Her iki yurtta da mutlu olmaları için insanların hayatında İslam’ın hükümlerini uygulamak için çalışan Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti üyesi Muhsin Muhammed El Cadebi’nin suçsuz yere tutuklanmasının üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. Buna rağmen Yüksek Siyasi Kurulu, Cumhuriyet Savcısına ve İçişleri Bakanlığı’na bir müzekkere gönderdi. Müzekkerede tutuklu Hizb-ut Tahrir’li gençlerin ticari teminat karşılığında serbest bırakıldığı bildirildi. Daha sonra ticari teminattan vazgeçildi ve Muhsin El Cadebi için vekil olacak aklı başında bir kişi talep edildi. İstenilen teminat yerine getirildikten ve kabul edildikten sonra bu sefer Hizb-ut Tahrir ile çalışmayı bırakması için söz vermesi istendi. Husiler, istediklerini kabul etmeyince Muhsin’i geri cezaevine gönderdiler!

Husilerin tutuklu Hizb-ut Tahrir’li gençlerden Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletini kurma çalışmasını bırakmaları isteği, gayrimeşru ve hukuka aykırı bir istektir. Bilakis Allah’a ve Rasûl’üne karşı bir nevi savaştır, davet taşıyıcılarına karşı hadsizliktir. Yoksa İslam’ı uygulayacak ve sömürgeciliğin Müslümanlar arasına koyduğu sınırları ortadan kaldıracak olan bir devleti kurmak için çalışanları nasıl hapsedebilirler? Bu eylem, Hizb-ut Tahrir gençlerini cezalandıracak bir suç mudur? Ne oluyor size ne biçim hüküm veriyorsunuz öyle? Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” ^{[Ali İmran 103]} Yine Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَآ أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ “Aralarında, Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma.”^{[Maide 49]} Bunun yerine oklarını Müslümanları bölmek, parçalamak, aralarında mezhep çatışmasını körüklemek ve zenginliklerini yağmalamak için gece gündüz çalışan kâfir Batıya yönlendirmelidirler. Müslümanların kafir Batıdan çektikleri yetmiyor mu?! Bir de buna Müslüman ülkelerdeki mevcut rejimlerin tiranlığı ekleniyor.

Hizb-ut Tahrir, halkına yalan söylemeyen bir liderdir. Gençlerini umutsuzluğa düşürmek için yapılan umutsuz girişimlere asla boyun eğmez. Hizb-ut Tahrir, ümmetin de bildiği gibi, dünya çapında 40’tan fazla ülkede faaliyet gösteren siyasi bir partidir. İdeolojisi, İslam, siyaset (işlerin güdümü) onun işidir. İslami yönetimi tesis etmedeki metodu, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in metodudur.

Husiler ve diğerleri bilsin ki, İslam’ı uygulayacak olan Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak için çalışmak, yönetime gelmeden önce de, geldikten sonra da farzdır. Kurani yürüyüş iddiasındaki Husiler, İslam’ı uygulamak zorunda. Hizb-ut Tahrir, İslam iktidarda olmadığı sürece tüm hızıyla çalışmaya devam edecektir. Yemen’de ve diğer Müslüman ülkelerde İslam’ı uygulayan bir devlet yok. Sonunda Allah Subhânehu ve Teâlâ zaferini lütfedecek, Salih kullarını vaadinin ve Rasûl’ünün müjdesinin gerçekleşmesiyle üstün kılacaktır. Hizb-ut Tahrir, Nübüvvet metodu üzerine Hilafet Devletini kurmak için çalışmayı ölüm kalım meselesi olarak addetmiştir. Kuşkusuz bu, Allah’a zor değildir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ “Allah, içinizden inanıp Salih ameller işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef kılacağını dair söz vermiştir.” ^{[Nur 55]}