بسم الله الرحمن الرحيم
Seçim Yanılsaması: Laik Sistemde Oy Kullanmak Müslümanları Neden Hayal Kırıklığına Uğratıyor?
Her dört yılda bir seçim zamanı geldiğinde, televizyonlarda, radyolarda, sosyal medyada ve çeşitli kuruluşlarda ‘Oy kullanın!’ çağrıları yükselir. Genellikle yerel örgütler, Müslümanları oy kullanmaya teşvik ederler. Yirmi yılı aşkın bir süredir Müslümanlar, bazı kazanımlar elde etmek veya zararı önlemek için belirli partilere veya adaylara oy vermeye teşvik ediliyorlar. 2000 yılında Müslümanlar George W. Bush’a oy vermeye teşvik edildiler. Ardından Bush’un başlattığı “terörle savaş”, İslam topraklarında geniş bir yıkıma ve yaklaşık bir milyon Müslümanın ölümüne yol açtı. 2008 yılında Müslümanlar olumlu bir değişim umuduyla Barack Obama’yı desteklediler; ancak Obama, FBI’ın gözetim programlarını genişleterek Amerika’daki Müslümanları hedef aldı ve Mısır’da Sisi gibi diktatörleri destekleyerek Ortadoğu’daki çatışmaları artırdı. 2020’de Müslümanlar, Gazze’deki katliamları destekleyen Joe Biden’a oy verdiler; oysa Biden, yerel düzeyde İslami değerlere aykırı gündemleri teşvik etti. Katliamlara karşı farklı geçmişlere sahip öğrencilerin düzenlediği barışçıl protestolar, Demokrat Parti’nin desteğiyle bastırıldı; Cumhuriyetçiler ise daha sert önlemler alınması çağrısında bulundular.
Gazze’de yaşananlar, bugünkü dünya düzeninin gerçek yüzünü gözler önüne seriyor. Küresel güçlerin desteğiyle gerçekleştirilen katliamlar, ‘demokratik’ olarak adlandırılan rejimlerin nasıl zulüm ve baskıyı desteklediklerini kanıtlıyor. Düşünce özgürlüğü sadece mevcut düzene hizmet ettiği sürece makbuldür. Tarihsel örüntüler, kararların halkın iradesinden bağımsız olarak genellikle yönetici elitin çıkarları doğrultusunda alındığını ve bu çıkarları tehdit eden seçim vaatlerinin hızla unutulduğunu açıkça ortaya koymaktadır. İnsanlara sunulan şey, güçlülerin elinde olan ve gerçek değişime izin vermeyen bir sistemdir.
Seküler karar vericiler, Müslümanların oylarını önemsemeye başladılar. Ancak genellikle onları seküler sisteme entegre etmek ve entegrasyon adına İslami değerlerinden vazgeçmeye teşvik etmek amacıyla önemsenmektedirler. Bu stratejinin amacı, İslami topluluğun kendine has kimliğini yok etmek ve Müslümanları, sonunda İslami değerleri baltalayan seküler bir siyasi yapıya angaje etmektir.
Bazıları, iki partili sistemi zayıflatmak amacıyla küçük parti adaylarına oy vermeyi öneriyorlar; bunun Müslümanlara nüfuz kazandırabileceğine inanıyorlar. Ancak gerçek şu ki, sistemi kontrol edenler başlıca güç sahipleridir. Üçüncü bir partiye oy vermek, yalnızca iki ana partinin gücünü korumak üzere tasarlanmış bir sistemde nüfuz yanılsamasından başka bir şey değildir. Örneğin, Avrupa’daki çok partili sistemlere rağmen Müslümanlar giderek artan İslam karşıtı yasal düzenlemelerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Partilerin sayısına bakılmaksızın aynı güç dinamikler devam etmektedir. Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadisini de bu durumu doğrulamaktadır:
لَا يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ“Mümin bir delikten iki kez ısırılmaz” [Buhari ve Müslim]
Müslümanlar sık sık şu soruyu sorarlar: Eğer oy vermezsek, siyasi olarak pasif mi kalmış oluruz? Tam tersine, İslam, Müslümanları topluma aktif olarak katılmaya ve adalet çağrısında bulunmaya teşvik eder. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
ادْعُ إِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ“Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!” [Nahl 125] Peygamber SallAllahu Aleyhi Sellem de şöyle buyurdu:
مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَراً فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ، وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ“Sizden her kim bir kötülük görürse, eğer gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin. Fakat bu, imanın en zayıf mertebesidir.” [Müslim] Müslümanların siyasi katılımı, seküler sistemlerde oy kullanmak ile sınırlı değildir, aksine iyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamak gibi yollarla da toplumda aktif olunabilir.
Katılım, İslam inancına dayanmalı ve hükümlerine uygun olmalıdır. Allah’ın indirdiklerine aykırı yasalar çıkaran sistemlerde oy kullanmak haramdır, çünkü bu, Allah’ın hükümleri yerine insan yasalarını kabul etmek anlamına gelir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللهِ حُكْماً لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ“Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir?” [Maide 50] İslam’a aykırı yasalar çıkarma yetkisi verilen adayların yarıştığı başkanlık ve milletvekili seçimleri, İslam ilkelerini ihlal eder ve şeri hükme bağlanmayan bir sistemi destekler. Oysa Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle uyarmaktadır:
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ“Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” [Maide 44]
En doğru yol, Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi Sellem ve sahabelerinin izlediği yoldur. Onlar, geçici dünyalık çıkarlar uğruna İslam’ın değerlerinden asla ödün vermemişlerdir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ“Andolsun, Allah’ın Rasûlü’nde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” [Ahzab 21] Bu ilahi yönlendirme, Müslümanları ilahi ilkelere uygun bir İslam siyasi kimliği inşa etmeye teşvik eder.
Amerikan Müslüman cemaatinin yerel ve küresel düzeyde büyük sorumlulukları vardır. Yerel düzeyde Müslümanlar, oy kullanmak için değil, İslam kimliklerini güçlendirmek, güçlü toplumsal bağlar kurmak ve davette bulunmak amacıyla siyasi platformlar kurmalıdırlar. Evsizlik, ekonomik eşitsizlik ve aile değerleri gibi konuları ele alarak Müslümanlar, toplum sorunlarına İslami çözümler sunabilir ve bu çözümleri çağın sorunlarına cevap veren bir alternatif olarak ortaya koyabilirler. Toplumda ve dijital ortamda Müslümanların etkili bir şekilde bulunması, insanların İslam dinini daha yakından tanımasına ve düşünmesine olanak tanır.
Küresel ölçekte İslam ümmeti, birliğini ve bağımsızlığını yeniden kazanmak, yozlaşmayı ortadan kaldırmak ve sömürgeci güçlerin etkisini yok etmek için hep birlikte çalışmalıdır. İslam inancına dayalı bu görüş, baskıcı rejimleri ortadan kaldırmayı ve Hilafet yoluyla adil bir İslam yönetimi kurmayı amaçlamaktadır. Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi Sellem bu geri dönüşe müjdeleyerek şöyle buyurmuştur:
ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır” [Ahmed] Hilafetin kurulmasıyla Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu buyruğu pratiğe dönüşecektir:
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ“Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” [Enbiya 107]
Allah’ın çağrısına icabet ederek, Müslümanları bu vizyon için çalışmaya, İslam bayrağı altında birleşerek toplumu İslam’ın rahmeti ve adaletiyle yönetmeye davet ediyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlü’ne icabet edin.” [Enfal 24]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Amerika
H. 22 Rabi’-ul Âhir 1446
M. Cuma, 25 Ekim 2024