Nazır Muhammed El Emin Tirk liderliğinde Baca Nazır ve Bağımsız Şefler Yüksek Konseyi, hükümet karşıtı protestoları tırmandırdı. Port Sudan Limanı ile ülkenin diğer şehirlerini birbirine bağlayan karayolu ve demiryolunu trafiğe kapattı. Bu adım, Doğu Sudan meselesinde ciddi bir tırmanış anlamına gelir. Protestolar ve talepler nedeniyle ilk kez bu yol trafiğe kapatılmıyor. Geçen yıl da aynısı oldu.

Doğu Sudan, muazzam zenginliklere sahiptir. Yine de halkı, kötü güdüm, hizmet yetersizliği ve yaşam dinamikleri yoksunluğundan muzdariptir. Sudan’ın her yerinde durum aynı. Hükümet, güdüm ve temel ihtiyaçlar yükümlülüğünü yerine getirmiyor. Bu yüzden Doğu Sudan halkı, meşru bir yolla iyi yaşam hakkını talep etme hakkına sahiptir.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, Doğu Sudan halkımızı sömürgeci kafir tuzağına düşmemesi konusunda uyarıyor ve aşağıdaki gerçekleri açıklıyoruz:

Birincisi: Hükümet, Doğu Sudan halkı da dâhil olmak üzere tüm Sudan halkının işlerini gütmek, sorunlarını çözmek, yiyecek, giyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. Ücretsiz eğitim ve sağlık hizmeti sunmalı, güvenliği sağlamalı, fitneyi körükleyecek her şeyi bertaraf etmelidir.

İkincisi: Kabilecilik, güç ve makam için değildir. Sıla-i rahimlerin tanışması içindir. Onun için kabilecilik, çatışmaların yolu ve aracı olmamalıdır. Bu, haramdır zira Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

وَمَنْ دَعَا بِدَعْوى الْجَاهِلِيَّةِ، فَهُوَ مِنْ جُثَى جَهَنَّمَ، قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَإِنْ صَامَ وَصَلَّى؟ قَالَ: وَإِنْ صَامَ وَصَلَّى وَزَعَمَ أَنَّهُ مُسْلِمٌ، فَادْعُوا المُسْلِمِينَ بِمَا سَمَّاهُمُ الْمُسْلِمُونَ الْمُؤْمِنُونَ عِبَادُ اللَّهِ “Kim kavmiyetçilik dâvası güderse, cehennemde iki dizi üzerine çökecek olanlardır. Dediler ki: “Ey Allah’ın Rasûlü, oruç tutsa da, namaz kılsa da mı?” Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: Evet, namaz kılsa, oruç tutsa da! Ey Allah’ın kulları! Sizi Müslümanlar, müminler diye tesmiye eden Allah’ın çağrısı ile çağırın!” buyurdular.

Üçüncüsü: Siyasi görevde bulunmak veya yaşam sorunlarını çözmek için bölgeselcilik kotası fikri merduttur. İnsanlar renk, ırk veya aidiyetine bakılmaksızın yetkinlik ve uygunluğa göre siyasi göreve getirilmelidir. Ebu Zer’den rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir:

يَا أَبَا ذَرٍّ إِنَّكَ ضَعِيفٌ وَإِنَّهَا أَمَانَةُ وَإِنَّهَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ خِزْيٌ وَنَدَامَةٌ إِلَّا مَنْ أَخَذَهَا بِحَقِّهَا وَأَدَّى الَّذِي عَلَيْهِ فِيهَا “Ey Allah’ın Rasûlü! Beni memur tayin etmez misin?” dedim. Bu sözüm üzerine, elini omzuma vurdu ve sonra da “Ey Ebu Zer, görüyorum ki sen zayıfsın. O (yönetim sorumluluğu) ise, bir emanettir. O, onu (yönetimi) hakkıyla alan ve o hususta üzerinde olanı yerine getiren kimse dışında, kıyamet günü utanç ve pişmanlıktır.”^[Müslim] Sorunlar, İslam’ın hükümlerine göre çözüme kavuşturulmalıdır.

Dördüncüsü: Doğu Sudan halkımızı özyönetim ve kendi kaderini tayin hakkı fikrinden sakındırıyoruz. Çünkü bu fikir, zehirli bir hançeridir, Sudan’ı parçalamak içindir. Bu fikir Güneyde filizlendi, ardından Güney Sudan kuzeyden ayrıldı. Bugün yöneticiler ve politikacılar, Sudan’ı diğer bölgelerinden ayırmak ve parçalamak için bu fikri bir girizgâh olarak kullanıyorlar. Oysa birlik, farzdır, güçtür. Ayrılık, günah, zayıflık ve ümmete ihanettir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَلاَ تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُواْ إِنَّ اللَّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ “Çekişmeyin, yoksa korkar başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz gider. Sabredin, doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir.”^{[Enfal 46]} Bu ülkenin liderleri ve efendileri olun ki gücü, kuvveti ve prestiji kaybolmasın, İslam’ı ikame eden, Şeriatını uygulayan güçlü bir devletin çekirdeği olmaya hazır olsun. Fitneyi diri diri mezara gömün, Allah düşmanlarına fırsat vermeyin.

Sonuç olarak, Hizb-ut Tahrir, Doğu Sudan’da, ülkenin tüm bölgelerinde ve hatta tüm dünyada, fitneyi diri diri mezara gömmek için kendisiyle birlikte çalışmaya çağırıyor. Bunun yolu olan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir.

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ “Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.”