Hiç şüphesiz İslam ve laiklik, birbiriyle kesişmeyen iki paralel çizgidir, ana hatlarında bile birbirinden farklı ve birbirine benzemez iki akidedir. Zimmi Hıristiyan ve Yahudiler, İslam sistemi altında barış içinde yaşayabilirler, fakat Müslümanların, laiklik altında barış içinde yaşamaları imkânsızdır.

İslam, zimmilerin iyi yaşam hakkını korudu, dini ritüellerini yerine getirmelerini güvence altına aldı. Evlilik, boşanma, miras, yiyecek, giyecek vb. konularda dinlerinin hükümlerine uyma özgürlüğünü bahşetti. Laiklik ise, Müslümanın fiziksel bütünlüğüne ve geçimine saygısızlık etti. İslam’la mücadele çerçevesinde Müslümanı inancından koparmak için İspanyol Engizisyonu yaklaşımını benimsedi.

İslam hükümleri merkezli yasalar gündeme geldiğinde, ülkedeki laik korunun hemen öfkesi kabarıyor, Batı uygarlığının yönelimlerine, kavramlarına ve hükümlerine hizmet edecek şekilde kemerlerini sıkılaştırıyorlar. Sözde ılımlılık bahanesiyle başka hiçbir söylemi duymayı tahammül edemiyorlar, kadınların hayatı, yoksullukları, açlıkları ve adaletsizlikleri hakkında hiçbir fısıltılarını duymuyoruz.

İslam uygarlığı, kadınların hâkim, mucit ve nesillere öğretmen olmalarını sağladı. Hatta birçok alanda öncüdürler. Yapısına uygun olarak annelik rolünden mahrum etmez, saflıklarını ve onurlarını korur. Laiklik ve laikler ise, kadınların ucuz bir meta olmasını yeğlerler ki böylece kirli ve müstehcen çıkarları uğrunda kullanabilsinler.

Bu yüzden bugün Müslümanların son kalesi olan ve Batının ezemediği kadınlara yönelik sistematik bir kampanyaya tanık oluyoruz. Sözde aşırılık ve terörizmle mücadele örtüsüne, başka terörist tanıdığımız Batılı sömürgeci için Müslüman ülkesini helal gören uluslararası hukuk kisvesine bürünüyorlar.

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Kadın Kolları olarak biz, CEDAW’ın evlatlığından olan İstanbul Sözleşmesine karşı yürüttüğümüz kampanya bağlamında iktidara böyle bir projeye katılmama tembihinde bulunuyoruz. Ayrıca halkımızı da, tuzak kuran, modernite ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın hükümlerine saldıran yabancıları taklit etme adına kılıktan kılığa giren iktidara karşı uyanık olmaya çağırıyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ فَلاَ تَعْتَدُوهَا وَمَن يَتَعَدَّ حُدُودَ اللّهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُون “Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah’ın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir.”^{[Bakara 229]}