حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti
Medya Bürosu
No: YMu2013BAu20132013u2013MBu2013TRu20130001 |
H. 23 Safer 1434 M. Pazar, 06 Ocak 2013 |
-Basın Açıklaması- İslam'daki Yönetim Sistemi'nin Şekli, Hilafet'tir
Sayın el-Vasat Gazetesi'nin editörü kardeş;
Yemen'de haftalık olarak yayınlanan "el-Vasat" Gazeteniz 02.01.2013 Çarşamba günkü 441. sayısında, "Devlet ve Din Arasında Hilafet Sorunu" başlığı altında yazar Kadir Ahmed Haydar'a ait bir makale yayınlamıştır. Nitekim makalenin içerisinde, "İçeride cereyan eden siyasî müzakere ve tartışmaların çatısı dini olmayıp bunun otorite sorunu çerçevesindeki bir diyalog olduğunu ve sonrasında da çatışmaya ve büyük bir fitneye dönüştüğü bir zamanda da otoritenin güç ve nüfuz tarafları arasında paylaşılacağı ve ayrıca devlet, dini yada maslahat olarak gerçekten zorunlu mudur ki?" ifadeleri geçmektedir.
Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti olarak bizler, gazetenizde yayınlamanız amacıyla Hilafet hakkındaki şu açıklamayı gönderiyoruz. Hilafet, İslam'daki Yönetim Sistemi olup o, kendisinden önceki ve sonraki diğer yönetim şekillerinden tamamen farklıdır. Zira onun hakkında deliller varit olmuştur. Nitekim İmam Ahmed'in Müsnedi'nde Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:
تكون النبوة فيكم ما شاء الله أن تكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعَها، ثم تكونُ خلافةٌ على منهاج النبوة فتكون ما شاء الله أن تكون ثم يرفعُها إذا شاء اللّه أن يرفعَها، ثم تكون ملكا عاضا فيكون ما شاء الله أن يكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعها، ثم تكون ملكًا جبريّة فتكون ما شاء الله أن تكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعها، ثم تكون خلافة على مِنهاج النبوة ثم سَكتَ "Allah'ın olmasını dilediği kadar aranızda Nübüvvet olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra Allah onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra ısırıcı Hanedanlık olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu da kaldıracaktır. Sonra Zorba Diktatörlük olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır." Sonra sustu.
El-Buhari ve Muslim Sahihlerinde, Ebu Hazım'dan şöyle dediğini rivayet ettiler. Ebi Hureyra ile beş yıl oturdum ve ondan Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Selem]'in şöyle buyurdu dediğini işittim: كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الأنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَيَكُونُ خُلَفَاءُ فَيَكْثُرُونَ قَالُوا فَمَا تَأْمُرُنَا قَالَ فُوا بِبَيْعَةِ الأوَّلِ فَالأوَّلِ أَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ "İsrail oğulları, nebiler tarafından siyaset ediliyordu (yönetiliyordu). Bir nebi vefat edince, bir diğer nebi ona halef oluyordu. Artık benden sonra nebi yoktur. Halifeler olacak da çoğalacaklardır." Dediler ki: "Öyleyse bize ne emredersiniz?" Dedi ki: "İlk olana, ilk olana biatinize sadakat gösterin. Muhakkak ki Allah size karşı görevlerini yerine getirip getirmediklerini onlardan soracaktır."
Yine İbn-u Hıbban, Sahihinde Ebu Seleme'den o da Ebu Hurayra'dan Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
سيكون بعدي خلفاء يعملون بما يعلمون ويفعلون ما يؤمرون ثم يكون من بعد خلفاء يعملون بما لا يعلمون ويفعلون مالا يؤمرون فمن أنكر عليهم فقد بريء ولكن من رضي وتابع "Benden sonra Halifeler olacak. Bildikleri ile amel edecekler ve emrettikleri şeyleri yapacaklar. Sonra yine Halifeler olacak. Bilmedikleri şeylerle amel edecekler ve emrettikleri şeyleri yapmayacaklar. Kim onlara karşı çıkarsa beri olur. Ama kim razı ve tabi olursa o başka!"
Sahabe, Ebu Bekir'in Müslümanların Halifesi görevini üstlendikten sonra ihtilaf etmemişler ve Hilafet,1924 yılında yıkılıncaya kadar 1300 küsur yıl baki kalmıştır. Nitekim Hilafet, "dini korumak ve onunla dünyayı siyaset etmek üzere tüm Müslümanların genel başkanlığı" olarak tarif edilmiştir. Dolayısıyla Hilafet, dahilde ve hariçteki işlerini İslam ile yürütmek üzere Müslümanları tek bir devlet altında toplayan siyasi varlıklarıdır. Zira İslam ile hükmedecek olmasının yanı sıra yönetim, ekonomi, içtimai, öğretim ve benzeri İslam sistemleri yoluyla dahili olarak ve İslamî olmayan diğer dünya ülkeleriyle olan ilişkiler yoluyla da harici olarak insanların gözetimini üstlenecek olan bizzat Hilafet Devleti'dir. Dolayısıyla İslam'la hükmetmek ancak Hilafet Devleti'nin gölgesi altında mümkündür ki şeri kaide şudur: "Vacibin kendisi ile tamamlandığı şeyde vaciptir".
İslam geldiğinde, krallıkla yönetim sistemi mevcuttu ve Cumhuriyet Sistemi de hala kitapların kıvrımlarında mevcuttur. Dolayısıyla bu ikisi, Hilafet'in şekli ve içeriği bakımından farklıdırlar. Zira Hilafet, İslam'daki Yönetim Sistemi olup ne Cumhuriyet, ne krallık nede federal bir sistemdir.
Her ne kadar insanların işlerinin gözetilmesiyle doğrudan ilgili yönetim şekilleri olsa da ancak kainat, insan ve kendisine dayandıkları hayat hakkındaki bakış açıları farklıdır. Zira İslam, insanların işlerini, [لا إله إلا الله محمد رسول الله] bakış açısına göre gözetirken kapitalizm ise dini hayattan ayırma bakış açısına göre gözetmekte olup sosyalizm de insanların işlerini, İlahın olmadığı, hayatın bir madde olduğu ve dinin ise insanları uyuşturan bir afyon olduğu bakış açısına göre gözetmektedir.
İslam, devleti için Hilafet Sistemi'ni farz kılmıştır. Ancak 1789 yılında yapılan Fransız İhtilali, kapitalizm fikrine göre krallık sistemine alternatif olarak Cumhuriyet Sistemini tercih ederken 1917 yılında yapılan Rusya devrimi ise sosyalist fikrine göre olan Çarlık Sistemi'ne alternatif olarak federal sistemi tercih etmiştir.
Nitekim Beni Saide Sakifesi'nde dönen tartışma, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in ardından Halife'nin kim olacağı mihverinde olmuştur. Dolayısıyla sahabe [Radıyallahu Anhum]'un tamamının bu siyasî yapıyı doldurmak için rekabet etmeleri haram olmadığı gibi bizim için de Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in vefatının üçüncü gününde yönetimi üstlendiklerinde defnedilmesi ve Ebu Bekir es-Sıddîk [Radıyallahu Anh]'ın hazırladığı Usame İbn-u Zeyd [Radıyallahu Anh]'ın ordusunu, yönetimi üstlenmesinin ardından uygulamaya koyması şeklindeki son iki amalin öne alınmasının vacipliğinin ve bunların yerine getirilmesinin gerekliliğinin boyutunu ortaya koymaktadır. Nitekim Hizb-ut Tahrir olarak bizler deriz ki; Hilafet Devleti, sevabı ve hatasıyla beşerî bir sistem olup hatalardan münezzeh melek değildir. Zira masumiyet, sadece Nebiler [Aleyhimu's Selam] için olup onların tabiileri için değildir. Onlardan sonra meydana gelen fitneye gelince; çağdaş dünyamızdaki tek bir ülkede bile siyasî bir anlaşmazlık sonucu iç savaşın içerisine düşenlerle karşılaştırıldığında çok az kişi bu fitnenin içerisine düşmüştür!
Dini devletten ayırma fikri, makalede açık bir şekilde görülmektedir; zira dinin rolünü, sadece ibadetlerin düzenlenmesine hasrederek dini devletle ilişkilendirmemektedir. Dolayısıyla bu kapitalizm akidesi, diğer dinlerde yer alsa bile İslam'a intibak etmemektedir.
Nitekim Müslümanlar, Hilafet Sistemi'ne yeniden dönmememiz kastıyla Hilafet Devleti'nin yıkılmasının ardından bizim üzerimize dayatılıp tatbik edilen sosyalizm ile kapitalizm fikirleri ile yönetim sistemlerini geçen 50-60 yıl boyunca tecrübe etmişlerdir. Dolayısıyla İslam ile yönetim olmadığı sürece sadece Batılı ülkelerin bizim üzerimizdeki egemenliği ile onlara olan bağlılığımız artacaktır. Zira Batılı ülkelerin, işlerin dizginlerinin ellerinden kaçması korkusuyla ayaklanmalara düşük yaptırmak ve "ordunun yeniden yapılandırılması, diyalog, sivil hizmet ve benzeri..." gibi Yemen dosyalarını aralarında paylaşmak için nasıl da müdahalede bulunduklarına şahit olduğumuz gibi Mübarek'in yönetim koltuğundan nasıl da devrildiğine ve sımsıkı tutunduğu Mısır'daki sistemin nasıl da avucundan kaçtığına, Libya'ya askerî müdahalede bulunmak için nasıl da ittifak kurulduğuna, şimdilerde de Birleşmiş Milletler elçilerinin gönderilmesi ve Suriye dışında da siyasî konseyler kurulması yoluyla Suriye'deki ayaklanmaya yönelik nasıl da komplo kurduklarına şahit olmaktayız. Ayrıca Batı ülkeleri, artık işlerimize yönelik müdahalesini gizli olarak değil açık bir şekilde yapmakta olup İslam ile yönetmek için İslam ülkelerinin herhangi bir parçasında Hilafet Devleti'nin kurulması yoluyla İslamî hayat yeniden başlatılmadıkça, tamamının el-Ukab râyesi altında birleşmeleri için diğer İslam ülkeleri de ona dahil edilmedikçe ve İslam davet ve cihat yoluyla dünyaya taşınmadıkça da bu kavrayış ve bu egemenlikten asla kurtulamayacağız.
Editör kardeş;
Hizb-ut Tahrir, Hilafet Devleti'ni kurarak İslamî hayatı yeniden başlatmak için çalışmakta olup siyasî, ekonomik, uluslar arası ilişkiler, İslam'da Yönetim Sistemi, İslam'da Ekonomik Sistem, Hilafet Sistemi'nde Maliye, İslam'da İçtimai Nizam, İslam Şahsiyeti, Hilafet Devleti'nde Nizamî Öğretimin Esasları, Siyasî Mefhumlar, [Yönetimde ve İdarede] Hilafet Devleti'nin Cihazları ve benzerleri gibi elinde birçok kitaplar bulunmasının yanı sıra sizin gazete sahifelerinizde haberlerini ele aldığınız diğer siyasî hiziplerin ellerinde bulunanlardan daha çok neşriyatlar ve basın açıklamaları bulunmaktadır. Hatta gazeteniz, bazı basın açıklamaları için teşekkür bile yayınlamıştır. Dolayısıyla bizler sizlerden, sizlere göndermeye devam edeceğimiz yayınlarımızı yeniden yayınlamanızı talep ediyoruz. Çünkü sizin dışınızdaki gazeteler, hala Hizb-ut Tahrir'in yayınlarına karartma politikası benimsemeyi ve kendilerine ulaşan yayınlarını da yayınlamamayı sürdürmektedirler!
Dr. Muhammed Et-Taşî
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Medya Bürosu Başkanı
Yemen Vilâyeti
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Yemen Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: 735417068 http://www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: yetahrir@gmail.com |