بسم الله الرحمن الرحيم
Oruç ve Bayramda Metali (Hilalin Görülmesi) Birliği, Safları Birleştirmeye Yönelik İlahi Bir Çağrıdır
Ey Müslümanlar! Allah, orucu büyük bir amaç için farz kılmıştır. Nitekim Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُون“Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” [Bakara 183]
Abdullah ibn Ömer’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
الشَّهْرُ تِسْعٌ وَعِشْرُونَ، فَإِذَا رَأَيْتُمُ الْهِلاَلَ فَصُومُوا وَإِذَا رَأَيْتُمُوهُ فَأَفْطِرُوا، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَاقْدِرُوا لَهُ“Ay yirmi dokuzdur. Hilali gördüğünüzde oruç tutun, gördüğünüzde iftar edin. Eğer üzeriniz bulutlanırsa miktarını hesap edin.” [Müslim]
Oruç, yalnızca Allah için yapılan bir ibadettir ve temel amacı, bireyde ve toplumda takvayı sağlamaktır. Peygamber Efendimizin sahih hadisleri, sözleriyle, fiilleriyle ve tasdikiyle orucun nasıl tutulması gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Oruç, tıpkı namaz, zekât ve hac gibi hem bireysel hem de toplu olarak yapılan bir ibadettir. Bu ibadet ümmeti birleştirir ve onları sağlam bir yapı gibi birbirine kenetler. Peki, biz bu Peygamberimizin öğretilerine ne kadar uyuyoruz?
Sömürgeci güçler, namaz, oruç, hac, zekât, cihat, Allah yolunda nöbet tutmak, toprağı, namusu ve mukaddes değerleri korumak, Allah’a davet etmek, adaleti ve merhameti yaymak gibi Müslümanları birleştiren amel ve ibadetlerden uzaklaştırmaya çalışmışlardır. Milliyetçilik, vatanseverlik, yapay sınırlar ve bireysel çıkarlar üzerinden ayrılığı teşvik etmişler, hatta bu hedefini gerçekleştirmek için fıkhi ihtilafları dahi istismar etmişlerdir. Bir Müslüman, yaratıcı olan Allah’ı razı etmek için sahih delile uygun olarak Allah ibadet etmekle emrolunmuştur, bireysel çıkarlarına göre değil. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:
فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْا إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.” [Hud 112]
Ey Müslümanlar! Hilalin görülmesi meselesi sadece bir fıkhi mesele değildir, aksine ümmeti bölme planlarına karşı verilen mücadelenin bir parçasıdır. Mekke semasında görünen hilal, Kudüs, İstanbul, Rabat ve Cakarta semalarında görülen hilalin aynısıdır. Öyleyse nasıl olur da sömürgecilerin cetvellerle çizdiği yapay sınırların, birlik ve beraberliğimizi bozmasına müsaade edebiliriz? 1966 yılında Kahire’deki İslami Araştırmalar Akademisi, bölgeler birbirinden uzak olsa bile aynı geceye denk geliyorsa Hilâlin dünyanın değişik yerlerinde değişik saatlerde görülmesi olayına (ihtilafı metali) itibar edilmeyeceğine karar vermiştir.
Araplar, Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem döneminde astronomik hesaplamaları biliyorlardı. Ancak ibadetlerinde bu hesaplamaları esas almadılar, bunun yerine hilalin çıplak gözle görülmesini esas aldılar. Nitekim bu konuda İbn Abbas RadıyAllahu Anh hadisinde şöyle geçmiştir:
جَاءَ أَعْرَابِيٌّ إِلَى النَّبِيِّ ﷺ فَقَالَ: إِنِّي رَأَيْتُ الْهِلَالَ - قَالَ الْحَسَنُ فِي حَدِيثِهِ يَعْنِي رَمَضَانَ - فَقَالَ: أَتَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ؟ قَالَ: نَعَمْ. قَالَ: أَتَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّداً رَسُولُ اللهِ؟ قَالَ: نَعَمْ. قَالَ: يَا بِلَالُ، أَذِّنْ فِي النَّاسِ فَلْيَصُومُوا غَداً“Bir bedevi Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yanına gelip “Ben Ramazan hilalini gördüm” deyince Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, ‘Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ediyor musun?’ diye sorar. O da “Evet” diye cevap verir. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, “Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şahitlik ediyor musun?” diye sorar. Bedevi de ‘Evet’ diye cevap verince Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, “Ey Bilal! Kalk ve insanların yarın oruç tutmalarını ilan et” diye söyler.” O halde bölünmüşlük ve sınır arzularına göre değil de Allah’ın istediği şekilde O’na kulluk etmemiz gerekmez mi?
Ey Müslümanlar! Yine Mübarek Ramazan ayı geldi! Bu ay, ibadet ve mağfiret ayıdır, fetih ve zafer ayıdır, izzet ve birlik ayıdır. Tek bir ümmete ait tek bir aydır; Hep birlikte oruç tuttuğu ve bayram ettiği ve aynı sevinci paylaştığı bir aydır. Öyleyse neden Rabbimizin çağrısına kulak vermiyor, saflarımızı birleştirmiyor, mazlumlarımıza sahip çıkmıyor, şeriatımızı uygulamıyor, kutsallarımızı özgürlüğüne kavuşturmuyor ve tek bir ümmet olarak düşmanımızı yenmiyoruz? Allah, ümmetin birlik içinde olmasını görmekten hoşnut olur. Bu yüzden bu birlikteliğe rızasını, bereketini, mağfiretini, zaferini ve izzetini bahşedecek ve Firdevs cennetleriyle ödüllendirecektir.
Ey Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmeti! En temel ibadetlerde bile yaşanan bu ayrılık, Müslümanların karşı karşıya olduğu pek çok sorundan yalnızca biridir. Bunun temel sebebi, İslam’ın otoritesinin ve Müslümanların işlerini İslam’ın hükümlerine göre güden, onları “Lâ ilâhe illâllah, Muhammedun Rasûlullah” bayrağı altında birleştiren bir İslam Devletinin yokluğudur. Bir Müslüman, orucunda, iftarında ve tüm işlerinde şeri hükümlere uymakla yükümlüdür. Çünkü Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
لاَ طَاعَةَ لِمَخْلُوقٍ فِي مَعْصِيَةِ الْخَالِقِ“Yaratıcıya isyan olan bir işte yaratılmışa itaat yoktur!”
Kıyamet günü “Neden dininizin işlerini böldünüz?” diye hesaba çekilmekten korkmuyor muyuz? Allah’ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerden olmayı arzulamıyor muyuz?
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعاً وَلَا تَفَرَّقُوا“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” [Ali İmran 103]
Ey Müslümanlar! Rabbinizin çağrısına icabet edin, saflarınızı birleştirin ve Allah’ın şeriatını hâkim kılın ki, dünyada izzet ve ahirette de O’nun rızasına erişesiniz!
Allah’ım! Bizi Ramazan’a ulaştır ve rızanı bizden esirgeme. Ümmetimizi itaatin üzerinde birleştir ve düşmanlarına karşı ona yardım et. Âmin.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Amerika
H. 29 Şa'bân 1446
M. Cuma, 28 Şubat 2025