Kerim Kardeşim / Sayın Sayha Gazetesi Editörü

es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

Gazetenizin 05 Nisan 2014 Cumartesi tarihli 26. sayısında üçüncü sayfada yayınlanan bir raporu okuduk. "Kadın Resmi Sözcünün ismini yayınlamaktan kaçınan Hizb... Geçmiş ve modernizm ile kesişen yumuşak siyaset" başlıklı raporda şöyle denmektedir: "... Kutsallık ve arınmayı oluşturan karartıcı bir uygulama var. Kutsallık diyoruz, çünkü [Hizb-ut Tahrir] Kadın Resmi Sözcü ismiyle yayınlanıyor. "İslami Hayatı Başlatmak İçin Müslüman Kadınların Gayretlerini Seferber Etmek Üzere Bir Kampanya Başlatıyor" başlıklı resmi açıklamada gerçek ismini vermekten kaçınıyor. Açıklamada Resmi Sözcü niteliği ile yetiniliyor, ismi belirtilmiyor."

Bu açıklamaya tabii ki yorum yapacağız, ancak saygın gazetenizin bizimle iletişime geçmesini canı gönülden ümit ederiz. Amaç, hakkı hak ve batılı batıl olarak gösterip Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın rızasına nail olmaktır. Yoksa mesele, bir kimseye galip gelmek değildir. Aksine galibiyet İslam'ın yüce fikir ve mefhumlarına aittir. Gerçek niyetleri Allah bilir. Dolayısıyla diyoruz ki:

Birincisi: Hakkı söylerken ve basiretle Allah'a davet ederken isimleri belirtmek [Hizb-ut Tahrir'in açıklamalarında olduğu gibi] sıkılma ve utanma değil onur ve gurur nedenidir. Hizb-ut Tahrir, şeri ilkeler kapsamında kadınlar ile erkekler çalışmasını ayırmaya özen gösteriyor. Kadın Resmi Sözcünün ismi de yeri geldiğinde belirtilecektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلاً مِمَّنْ دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ "Allah'a çağıran, Salih amel işleyen ve "Kuşkusuz ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?" ^{[Fussilet 33]}

İkincisi: İslami ümmetin imtihana çekildiği konulardan birisi de Hizb [Parti] sözcüğüdür. Çünkü insanlar Hizb sözcüğünü işittiklerinde düşünceden ziyade kişi arıyorlar. Ama bu, Hizbin vakasına yönelik yanlış bir kanıdır. Çünkü Hizb, hayat vakasında oluşturulmak istenen bir düşünce üzerinde örgütleşmektir. Bu nedenle Hizbin ana gövdesi, ideolojiden alınan düşüncedir. Yoksa sorumluluk ve liderlik pozisyonlarında olsalar bile düşünce etrafında toplanmış kişiler değildir. İşte Hizb ile diğer partiler arasındaki en önemli fark budur. Kitle, İslami hayatı başlatmak ve Hilafeti kurmak için Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metodu üzere çalışır. Amacı, dünyalık makam ve mevkiler etmek değildir.

Hizb-ut Tahrir'in liderliği, fikri liderliktir. Diğer partilerde olduğu gibi kişisel liderlik değildir. Hizbin liderliği, İslami akideyi ve Hizb-ut Tahrir'in anayasa, kitap ve yayınlarında benimsediği İslami sistemleri lider edinmektir. Hizb, dürüstçe, tarafsızca ve sadakatle araştırmak, sonra da ya benimseyip yaymak için -nitekim fikir bunu gerektirir- ya da çürütüp reddetmek için fikirlerini aydınlara, bilim adamlarına, gazetecilere ve diğer görüş sahiplerine sunmaktadır. İnsan, düşüncenin doğruluğunu kaynağından yani İslam ideolojisinin akidesinden anlar. Buna karar veren de delildir. Aynı şekilde bu düşüncenin ortaya koyduğu çözümün doğruluğu da bu çözümün vakaya uygun düşmesinden anlaşılır. Bu yüzden siyasi çalışma, siyasi kişiyle bağlantılı olmamalıdır. Aksine düşünceyle bağlantılı olmalıdır.

Üçüncüsü: Önümüzdeki günlerde siyasi amel ve düşüncelere ilgi gösteren medya çevrelerinin, Hizb-ut Tahrir tarafından yayınlanan bildiri ve yayınları araştırmalarını ve fikri çatışmanın ekseni kılmalarını umuyoruz. Böylece medya gerekli kamu uyanıklığını oluşturmak için kendisine tevdi edilen rolü ifa etmiş olur ki ümmet, İslami akide temelinde kalkınma yolunu açıkça görsün. Hepinize teşekkür ediyorum.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilayeti Kadın Resmi Sözcüsü