30 Aralık 2015’de Tunus Cumhurbaşkanı Baci Kayed es-Sebsi, hükümetin, uyuşturucuyla mücadele ile ilgili 52 sayılı kanunu revize etme niyetinde olduğunu ve uyuşturucu kullanıcılarına ceza verilmemesi gerektiğini bildirdi. Baci, hükümet tarafından sunulan uyuşturucu yasasının yeniden gözden geçirilmesi talebini şu sözleriyle dile getirdi: “Bazı özel durumlara yanıt verecek, öğrenci ve talebelerin konumlarını dikkate alacak ve geleceklerini göz önünde bulunduracak bir yasa olmalıdır.”

Bazı medya kanallarının da desteğiyle üst düzey devlet yetkilileri ve iktidar partisinin liderliğinde yürütülen yoğun kampanya sonrasında böyle bir açıklama geldi. Yetkililer, ilk kez uyuşturucu kullanıcılarına ceza verilmemesi çağrısında bulundu. Üst düzey bir devlet yetkilisi, hükümetin bu girişimini şu sözleriyle savundu: “Gelecekle ilgili umudunu yitiren Tunuslu gençler, hayal kırıklığı yaşıyorlar. Önünde dağa çıkmak ya da ölüm teknelerine binerek Avrupa’ya gitmek ya da kendini yakarak intihar etmekten başka seçenek kalmıyor.”

Sayın Cumhurbaşkanı! Uyuşturucuya ulaşma yolunu kolaylaştırarak öğrenci ve talebelerimizin geleceği ile oynuyorsunuz. Tunuslu gençleri uyuşturucuya alıştırarak onlara umutsuzluk ve hayal kırıklığı aşılamıyor musunuz? Sonra gençlerin hayal kırıklığı yaşamasına acaba kim neden oluyor? Onları denizde boğulmaya terk eden ya da ateşte yanmaya iten kim? Akıllı sandığınız hükümet ve “uysal” partiniz değil mi?

Sayın Cumhurbaşkanı! Yeni yılın hemen başlarında Tunus halkının karşısına çıkıp, 2016 yılında önemli reformlar yapılacağına dair müjdeler verdiniz. Tunuslu Müslümanlara yönelik ilk iyi haberiniz de onların evlatlarını uyuşturucu kullanmaya teşvik oldu!

Sayın Cumhurbaşkanı! Temelleri Burgiba tarafından atılan “modern” devlet canavarını savunuyorsunuz. Modern devlet yolunda yürümek ve kazanımları korumakla müjdeliyorsunuz. Biliyor musunuz, biz, içki satan ve ona izin veren bir devlette yaşıyoruz. Fuhuşla ilgili bir düzenleme getiriyor, genelevleri denetliyor. Devlet medyası fuhuş, zina ve eşcinselliği savunuyor. Devletin ekonomisi haram faize dayanıyor. Faiz yiyor ve Müslümanları da faiz yemeye zorluyor. Ülkeyi borç batığına sürüklüyor, ülkenin zenginliğini sömürgecilere peşkeş çekiyor. Ülke güvenliğini düşmanın eline teslim ediyor. Ülkenin asker ve subaylarını NATO’nun casusları haline getirmek istiyor.

Ey yöneticiler! Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Kitabında ne kadar haram varsa işlediniz. Bulaşmadık yolsuzluk bırakmadınız. İlk önce İslam’dan yüz çevirdiniz ve Müslümanların hayatının İslam’a göre tanzim edilmesinin önüne geçtiniz. Sonra IMF’ye boyun eğip, koşulan şartları kabul ettiniz. Ülkeyi yüksek faizli kredilerin ipoteği altına bıraktınız, vergilerle halkı bıktırdınız. Ülkenin tüm servetini sömürgeci şirketlere peşkeş çektiniz. Ülkenin yabancı istihbarat teşkilatlarının yuvası haline geldiğini gördüğünüz halde göz yumdunuz. Ülke halkına saldırdınız, kendi halkınıza karşı casusluk yaptınız, evlere baskınlar düzenlediniz... Ülkenin ulusal güvenliğini Müslümanların ilk azılı düşmanı İngiltere’nin eline teslim ettiniz.

Ey Müslümanlar! Bu nasıl bir hükümet? Hükümet mi yoksa rezalet mi? Bu, aciz ve zalim bir hükümet. Allah’ın helal kıldığını haram, haram kıldığını da helal kılan, aranızda ahlaksızlığın yayılmasına rıza gösteren, sizi düşmanınıza teslim eden bir hükümet. Bu gibi hükümetleri Allah Subhânehu ve Teâlâ çetin bir azapla tehdit etmektedir. Şöyle buyuruyor:

إِنَّ الَّذِينَ يُحِبُّونَ أَن تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ“İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” ^{[Nur 19]}

Hükümete itaat ediyor da Rabbinize isyan mı ediyorsunuz? Yönetici tiplemelerinin sizi yönetmesine razı mı oluyorsunuz? Allah Subhânehu ve Teâlâ’yı bırakıp başka rabler mi edindiniz? Oysa Allah Subhânehu ve Teâlâ, Aziz Kitabında sizi bundan şiddetle sakındırmıştır:

اتَّخَذُوا أَحْبارَهُمْ وَرُهْبانَهُمْ أَرْباباً مِنْ دُونِ اللَّهِ”Allah’ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler edindiler.”^{[Tevbe 31]} Çünkü rivayete göre

عديًا بنَ حاتم لمّا وفد عليه قُبيل إسلامه لما سمع قوله تعالى: {اتخذوا أحبارهم ورهبانهم أربابًا من دون الله} وقال عدي: لسنا نعبدهم فقال: «أليس يحرّمون ما أحلّ الله فتحرّمونه ويحلّون ما حرّم الله فتستحلّونه فقلت: بلى قال: فتلك عبادتهم “Adiyy b. Hatim, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in huzuruna Tevbe Suresinden: “Onlar hahamlarını ve rahiplerini Allah'ı bırakıp rabler edindiler.” ayetini okurken vardım. Ben, “Onlar haham ve rahiplerine ibadet etmiyorlar” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem “Onlar, Allah’ın helal kıldığını haram kılıyorlar sizde onu haram kabul etmiyor musunuz? Allah’ın haram kıldığını da helal kılıyorlar sizde onu helal kabul etmiyor musunuz?” diye sordu. Adiyy de “evet” cevabını verdi. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem “İşte bu onlara ibadet etmektir.” buyurdu.”

Ey Müslümanlar! Allah Subhânehu ve Teâlâ sadece kendisine ibadet etmenizi ve hiç bir şeyi O’na ortak koşmamanızı emrediyor Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللَّهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ“Andolsun ki biz, “Allah’a kulluk edin ve Tağut’tan sakının” diye her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur!” ^{[Nahl 36]}

Ey Müslümanlar! Biz, sizi yalancıların akıbetinden sakındırıyoruz. Siz Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i yalanlayanlardan değil, aksine Allah’ın indirdiğini tasdik edenlerdensiniz. Biz sizin Rabbinize ibadetle yanıp tutuştuğunuzu görüyoruz. Bilin ki Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya ibadet etmek, namaz kılmaktır, özel ve tüm kamusal alanlarda hayatınızı İslam’a göre tanzim etmektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ İslam’ın uygulanmasını emretti. İslam’ı uygulamak, rahmet ve tüm sorunlar için çözümdür. Sömürgeden kurtulmak, zenginliğinizi geri almak, ülkenizde serbestçe dolaşan istihbarat teşkilatlarına engel olmak ancak İslam’la mümkündür. İslam’ın ekonomik politikasıyla yoksulluk ve zilletten kurtulabilirsiniz. İslam’ın eğitim politikasıyla da evlatlarınızı uyuşturucudan kurtarabilir ve okullarınızı tekrar hidayet meşaleleri haline getirebilirsiniz. Oralardan uyuşturucu bağımlıları değil, mucitler, bilim adamları ve ender liderler mezun edebilirsiniz...

Ey Müslümanlar! Hizb-ut Tahrir olarak biz, ülkemizden sömürgenin kökünü kazımak, kapitalist demokratik sistemi ortadan kaldırmak ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurarak İslam’ı ikame etmek için sizi bizimle çalışmaya davet ediyoruz.

Ey ülkemizdeki güç ve kuvvet sahipleri! Ey kahramanlar! Bugün nefsinizdeki yiğitlik ve kahramanlığa sesleniyoruz: Göz göre göre ülkenizin yolsuzluğa gömülmesine rıza mı gösteriyorsunuz? Evlatlarınız arasında ahlaksızlığın yayılmasını ister misiniz? Güç ve kuvvet ehli olarak yönetici tiplemelerine engel olabilecek, onları ortadan kaldırabilecek ve ülkeyi koruyabilecekken bu yönetici zümresinin ülkenizi satmasına ve düşmana teslim etmesine izin mi veriyorsunuz?

Uzunca bir süre bu yöneticilere sustunuz. Bunun üzerine onlar da kalıcı, yerleşik ve muktedir olduklarını sandılar. Bu tür politikalarla Latin Amerika ve Güney Asya halklarını uyuşturdular, Tunus halkını da uyuşturabileceklerini sandılar. Ama heyhat. Burası Tunus, Zeytune toprakları, mümbit topraklar. Burası İslam’ın, Müslümanların ve uygarlığın derin tarihi kökleri olan topraklar. Burası Tunus. Burası izzete susamış yiğitlerin toprakları. İslam dışında izzet, şeref ve onur aramayan kahramanların toprakları. Burası yükseklerde Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bayrağının dalgalanacağı bir devletin toprakları.