حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti
Medya Bürosu
No: TR-BA-2020-MB-TR-010 |
H. 13 Safer 1442 M. Çarşamba, 30 Eylül 2020 |
Tutuklamalar İle Ne Bizi Korkutabilirsiniz Ne de Hilafeti Engelleyebilirsiniz
22 Eylül 2020 Salı günü Antalya Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alınan 14 Hizb-ut Tahrir mensubu kardeşimiz 8 günlük haksız gözaltı sonrasında nihayet dün mahkemeye çıkarıldılar. Kardeşlerimizden 11’i hakkında tutuklama kararı verildi, 2’si adli kontrol şartıyla 1’i ise savcının talebiyle serbest bırakıldı. Bu vesileyle Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu olarak aşağıdaki hususları hatırlatmak istiyoruz.
Hizb-ut Tahrir, fikri ve siyasi çalışma yapan ideolojik İslami siyasi bir partidir. Cebir ve şiddet yöntemini asla benimsememiştir. Bunu kuruluş ilkelerinde, neşriyatlarında ve açıklamalarında beyan etmiş, yaptığı faaliyetlerde de göstermiştir. Terörle Mücadele Kanunu’nu okuyan her akıl sahibi, bir grubun terör örgütü olarak kabul edilebilmesi için cebir, şiddet, baskı, korkutma ve yıldırma yollarına başvurmuş olması gerektiğini görür. Bunu anlamak için hukukçu olmaya gerek yok, sağlıklı bir akıl yeterlidir. Hizb-ut Tahrir’in yöntem olarak cebir ve şiddeti benimsemediğini az ya da çok onu tanıyan herkes bilir. Buna rağmen terör örgütü kapsamında değerlendirilmesi, üyelerine bu tür haksız suçlamaların yapılması, tutuklanma ve yargılanmaların yapılması hukuk garabetinin yanında art niyet göstergesidir. Zira Hizb-ut Tahrir, konferanslar, paneller, yürüyüşler, basın açıklamaları vb. etkinlikler düzenler. İslam ve Müslümanların maslahatını gözeterek siyasi yorumlar yayınlar. Bu faaliyetlerin hiç birisinde cebir ve şiddete teşvik etmez. Bilakis Müslümanlara yönelik yapılan terör saldırılarını şiddetle kınar. Kimsenin vermediği kadar Müslümanların kanına, canına ve malına değer verir. Tüm bunlara rağmen Hizb-ut Tahrir’in terör örgütü olarak kabul edilmesi meselenin hukuki değil tamamen siyasi olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.
Anayasa Mahkemesi Hizb-ut Tahrir ile ilgili bireysel başvuruları değerlendirmiş ve yargılamalarda hak ihlali yapıldığına karar vermiştir. Hizb-ut Tahrir’in terör örgütü olarak değerlendirilmesi için öne sürülen gerekçelerin yetersiz olduğunu açıklamıştır. AYM’nin bu hak ihlali kararlarından sonra cezaevinde bulunan birçok Hizb-ut Tahrir üyesi serbest bırakılmış ve yeniden yargılamalar başlamıştır. Hal böyleyken yerel mahkemelerin AYM kararlarını tanımaması adalet sisteminin keyfi uygulamalarla yürüdüğünü açık bir şekilde ortaya koymaktadır. AYM en yüksek yargı merciidir, şayet AYM’nin verdiği kararlar uygulanmayacaksa o zaman varlığının sorgulanması gerekir. Tutuklanan 11 kardeşimize yargılama sürecinde ceza verilirse AYM daha önce verdiği kararı yenileyecek ve hak ihlali yaşandığına hükmedecektir. Sürecin böyle işleyeceğini bile bile 11 Hizb-ut Tahrir mensubunu tutuklatarak cezaevine göndermek hukukla, akılla, mantıkla açıklanacak bir durum değildir. Bu olsa olsa İslam’a ve samimi Müslümanlara yönelik kinin, öfkenin ve nefretin dışavurumudur.
Son olarak diyoruz ki; Hizb-ut Tahrir deyince Hilafet; Hilafet deyince Hizb-ut Tahrir akla gelir. Zira Hizb-ut Tahrir Müslümanların servetlerinin, zenginliklerinin, iş gücünün, sınır ve ordularının tek bir devlet çatısı altında birleşmesi için çalışır. O devlet Raşid-i Hilafet Devleti’dir. Hizb-ut Tahrir’i durdurmaya, yıldırmaya ve yok etmeye yönelik atılan her adım aslında Raşid-i Hilafet Devleti’nin gelişini engellemek için atılmış bir adımdır. Dolayısıyla Hilafetin gelişini engellemek isteyenler İslam ümmetinden bir parça olamazlar, olsa olsa sömürgecilerin maşası olabilirler. Bilinmelidir ki, Raşid-i Hilafet Devleti’nin gelişi engellenemez! Zira o, haktır! O müjdedir! O, şeri bir yükümlülüktür! O, akli ve siyasi bir zorunluluktur! Doğruya ve hakka galip gelecek başka bir güç de yoktur!
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: www.hizb-turkiye.com |
E-Mail: bilgi [@] hizb-turkiye.com |