyle askeri, politik ve ekonomik olarak kapsamlı bir şekilde açıkça desteklemektedir. ABD, Hindistan’ı Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi’ne (MTCR) üye yaptı. Hindistan, MTCR üyesi olduktan sonra kolayca üye ülkelerden hassas füze teknolojisini elde edebilmektedir. Buna rağmen Pakistan’ın politik ve askeri liderlik içindeki hainleri, Amerika’ya sımsıkı yapışırken, Amerikan pençesinden kurtulmak için çalıştıkları iddiaları ile de Pakistan Müslümanlarını aldatmaktadır. Hâlbuki gerçek şu ki rejim, Amerikan hegemonyasına hizmet etmeye kararlıdır. İnsansız hava aracını düşürme ve Amerikan varlığını sona erdirme gibi bir niyeti yoktur.

Hizb-ut Tahrir, Pakistan Müslümanlarına, özellikle de silahlı kuvvetlere açıkça şunu beyan eder ki Amerika, maniple ustasıdır ve defalarca sözüne ihanet etmiştir. Amerika, 1965 yılında Hindistan savaşı dorukta iken Pakistan’a silah tedarikini durdurdu. 1971 yılında imzalanan savunma paktına rağmen Pakistan’a yardım etmedi ve bunun sonucunda Pakistan ikiye bölündü. ABD, Afganlıların Sovyetler Birliği’ne karşı yürüttükleri cihatta Pakistan’ı kaderine terk etti ve bölgesel kaos ortaya çıktı. Bu kez de ekonomide milyarlarca dolar kaybına ve on binlerce hayata mal olan ABD’nin Afganistan işgaline karşı yürütülen cihadı önlemek için Pakistan’ı kullandıktan sonra, Amerika şimdi açıkça Pakistan’ın düşmanı Hindistan’ı desteklemektedir. Amerika’nın listelere sığmayan onca aldatma ve ihaneti, yine de Pakistan’ın politik ve askeri liderlik içindeki hainleri caydırmamıştır. Hâlâ Pakistan’ın Amerika tarafından kullanılması izin vermektedirler. Bu yol, sadece yıkım ve zilletin güvencesidir. Hâlbuki Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لاَ يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ  “Mümin aynı delikten iki kez ısırılmaz.” ^{[Buhârî, Müslim]}

Buna göre Hizb-ut Tahrir, silahlı kuvvetler içindeki samimi subayları, hainleri devirmeye ve Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletini kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermeye çağırıyor. O zaman Raşidi Halife, ülkeleri ve Müslüman silahlı kuvvetleri birleştirecek ve böylece Amerika ve Hindistan dâhil düşmanlarımız bölgemize saldırmaya cesaret edemeyecektir.