Mübarek Şam Devrimi’nin 11. yıldönümüne girdik. Yüce Allah’ın, uğrunda en kıymetli ve en değerli şeyleri feda ettiğimiz devrimi yüzüstü bırakmayacağına inanıyoruz. Devrim, camilerinden başladı, “Allah için, Allah için” nidaları yükseldi ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i önder edindi.

Kâfir Batı, ajanı Şam zorbasına büyük bir tehlike oluşturduğu için ilk günden itibaren bu yetim devrimi kuşatmaya, frenlemeye ve rotasından saptırmaya çalıştı. Kürtaj yapmak ve içeriğini boşaltmak için devrime konferanslarında tuzaklar kurdu. Kirli siyasi paraya boğdu, anlaşmalar, ateşkesler ve müzakereler prangasına vurdu. İslam’ı hayattan ayırma bakış açısına göre devrimin geleceğini planlamaya başladı. Çıkarlarını koruyan özel olarak uyarlanmış bir anayasa hazırladı. İslam’ı yönetimden dışlayan anayasayla mübarek Şam topraklarının sömürgeleştirilmesini ve adamlarının iktidarda kalmasını sağladı. Bir ajanını diğeriyle, laik pozitif anayasayı laik pozitif bir anayasa ile değiştirmeye çalıştı. Müslümanları dinlerinden, sistemlerinden ve hükümlerinden uzaklaştırdıktan sonra mübarek Şam topraklarındaki sefalet ve mutsuzluğun devamlılığı için uğraştı.

Ey mübarek Şam toprakları Müslümanları! Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in temellerini attığı İslam Devletini deviren kafir Batı’dır. Müslüman ülkeleri sömürgeleştirdi, cılız devletçiklere böldü. Her devletçiğin başına ajan bir yönetici yerleştirdi. Her devletçik için bir anayasa ve bir bayrak belirledi. Sonra zenginliklerini yağmalamaya, halkını köleleştirmeye, her türlü azabı tattırmaya başladı. Tüm bunlardan sonra çözümlerinin sorunlarımız için hayırlı olacağı beklenir mi? Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı kurtuluşumuz, adaletimiz ve onurlu bir yaşamımız için mi?

Ey İslam’ın Payitahtı Biladu’ş Şam Müslümanları! Bu ümmetin ahiri, ancak evvelinin düzeldiği şeyle düzelir. Aziz ve Celil olan Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılmaktan, inancımızdan fışkıran Nübüvvet metodu üzere Hilafet projesini benimsemekten başka kurtuluşumuz yok. Hilafeti kurmak için çalışanlarla beraber canla başla çalışmalıyız. Hilafet, tek kurtuluş çaremizdir, kurtuluşumuzun yegâne yoludur. Müslümanların sorunlarının çözümüdür, haklarını geri almanın ve izzete kavuşmanın, hayat sahasında İslam’ı uygulamanın metodudur. Bundan gayrısı zaman, emek ve enerji israfıdır, insanları mutsuz eden, ülkeyi mahveden köhne kapitalist sistemin bataklığında debelenmektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَى * وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى “Eğer tarafımdan size bir yol gösterici gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne sapar ne de sıkıntı çeker. Her kim de benim zikrimden yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.”^{[Taha 123-124]}

Ahmed Abdul Vehhâb
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti
Medya Bürosu Başkanı