Lahor’daki korkunç saldırıdan sadece bir kaç gün sonra 16 Şubat 2017 günü Sind eyaletinin Sehvan Şerif kentinde güya bir “intihar” saldırısı düzenlendi. Saldırıda en az 88 kişi öldü ve yüzlerce de yaralı var. Yöneticiler, saldırının Afganistan topraklarından kurgulandığını kabul ettiler. ISPR yaptığı açıklamada, “Son terör eylemlerinin düşman güçlerinin talimatıyla kutsal Afganistan topraklarından düzenlendiği aşikâr” ifadelerini kullandı. Pakistan yöneticileri, Haçlı işgalinden sonra Afganistan’da Hint istihbaratına barınak sağlayan ABD yönetimini henüz kınamış değiller.

Müslümanların akan temiz kanları ve geride bıraktıkları gözü yaşlı aileler, ABD varlığının kökünü kazımak için soğukkanlı yöneticilerin hâlâ kanını kaynatmıyor mu? Hâlbuki ABD’dir bu tür şeytani saldırıların “beyni” ve “kolaylaştırıcısı”. Hindistan, sadece Pakistan kentlerine saldırmıyor, şehirlerimizdeki Amerikan istihbarat örgütleri ve Raymond Davis şebekesinden istihbarat da alıyor. ABD’nin bu istihbarat örgütleri, ülkede Hindistan’ın gözü ve kulağıdır. Yöneticilerimiz, hiçbir kısıtlama koymadan bu istihbarat örgütlerinin ülkede serbestçe dolaşmasına izin veriyorlar. Sahtekâr yöneticiler, hâlâ ABD savaşının “bizim savaşımız” olduğunu iddia ediyorlar. Afganistan’da ABD Haçlı kuvvetlerine ve işgal altındaki Keşmir’de Hint askerlerine karşı savaşan samimi mücahitleri ya da İslam’ı uygulamak ve Pakistan’da Hilafeti kurmak için çalışan politikacıları hedef alıyorlar. Çünkü Hilafetin kurulması Amerika ve Hindistan için bir kâbustur. Çünkü Hilafet, topraklarımızı kurtarmak ve cihat etmek için silahlı kuvvetlerimizi seferber edecektir.

Pakistan’daki istikrarsızlık ve kaosun başlıca nedeni, Hindistan değil, ABD varlığıdır. Zira ABD, Hindistan için yeşil ışık yakmazsa, Hindistan hiçbir şey yapamaz, hatta yerinden bile kıpırdayamaz. Buna rağmen yöneticiler, ABD istihbaratı, paralı askerleri, diplomatik personeli sınırdışı etmek, büyükelçilik, konsolosluk ve askeri üsleri kapatmak için somut adımlar atmak yerine ABD varlığını berkitmek ve genişletmek için çalışıyorlar. Dahası yöneticilere olan güveni kaybetmeyen naif insanları kandırmak için ülkenin refahı ve güvenliği adına ABD ile ittifaka girdiklerini ileri sürüyorlar. 

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayetine göre bu saldırıların en büyük sorumlusu Pakistan yöneticileridir. Çünkü beş gün içinde ülke çapında birçok saldırı olduğu halde harekete geçmeyerek düşmanlarımızın saldırılar yapmasına göz yumuyorlar. Güvenlik birimlerimizi de yanlış yönlendiriyorlar. Bu yüzden de suçludurlar. Güvenlik birimlerimizi yılanın başı olan ABD varlığından uzak tutup yılanın kuyruğuna yönlendirerek büyük bir riske atıyorlar. Son olarak güvenlik birimlerimize de diyoruz ki yılanın başını koparın. Pakistan ve bu bölgede yılanın başı ABD varlığıdır. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir, Pakistan silahlı kuvvetleri içindeki samimi subayları Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak için nusret vermeye çağırıyor. Hilafetle birlikte durumumuz tüm bu kaygılardan sonra güvenli hale gelecektir.

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لاَ يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الْفَاسِقُونَ  “Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” ^{[Nur 55]}