26 Ocak 2024 Cuma akşamı Hammamet polisi, Hizb-ut Tahrir üyesi bir kız kardeşimizin evine baskın düzenledi. İzinsiz zorla içeri giren polis memurları, içeride bulunan kız kardeşlerimizi gözaltına almak ve soruşturma için emniyete götürmek istediler. Polis eşliğinde emniyete gitmeyi kabul etmeyen kız kardeşlerimiz, kendi imkanlarıyla emniyete gitmeyi yeğlediler. Uzun süren sorgulamalarının ardından polis, 29 Ocak 2024 Pazartesi günü mahkemeye çıkmak şartıyla kız kardeşlerimizi serbest bıraktı.

- Güya Ömer ibn Hattab’ı örnek aldığını iddia eden iktidar, bırakın Ömer ibn Hattab’ı örnek almayı, Ebu Cehil ahlakından bile yoksundur! Eve gelen polisler, sayıca çok fazlaydı, ahlak ve şereften yoksunlardı. Kadınlara saldırabilecek kadar ileri giden polis memurları, misafirlerin bulunduğu bir eve zorla girmekten bile haya etmediler. Kız kardeşlerimizin suçu nedir? Yaptıkları araştırmayı, soruşturmayı, kovuşturmayı gerektiren bir suç mudur yoksa bir şüphe midir?

- Polis baskınının tek nedeni Hizb-ut Tahrir’dir. Partiye üye olmak, saflarında çalışmak, baskın yapmayı, kadın ve çocukları terörize etmeyi gerektiren bir suç mu?

- Zaten meşruiyetten yoksun bir iktidar, davete devam eden Hizb-ut Tahrir gençlerini ne gibi bir zarar verebilir ki? Evlerinde Allah’ın kitabını okuyan birkaç kadından bile korkmaktadır?

-  Yoksa iktidarın bu tutumu, partiye karşı eski yeni bir yaklaşım tarzı mı? Bu olay ilk değil, son da olmayacaktır. Bu iktidar, önceki sefil ve yıkım hükümetlerinden pek farklı olmadığını kanıtlıyor. Burgiba, Bin Ali ve Es Sebsi hükümetleri, İslam’a davet edenleri izliyor, araştırıyor, sürekli baskın yapıyor hem onları hem de ailelerini terörize ediyordu.

- Bu olay, bireysel bir eylem olmadığı gibi güvenlik güçlerinin pervasız bir eylemi de değildir. Denizaşırı ülkelerden gelen sömürgecilerin pişirdiği ve Tunus’taki iktidarın faaliyetlerini kısıtlamak üzere Hizb-ut Tahrir’e karşı yürüttüğü sistematik bir eylem ve politikadır. Bu nedenle bu cılız ve çaresiz otoriteye diyoruz ki:

Siz hiçbir şey değilsiniz. Batılı efendilerinize hizmet etmek için partiyle mücadele ettiğinizi biliyoruz. İslam’ın hayattan uzaklaştırmanız, birlik ve bütünlüğün simgesi olan Hilafetin dönüşünü engellemeniz, Batılı efendilerinizin çıkarınadır. Oysa Hilafet Müslümanları bütünleştirip düşmanlarına karşı birleştirecektir.

Bu gayri meşru iktidara diyoruz ki, kendi değerini bil ve insanların geçici sessizliğine sakın aldanma. Sen meşruiyetini aldatma ve kandırmadan alırken, biz meşrutiyetimizi Allah’tan alıyoruz. Biz, Hizb-ut Tahrir olarak, Allah’ın Şeriatını tesis etmek, sömürgecilik ve ajanlarını ülkemizden söküp atmak için çalışacağımıza dair Allah’a söz verdik. Ve bilin ki, parti ve eylemlerini kısıtlamanız, gençleri hakka çağırmaktan, Alemlerin Rabbi olan Allah’ın dinine davet etmekten ve hükümlerini uygulamaktan alıkoymayacaktır. Polisin uyguladığı baskı, gençleri Tunus ve tüm Müslüman ülkelerini Batılı kafirlerin hegemonyasından kurtarmak üzere ümmetle birlikte çalışmaktan alıkoyamayacaktır.

Bu utanç otoritesi bilsin ki, Hizb-ut Tahrir’in kökleri İslam dünyasının derinliklerindedir. Hilafet çağrısı çığ gibi büyümüştür ve Allah’ın izniyle hiçbir zalim, bu çağrının amacına ulaşmasına engel olamayacaktır.