بسم الله الرحمن الرحيم
Trump’ın Yalan Vaatleri: Dünya Gerçek Bir Alternatife Muhtaç
Yaşadığımız dengesiz dünyada Donald Trump’ın ABD başkanlık seçimlerindeki zafer haberi daha fazla anksiyete ve karışıklık yarattı. Aslında seçim gerçeği, bu başarısız kapitalist ideolojinin, halkın sorunlarına çözüm üretemediğini gösterir. Alternatifin olmadığı bir ortamda duygusal retorik, karmaşık sorunlara çözüm bulamayan bireyler üzerinde etki yaratmıştır. Dünya, her zamankinden daha çok şimdi İslam’ın uygulanmasını görmek istiyor. İslam sistemi, kapitalizmin küresel alternatifidir.
Aldatma sistemi
Tıpkı İngiltere’de Brexit kampanyası sırasında olduğu gibi Amerika Birleşik Devletleri’nde de göçmenlerin korku dolu anlar yaşadığını gördük. Siyasi kazanım uğrunda Müslümanlar joker olarak kullanılırken gerçek meseleler görmezden gelinmektedir.
Trump, ırksal gerginlikleri istismar ederek ve Müslümanları şeytanlaştırarak seçim kazandı. Washington’a geldiğinde sorunlara çözüm üreteceğine dair insanlara sahte umutlar aşıladı. Seçim kampanyası sırasında atılan sloganlar, Trump’ın iktidara yabancı olduğunu gösterdi. Yine de kurumsal politikacılar, etkili bankacılar ve lobicilerin yeni yönetimin bir parçası olarak atandığını görüyoruz. Gerçekte Trump da Hillary Clinton gibi aynı elitin bir parçasıdır. Hillary gibi o da seçim vaatlerini, yerine getirilmesi gereken taahhütler değil, iktidara ulaşmanın bir yolu olarak görmektedir.
İngiltere’de Brexit yanlıları, AB’den çıkıldığında haftada 350 milyon sterlin tasarruf yapılacağını söylediler. AB’den basitçe çıkılabileceğine dair insanlara güven telkin ettiler. Ancak yaklaşık 5 aydır İngiliz hükümetinin hedef veya stratejisi hakkında bir keşmekeşlik hâkim. Sürekli bakanlar, birbirleriyle çelişen demeçler veriyorlar! Farklı siyasi fraksiyonların, konuyu ele alış biçimleri de tutarsız. Önde gelen bir hayır kurumunun raporuna göre İngiltere’de çocukların dörtte biri yoksulluk içinde yaşıyor. Ailelerin beşte biri de düzenli olarak çocuklarını besleyemiyor. Belki iktidardakiler değişebilir ama sorunlar aynen devam etmektedir.
Hem Brexit hem de ABD seçimlerinde popüler öfke ve kini istismar etmek, sandıkta oy devşirmek için aldatıcı sloganlar kullanıldığına tanık olduk. Bu seçimler, laik liberal sistemin sahtekârlığını göstermektedir. Çünkü bilgisi sınırlı ve duyguların etkisi altında kalan bir insan yasaların kaynağıdır. Etkin ve yetkin insanlar, insanları kandırmak için medyayı kullandı. Kendi çıkarlarına uygun bir sistem yapmak için de yasama sürecinden faydalanıyorlar.
İslam’ın yokluğu
Bugün siyasi istikrarsızlık ve gerginliğin yansımalarını, tartışmasız dünyanın her köşesinde açıkça görüyoruz. Giderek daha fazla insan, mevcut sisteme bir alternatif arayışı içinde. İstikrar, refah ve onurlu bir yaşamı garanti edecek alternatif arıyorlar. İslam dünyasında savaş, kan ve kaos görüyoruz. Avrupa’da mülteci krizi ve yabancı düşmanlığı yükselişte. Uzak Doğu’da Çin ile Amerika destekli komşu ülkeler arasındaki askeri gerginlikler had safhada. ABD liderliğindeki küresel politik sistem, dünyanın birçok bölgesinde ortaya çıkan sorunları kuşatmak ya da çözmekten acizdir. Önceleri Batıdaki insanlar, hükümetlerin dünyanın diğer bölgelerindeki ülkeler üzerindeki üstünlüğüne inanıyorlardı. Hükümetlerinin, diktatörleri destekleme ve çatışmaları besleme rolünü görmezden geliyorlardı. Ancak son yıllarda ekonomik durgunluk, insanların sisteme olan güvenini sarsmıştır. Ayrıca insanlar, açgözlü politikacıların peş peşe patlak veren skandallarına, iş çevrelerinin sözleşmelerine ve sahtekâr medyaya kin ve öfke kusmaktadır.
Gerçek alternatif
Gerçekten de solcusu ya da sağcısı olsun Batıdaki büyük siyasi partiler, yurtiçi ve yurtdışındaki başarısızlıklarının nedeninin, kapitalist laik ideoloji olduğunu itiraf etmek istemiyor. Bu başarısızlığın nedeni bireysel politikacılar veya başka bir neden değildir. Dünya şu an insanlığın sorunlarını çözmek için İslam Şeriatın uygulanmasına muhtaçtır.
Son yıllarda kapitalist mali sistem, dünyadaki ekonomik istikrarsızlığın başlıca nedenidir. Etkin büyük bankalar, patlama ve durgunluk döngüsü yaratmıştır. Kısa vadeli kar ve kazanım elde etmek amacıyla büyük yatırımlar ve spekülasyonlar farklı sektörlerde deveran etmektedir. Faiz ve kredi bankacılığı borca teşvik etmektedir. Ancak bu, piyasadaki güven kaybının ardından ekonomide daralma ve kasılmaya neden olmuştur.
İslam sisteminde finansal yatırımlar meşru kaynaklardan olmalıdır. Zarar riski de sermaye sahipleri ile girişimciler arasında paylaştırılır. Bu, istikrarlı büyümeye yol açar, servet birikimi yerine servet gelişimini sağlar.
Kapitalist demokratik sistemde, parlamentolar ve hükümet, ilgili yasaları değiştirme gücüne sahiptir. Helal kıldıkları gibi haram da kılabilirler. Sonuç olarak büyük işletmeler ve toplumdaki zengin gruplar, siyasi süreci etkilemek ve iş çıkarlarını korumak amacıyla çok miktarda paralar harcarlar. Dolayısıyla sıradan insanların görüşü, genellikle göz ardı edilir.
İslam sisteminde Şura Meclisi, yasa yapmaz. Çünkü yasamanın kaynağı Şeriattır. Şura Meclisinin görevi, yöneticileri eylemlerinden ötürü hesaba çekmektir. Muhasebe etmek bir tercih değil farzdır. Nitekim Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
أَفْضَلُ الْجِهَادِ كَلِمَةَ حَقٍّ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍ “Cihadın en efdal olanı, zorba hükümdar karşısında hak sözü söylemektir.” [Tirmizi]
Şeriat ayrıca bütün ümmet yararına devletin idare ettiği petrol, gaz ve su gibi kamu mülkiyeti ile bireyler ve şirketlerce işletilen özel mülkiyet arasında bir ayrım yapmıştır.
Bu nedenle Şeriat, işçiler, işverenler ve yatırımcılar için açık kurallar belirlemiştir. Bu da istikrarlı bir ekonomik ortam yaratır. Vatandaşlar, işbirliği yapmak ya da adil şartlarda rekabet etmek için hak ve görevlerini bilirler.
Benzer şekilde Şeriat, farklı ırk ve dini grupların hak ve sorumlulukları hakkında öznel yargılar verilmesini kişilere bırakmadı. İngiltere gibi kapitalist toplumlar, sağlık, inşaat ve mağaza gibi kilit sektörlerdeki iş sıkıntısını gidermek için göçmenleri kabul etmektedir. Finansal piyasalardaki türbülans nedeniyle ekonomik istikrarsızlık baş gösterince, medya ve hükümet çevreleri, göçmenleri ulusal kaynaklar için bir tehdit ve bir yük olarak görmeye başladı.
Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafette İslam uygulandığında, Gayrimüslimlere zulüm yapılmasına ve etnik temelde kanunların uygulanmasına izin verilmeyecektir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
أَلَا مَنْ ظَلَمَ مُعَاهِدًا، أَوِ انْتَقَصَهُ، أَوْ كَلَّفَهُ فَوْقَ طَاقَتِهِ، أَوْ أَخَذَ مِنْهُ شَيْئًا بِغَيْرِ طِيبِ نَفْسٍ، فَأَنَا حَجِيجُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ “Kim bir anlaşmalıya zulmeder, hakkını kısar veya taşıyabileceğinden fazlasını yüklerse veya haksız yere bir şeyini alırsa, hüküm günü onlardan ben davacı olacağım.”[Ebu Davud]
Şeriat, tüm insanlığın işlerini ayrıntılı bir şekilde ele almıştır. İslam öyle bir sistemdir ki toplumun ihtiyaç ve gereksinimlerini inkâr etmez, insanı içgüdülerin yönlendirmesine izin vermez. Kapitalist sistem liderliğinde mevcut dünyada insanlık, batık bir insanın peşinden giderek derinliklerde boğulmaya doğru yol almaktadır. İngiltere ve Batıdaki Müslümanlar şimdi her zamankinden daha çok daha geniş kamuoyunda İslam’ı alternatif bir uygarlık olarak sunmak zorundadır. Aynı zamanda Raşidi Hilafeti kurmak için de çalışmalıdırlar.
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ “Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik.”[Enbiya 107]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Britanya
H. 17 Safer 1438
M. Perşembe, 17 Kasım 2016