07 Kasım 2014 Cuma günü Halid Mahfuz Bahhah başkanlığında Yemen'de yeni bir hükümetin kurulduğu bildirildi. Bu teknokrat hükümeti, Husilerin [Ensarullah] başkent Sana'ya girdikleri gün imzalanan Barış ve Ortaklık anlaşmasından yaklaşık bir buçuk ay sonra kuruldu. Belki de bu karışıklık, gecikme ve Yemen'deki istikrarsızlığın en önemli ve en bariz nedenlerinden biri, Yemen üzerinde devam eden uluslararası çatışmadır. Özellikle İngiliz-Amerikan çatışmasıdır. Bu uluslararası çatışmanın yerel aktörleri, Suudi Arabistan ve İran gibi bölge ülkeleridir.

Halid Bahhah hükümeti, 1978 yılından beri Yemen'de "ilk defa" böyle yoğun ve şiddetli bir çatışmanın ardından kuruldu. Geçmişte ülkedeki siyasi ortamın dizginlerini elinde tutan İngiltere idi. Dolayısıyla İngiltere istediği zaman başbakan ve bakanları değiştirerek atayabiliyordu. Ama 21 Eylül 2014 günü Husiler [Ensarullah] askeri olarak Sana'yı ele geçirdikten sonra terazinin kefesi değişti. Bahhah hükümetindeki kabine oluşumu bize Yemen'deki uluslararası çatışmanın portresini çizebilir. Amerika'nın İran ve diğer uşakları aracılığıyla İngiltere ile çekişmesi sonucunda Yemen'de İngiltere'nin nüfuzu biraz da olsa geriledi. Amerika'nın uşaklardan bazıları, İran'ın yaptığı açıklama ve diktelerinden rahatsız olsalar da kendilerinden ne istenildiğinin farkında bile değiller. Oysa Amerika'yı sadece çıkarları ilgilendirir. Öyle kırıntılara filan razı olmaz. Amerika'nın Ali Salih ve Husilerin üst düzey iki liderine yaptırım uygulama kararını kabul etmesi sadece gözleri boyamak içindir. Onun asıl hedefi, bizzat Ali Salih'tir. Çünkü o, İngilizlerin adamıdır ve Husilerin arasına sızmasından ve müttefik gibi gözükerek onları istismar etmesinden Amerika rahatsızdır. Daha doğrusu Amerika, Husiler ve Güney hareketi karşısında İngiltere'nin adamı Hadi'nin başarısız olup İngiltere'nin Yemen'deki çıkarlarını koruyamaması durumunda İngiltere'nin Ali Salih ve onun oğluna dayanacağının farkındadır.

Salih'e yaptırım uygulanmasında Amerika ile birlikte hareket ediyor gibi gözüken İngiltere, sanki sokakların Amerika ve yaptırımları karşısındaki öfkesini istismar ederek ikinci kozunu kullanmaya başladı gibi. Bu hükümeti boykot ederek erken seçim talep etmek İngiltere'nin ikinci kozudur. Husileri [Ensarullah] siyasi bir hareket olarak kabul eden Amerika, Husilerin nüfuzunun artmasının Yemen ve bölgede projesini gerçekleştireceğini görünce onların yönetime ulaşmalarında bir sakınca görmedi. Niye sakınca görsün ki? Çünkü Amerika, sözde terörizmle savaş bahanesiyle teröristleri bombalayan insansız hava araçları yanı sıra mezhep çatışmasında onları yakıt olarak kullanabileceğini düşünüyor. Bu cahil cühela insanlar, Amerika'nın Yemen ve bölge için kendilerinden ne istediğinin farkında değiller mi? Yoksa onlar, çıkarların kesişme gibi sözde vehimle mi kendilerini avutuyorlar? Acaba bu cehaletten sonra onların "Terörizm, Amerikan üretimidir" diyerek siyasi bilinç şakşakçılığını yapmaları ne kadar inandırıcıdır? Böyle dedikleri halde onları, bu Amerikan üretimine ve ondan doğan kaos ve savaşa teşvik ettiklerini görmek ne tuhaftır?

Ey tüm siyasi parti ve örgütler içindeki Yemenli politikacılar! Ey ordu komutanları ve subayları! Ey aşiret liderleri! Ey ülkenin aktörleri!

Biz, sizin aranızda bozgunculuktan alıkoyan, sadece Allah'tan korkan, gerçek değişim ve kalkınmanın gereksinimlerinin bilincinde olan faziletli kimseler olduğunu, ümmeti içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için büyükelçiliklerin onları kandıramayacağını, hakikatten yoksun sloganların onları aldatamayacağını düşünüyoruz. İşte kapsamlı kalkınma gerçekleştirmek için hayatın her alanında İslam'ı bir ideoloji olarak benimseyen Hizb-ut Tahrir, sizi basiret ve ferasete davet ediyor. Görkemli Hilafetin kurulması için çalışmaya ve onun yapısının bir tuğlası olmaya çağırıyor.

Ey Yemen halkı!

Şunu iyi bilin ki bir kişinin ya da bir hükümetin değişmesiyle durumunuz asla değişmeyecektir. Zira sistem aynı sistemdir. Batının programları, sistemleri ve tasmaları ile bağlı bir hükümet aydınlığı yakalayabilir mi? Bunlar hükümet için parlayan yıldız olsalar da, aslında sahte bir serap gibidirler. Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın su sözlerine inanan bir Müslüman, o cafcaflı ve parıltılı söz ve vaatlere inanır mı hiç?

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكً "Her kim de benim zikrimden yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır." ^{[Taha 124]} İslam'ın yönetiminden, akide ve hayat nizamı olarak Allah'ın indirdiği hükümlerden uzak bir yaşamın nasıl güvenli ve huzurlu olabileceğini düşünebilir ki? Bizim çağırdığımız ve uğruna çalıştığımız hayat öyle herhangi bir hayat değildir. Aksine o İslami hayattır. Rabbin Şeriatını bilen, otoritesi altındaki insanları güdüp gözeten, tebaasına nasihat eden, düşmanlardan onları koruyan, insanlığa hayrı taşıyan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti altındaki bir hayattır o. Müslümanlar, yöneticiler, cemaatler ya da bireyler olsun Allah'ın nizam ve hükümlerini karalayan insanlardan uzak durmalıdır. Haydi, çalışanlar bunun için çalışsın, yarışanlar bunun için yarışsın.