Sözde SDG, 27 Ağustos 2023’te Deyrizor Askeri Konseyi Komutanı Ahmed el Habil ve bazı liderlerini Mazlum Abdi’nin Haseke’deki Vezir üssünde toplantıya davet etmesinin ardından gözaltına aldı. Deyrizor Askeri Konseyi, SDG’nin Arap bileşenlerinden biridir. Öncesinde SDG ile Arap bileşenleri arasında anlaşmazlık patlak verdi. Sorun Amerikan güçlerinin arabuluculuğuyla giderildi.

Deyrizor Askeri Konseyi Komutanı Ahmed El Habil Ebu Havle’nin gözaltına alınmasının ardından aşireti, serbest bırakılması çağrısında bulundu ve SDG güçlerindeki Kürt unsurlara karşı askeri eylem çağrıları arttı. SDG içindeki Arap bileşenlere, ayrılmaları yönünde çağrılar yapıldı, ancak bu çağrılar sınırlı yanıtlar buldu.

Türkiye’nin denetimindeki kuzey ve kuzeybatıdaki kurtarılmış bölgelerde yaşayan ve aynı zamanda aşiret mensubu olan halk, doğrudan Amerika’nın denetimindeki SDG’nin kontrolündeki bölgelerde yaşananlara tepki gösterdi.

Bugünlerde SDG güçlerinin Fırat’ın doğusundaki bölgeleri kontrol altına almasıyla olayların şimdilik dindiğini görüyoruz. Ancak yaşananlar, Amerika’nın Araplarla Kürtler arasındaki uçurumu derinleştirme, planlarını ve siyasi çözümünü uygulayabilecek yandaş Arap halk liderlerini barizleştirme planının ilk adımıdır.

Devrim yılları boyunca denediğiniz ve deneyimlediğiniz, halkına yalan söylemeyen bir lider olan, hiçbir nasihati esirgemeyen, Şam devrimine yönelik tehlikeleri ve komploları deşifre etmekten kaçınmayan Hizb-ut Tahrir’li kardeşleriniz olarak bizler, halkımıza nasihat etmek, bazı gerçekleri dile getirmek ve kimi gerçekliklere ışık tutmak zorundayız. Ki bunlar Allah’ın izniyle önümüzdeki günlerde fenerimiz olsunlar.

1- Fırat’ın doğusunda yaşananlar, Amerikan güçlerinin gözlerinin önünde gerçekleşti. ABD, PKK ve diğerleri gibi ayrılıkçı Kürt unsurlarını ve liderlerini Arap bileşenli bölgeye musallat etti, “Terörle” mücadelesinde onları müttefik edindi, insanlara baskı yapmalarına ve zulmetmelerini olanak sağladı. Eğer onların zulüm ve zorbalıklarına bir son vermek isteseydi elbette bunu yapardı. Ama buna izin veren de, Araplarla Kürtler arasındaki düşmanlık ve nefret ateşini tutuşturmak ve tek bir ümmetin çocuklarını parçalamak istediği kanlı sınırlar çizmek için son günlerde gözleri önünde yaşanan çatışmalara izin veren de Amerika ta kendisidir.

2- Zorba ayrılıkçı Kürt partileri, Kürt kardeşlerimizi temsil etmezler. Bu partiler, Amerika ve ümmete karşı komplo kuran diğer ülkelerin hizmetkarı ve yıllardır ellerinde oyuncak gibi oynadıkları ve hâlâ da oynamaya devam ettikleri ucuz kuklalarıdırlar. Amerika söz konusu partileri Kürt ve Arap bileşenleriyle ümmetin çocuklarına karşı ölümcül bir hançer gibi kullanmaktadır. Mesele Amerika’nın istediği gibi Kürt-Arap kavgasından ziyade Amerika’nın kötü amaçlar için desteklediği mazlum-zalim meselesidir.

3- Tıpkı hizip sisteminin diğer liderleri gibi Deyrizor Askeri Konseyi liderliğinin de halka karşılığının olmadığı açık ve nettir. Şehitlerin kanı ve devrim halkının fedakarlıkları üzerinden elde ettikleri pozisyonlarını, devrim meşalesini taşımaları, kendilerine yapılan zulmü ortadan kaldırmaları ve devrim hedeflerini gerçekleştirme çalışmasına katılmaları için önlerine geçirdikleri devrim halkına zulmetmek, zorbalık yapmak ve düşmanlık etmek için kullanmışlardır. Halklarına karşı komplo kuran ülkelerin elinde ucuz araçlar olmayı yeğlemişler, efendilerine büsbütün itaat etmeyi tercih etmişlerdir. Böylece insanların sempatisini yitirmişler, etraflarında kenetlenme ve zor anlarda yardımlarına koşma olanağını kaybetmişlerdir.

4- SDG güçlerine karşı harekete geçen bazı aşiret şeyhleri, Amerika ve koalisyon güçlerinden çözümler talep etmeye başladılar. Cani rejimi ve ayrılıkçı Kürt grupları koruyup kollayanın, Şam devrimine karşı kurulan tüm komploların, özellikle de zehirli siyasi çözüm ve Şam devrimi ile dürüst evlatları için ölümcül olan 2254 sayılı uluslararası kararın arkasında ABD’nin olduğunu herhalde unuttular. O halde gece gündüz Şam devrimine karşı komplo ve entrika kuranlardan çözüm ve destek talep eden bir devrim nasıl zafere ulaşabilir?

5- Kurtarılmış bölgelerdeki halk hareketleri ve samimi atraksiyonlar, kutlu atraksiyonlardır. Bu atraksiyonlar, devrimin halkın nefsinde kök salmış olduğunu, şeytani planlara, kindar ülkeler ve ucuz araçlarının Şam devrimi ve samimi halkına karşı kurduğu büyük tuzaklara rağmen devrim ateşinin hala nefislerinde yandığını göstermektedir. Ancak bu örgütsüz halk reaksiyonları, dürüst ve uyanık bir siyasi liderliğe acil ihtiyaç duyulduğunu kanıtlamıştır. Uyanık siyasi liderlik, bu çabaların amaçlarından sapmasını önleyecek ve komplocu planlarına ulaşmak için devrim halkının hareketlerini kullanmak isteyenlerin önünü kesecektir. O yüzden Allah’a karşı samimi olmak, dinini desteklemek ve mazlum kullarına yardım etmek için bu samimi hareketlerin siyasi uyanıklıkla donatılması kaçınılmazdır.

Mücahitlerin, çabaları organize eden, kararlı ve etkili savaşlar başlatmak için uygun planlar geliştiren kifayetli deneyimli dürüst bir askeri liderlik edinmesi elzemdir. Ki hiç kimse insanları tali çatışmalara yönlendiremesin. Tıpkı hain yöneticilerin, orduların gaspçı Yahudi varlığına karşı savaşmakta aciz olduklarını gösterdikleri gibi yan çatışmalar, samimi çabaları bitirir, dürüst insanların ve devrim halkının nefsine umutsuzluk tohumları saçar, Şam devrimine dayatılması planlanan her türlü komplocu çözüme kapı aralar.

Askeri eylemler, ince bir plan ve bir organizasyon gerektirir. Ayrıca bu ince plan siyasi liderliğin uyanıklığıyla da güçlendirilmelidir. Şam devriminin ilkelerini, özellikle de anayasası, tüm sütunları ve sembolleriyle suç rejimini devirmek ve enkazı üzerine İslami yönetimi kurmak için böylesi ince bir plan elzemdir.

6- Patlak vermesinden ve Suriye topraklarının yüzde 80’inden fazlasını kontrol etmesinden sonra Şam devriminin başına gelen kırılma ve hayal kırıklığının nedeninin, şüphesiz dış destek ve kirli siyasi parayı kabul etmek olduğu kanıtlanmıştır. Kirli siyasi para, liderleri destekçilerin kul ve kölesi yaptı, devrim kararını elimizden aldı, devrimin gidişatını saptırdı ve düşmanlarımızın tuzağına düşürdü.

İçinde bulunduğumuz bu durumdan, destekçilerin elini kesmekten, düşmanların çözümlerini reddetmekten, yalnızca Allah’ın sağlam ipine sarılmaktan, dinine yardım etmek ve kelimesini yüceltmek için O’na tevekkül etmekten başka kurtuluşumuz yoktur. Bu, sistem ve hükümlerini Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafette uygulamak için yüce İslam projesini benimsemekle olur. Allah’ı doğrulayalım ki Allah bizi doğrulasın. Zaferin katında olduğu Allah’a yardım edelim ki Allah da bize yardım etsin, bize olan vaadini yerine getirsin. Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ“Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayaklarınızı savaşta sabit kılar.” ^{[Muhammed 7]}