İslam’ın siyasi bir varlık olan Hilafet Devletine dönüşü, Batı ülkelerini hala aşırı derecede endişelendiriyor. Çünkü dönüşü, Batının yaklaşık yüz yıllık etkisinin ortadan kaldırılması, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Müslüman ülkelerde kurduğu monarşi ve cumhuriyet rejimlerinin yıkılması anlamına geliyor. Batının kültürüyle yoğrulan, üzengisine binen, rehberliğine uyan, yayınladığı her şeyi destekleyen ve İslam’ı hayattan ayıran bazı Müslüman çocukları da Batı ülkelerinin bu endişesini paylaşıyor.

Hilafeti küçümseme ve aşağılama dalgası, Müslüman ülkelerine de sirayet etti. Bu kez Yemen’de görüldü. Husi yanlısı El Hüviyye kanalı müdürü Ali El İmad, kanalda yaptığı konuşmada, “Laik” olduğunu söyledi. Hilafeti yıkan Mustafa Kemal ile Mustafa Kemal gibi olmayacağını söyleyen Fahd b. Abdülaziz’in izinden gidiyor. Mustafa Kemal’in İslam’ı dışarıdan yıktığını, kendisinin ise İslam’ı içeriden yıkacağını belirtti. Dolayısıyla kanalının Hilafete saldırması garipsenecek bir durum değil!

Hilafete saldıran ve onu küçümseyenlere baktığımızda, Cumhuriyet yönetim sistemine dokunulmaması sözü veren, sadakatlerini teyit eden sömürgeci Batının uşakları olduklarını görürüz. Husiler, Batıya kendileri için modern Yemen devleti vizyonu geliştirmesi çağrısında bulundu. Yönetişim, ekonomi, uluslararası İlişkiler ve eğitimde dinin hayattan ayrılmasını ayrıntılı bir şekilde yeniden çizmesini istedi...

Birleşmiş Milletler, UNICEF, UNESCO, FAO, OCHA ve Dünya Gıda Programı gibi örgütler, Yemen’de “insani çalışma!” faaliyetleri yürüten ABD ve diğer ülke kuruluşlarından bir seldir. Martin Griffiths, Liz Grundy, Jean-Nicolas Beuze, Philippe Douville, Anna Paolini, Alfredo Impiglia gibi temsilcileri, gece gündüz İslam’a ve halkına tuzak kurdular ve hala da kuruyorlar.

Gerçekten de, İslam, insanlara karşı bir hüccettir, insanlar İslam’a karşı hüccet değildir. Kim İslam’ı saf bir şekilde alırsa, kurtuluşa erer. Kim de o selden içerse, içtiklerinin sonucunu görür. Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

قَدْ تَرَكْتُكُمْ عَلَى الْبَيْضَاءِ لَيْلُهَا كَنَهَارِهَا لَا يَزِيغُ عَنْهَا بَعْدِي إِلَّا هَالِكٌ “Ben size gecesi gündüz gibi, apaçık bir yol bıraktım. O yoldan ancak helak olan biri sapar.”^{[İbn Mace]}

Kurulacak Hilafet, Müslümanların Hilafeti olacaktır. Çünkü Nübüvvet metodu üzere olacaktır. Allah’ın söz verdiği gibi mutlaka kurulacaktır:

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ “Allah, içinizden inanıp Salih ameller işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef kılacağını dair söz vermiştir.” ^{[Nur 55]} O kimseler, şeri metodu Hilafetin kurulmasının yolu kabul ettiler, bir milim dahi ondan sapmadılar. Allah’ın zaferi gelene kadar da bu hal üzere devam edeceklerdir. Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ “Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.”^[Ahmed]