Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti’nin mücrim Şeyh Hasina rejimini sallayan sıcak çağrısının hemen ertesi günü Dawn gazetesi, 18 Haziran 2016’da iftira niteliğinde bir haber yayınladı. Haberde, “Hizb-ut Tahrir, Bangladeş dâhil olmak üzere pek çok ülkede illegal olarak çalışan uluslararası militan bir gruptur.”denildi. Hizb-ut Tahrir’i militanlıkla suçlayan Dawn gazetesi, okuyucu önünde kendi itibarını yerle bir etti. Zira Hizb-ut Tahrir, Pakistan halkı nezdinde çok meşhur bir partidir. Bu yüzden rejimin önceki iftira kampanyaları da feci bir şekilde fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Kötü gazetecilik haberinin üzerinden tam beş gün geçtiği halde Dawn gazetesi editörlerinin akılları başına gelmemiş olmalı ki ne bir tekzip yazısı yayınladılar ne de Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti Medya Bürosu ile temasa geçtiler.

Evet, Hizb-ut Tahrir, İslam’ın nurunu söndürmek isteyen rejim tarafından “terörün övülmesi” ve “nefret söylemi” iddiasıyla medya üzerine uygulanan baskının boyutunun farkında. Evet, Hizb-ut Tahrir, baskının belli noktaya ulaştığının bilincinde. Rejimin haydutları, Hizb-ut Tahrir açıklamasını puntolarla yayınlamak şöyle dursun, Hizb-ut Tahrir protestoları ile ilgili küçük bir fotoğrafı iç sayfalarda yayınlayan gazeteleri bile ziyaret ediyorlar. Ancak böyle sudan bahaneler, gece gündüz Allah Subhânehu ve Teâlâ ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e isyan eden mücrim rejim adına yalan söylemeyi haklı çıkarmaz. Medya, eğer Hilafet projesinin güzelliği hakkında konuşamıyorsa, en azından karalamasın. Zira Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

من كان يؤمن بالله واليوم الآخر فليقل خيرا أو ليصمت  “Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, ya hayır konuşsun ya da sussun.” ^{[Müslim ve Buhari]}

Biz, medyacı kardeşlerimize temin ederiz ki Nübüvvet metodu üzere Hilafet, Allah’ın izniyle ufukta beliriyor, rejim bile bunu görüyor. Bu yüzden Hilafet projesini delicesine karalıyor. Biz, gazetecileri mücrim rejimin tarafında durarak kendilerini küçük düşürmemeye çağırıyoruz. Çünkü ümmet, zorlu zamanlarda dinin yanında yer alanlara hürmetle bakar ve onları takdirle karşılar. Medyanın, tehdit ve rüşvet müptelası mücrim rejimin esaretinden kurtulacağı gün çok uzak değil. Raşidi Halifenin, haktan ayrılmamak ve Rabbin razı olduğu bir şekilde yaratıcısına kavuşmak için sizi ve diğer insanları din temelinde kendisini muhasebeye çağıracağı gün çok yakın. Biz, sizinle, o günün özlemini çekiyoruz. O gün bütün müminler, İslam’ın nurunu söndürmek isteyenlerin topyekûn başarısızlıklarına sevineceklerdir. Zira İslam nuru asla söndürülemez. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يُرِيدُونَ أَن يُطْفِئُواْ نُورَ ٱللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَىٰ ٱللَّهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ  “Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.” ^{[Tevbe 32]}