بسم الله الرحمن الرحيم
Rasûl [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e Hakaret Eden Arsız-Yüzsüz Papa, Ne Hoş Geldin Ne de Sefa Getirdin!
Papa XVI. Benedict'e yaraşan, dinlerine, nebîlerine hakaret edip şer ve insanlık dışı olarak tanımlamasından dolayı Müslümanların önünde diz çökerek affını talep etmesidir. Ne var ki Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e hakaret eden bu Papa, bütün küstahlığı ve Müslümanların akıllarını ve dinlerini tahkir edercesine Beyt-il Makdis ve onun eteklerine çıktı. Papa adına konuşanlar bu ziyaretten dolayı davul çalarlarken resmî yöneticiler, yönetici kılıklılar ve yandaşları ise zurna çalarak bunu tarihî bir ziyaret olarak nitelendirdiler. Böylece Papa'nın Filistin halkı için bir kurtarıcı olduğunu, hoşgörü ve barış elçisi olarak geldiğini ve İslâm dinine saygı duyduğunu anlatma uğraşısı içerisine girerek insanları aldattılar.
Gerçekte ise onlar birer yalancı ve iftiracıdırlar. Zira Papa, Filistin halkı için bir kurtarıcı değildir. Bilakis o, Yahudiler için bir kurtarıcı ve onların bir müttefikidir. Yüklendiği barış ve hoşgörü mesajı ise, dinleri ve Nebîleri [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] hakkında Müslümanlara yöneltilen hakaretlere hoşgörü gösterilmesi mesajıdır. Papa, İslâm dinine hiç saygı duymamaktadır. Aksine onu, bidatçi ve kavgacı bir din ve Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i de Nebî olmayıp Nübüvvet iddiasında bulunun biri olarak görmektedir.
Onun Filistin halkı için bir kurtarıcı olmayıp Yahudiler için bir kurtarıcı ve onların bir müttefiki olmasına gelince; çünkü Allahu Te'alâ şöyle buyurmaktadır:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ "Ey iman edenler Yahudileri ve Nasranileri dost edinmeyin. Çünkü onlar birbirlerinin dostlarıdırlar." [el-Mâide 51]
Çünkü siyasî meseleye ilişkin olarak Papa tarafından yapılmış veya yapılacak olan en uç açıklama, iki devletli çözümü ve mülteciler meselesinin çözümünü destekleyici yönde dolambaçlı yuvarlak bir ifadedir. Bu da Yahudilerin Filistin'in tamamına sahip olması ve el-İsrâ ve'l Mirâç arzı karşılığında ucuz bir bedelle mültecilerin tazmin edilmesi demektir. Onun Yahudiler ile Filistin halkına karşı gerçek tutumuna gelince; bu da Gazze'ye yönelik saldırı ile Piskopos Williamson'un olayı karşısındaki tutumları arasında mukayese yapılması ile açığa çıkar. Zira Papa, şöyle diyerek Yahudilerden özür dilemiştir: "Soykırım ya da holokostun her türlü inkârı, hiçbir şekilde hoşgörü gösterilmeyecek bir suçtur... Yahudi soykırımı olayını inkâr etmeye veya Nazi dönemi boyunca Yahudilere karşı işlenmiş soykırım suçlarının iğrençliğini küçümsemeye yönelik hiçbir girişime müsamaha gösterilemez." Oysa Papa'dan, Gazze Şeridi'ne yönelik son Yahudi saldırısı sırasında Müslümanlara karşı Yahudilerin cürümlerini kınayan hiçbir açıklama işitilmemiştir. Zira Papa nezdinde; öldürülen Yahudilerin sayısı hakkındaki bilimsel bir tartışma affedilmez bir suç iken binlerce Gazzeli çocuk ve kadının katledilmesi ve yaralanması ele alınmaya hatta göz atılmaya değer bir mesele bile değildir.
Ayrıca Papa, İslâmî âlemin ve Filistin'in genelinin kalbine saplanmış Yahudi varlığının bekasını canı gönülden istemektedir. Haddi zatında onun Yahudilere yönelik ziyareti "İsrail'in" varlığına ve günlük cürümlerine yönelik bir kutlamadır. Kaldı ki o, Yahudilerin Filistin'den ve Müslümanların mukaddesatlarından gasbettiği yerleri ikrar etmektedir. Yahudilerce "Ağlama Duvarı" olarak isimlendirilen el-Burak Duvarı'na yönelik planlanan ziyaret işte bu bağlamda gerçekleşmiştir.
Papanın yüklendiği barış ve hoşgörü mesajına gelince; dinleri, Nebîleri [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] ve Kur'ânları hakkında kâfirlerin Müslümanlara yönelttiği hakaretlere hoşgörüde bulunmalarını talep eden bir mesajdır. Nitekim bu Papa, 21.09.2006'da Almanya'nın Baverya Eyaleti'ndeki Resenburg Üniversitesi'nde yaptığı meşum konuşmasında: "Bana Muhammed'in getirdiği yeni bir şey göster. Kılıç zoruyla müjdelediği dini yayma emri gibi şerden ve insanlık dışı şeylerden başka bir şey bulamazsın." diyerek Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e hakaret etmeye cüret etmiştir. Dolayısıyla bu Papa'ya göre Müslümanlardan talep edilen; İslâm'a ve İslâm'ın Rasûlüne yönelik bu hakaretlere hoşgörüde bulunmaları ve Nebî [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e yapılan bu hakareti dürüst bir bilimsel araştırma olarak kabul etmeleridir. Şimdi bu Papa, İslâm'ın Rasûlünü aşağıladığı halde dinler arası hoş görüye davet etmeye ehil midir? Oysa gerek çocuklarıyla, gerekse yaşlılarıyla Müslümanlar, İsâ ve annesi el-Azrâu'l Betûl [Aleyhime's Selâm]'a hürmet ve saygı gösterdikleri gibi tüm Nebîlere ve Rasûllere hürmet etmektedirler.
آَمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آَمَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ "Rasûl, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. Allah'ın Rasûllerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır dediler." [Bakara 285]
Dolayısıyla Papa, hoşgörüye davet etmeye ehil değildir. Çünkü onun öfkesi ağzından dökülmektedir ve kalbinde gizlediği ise daha büyüktür.
Papa, İslâm dinine hiç saygı duymamaktadır. Aksine onu, bidatçi ve kavgacı bir din ve Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i de Nebî olmayıp Nübüvvet iddiasında bulunan biri olarak görmektedir. Zira İslâm hakkındaki "...şerden ve insanlık dışı şeylerden başka bir şey bulamazsın" sözü, İslâm'ın müfteri bir din olduğu ve Allahu Te'alâ'dan olmayıp şeytandan olduğuna dair İslâm'a yönelik bir iftiradır. Nitekim Papa, 08.05.2009 günü, Ürdün ziyareti sırasında bu ziyareti hakkında "İslâmî topluma duyduğum derin saygımı dile getirmem için bana bir fırsat vermiştir" diyerek İslâm'a ve İslâm'ın Nebîsine yönelik şer ve insanlık dışı iftirasındaki ısrarını teyit etmiştir. Zira o, meşum konuşmasında İslâm'ın "şer" ve "insanlık" dışı bir din olduğu şeklindeki ifadelerini inkâr etmemiş ve meşum söyleminden geri adım atmadığını göstermek için de kasten hazırlanmış nazik bir ifadeyle yetinmiştir. Dolayısıyla o, İslamî "dine" değil, İslamî "topluma" saygı duymaktadır.
Doğrusu Papa'nın haddi aştığı hakaretlerini telafi etmesi yerine Müslümanların mescitlerine ve Rasûlleri [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Mesrâ'sına gelerek ayak basması oldukça şaşırtıcı ve gariptir. Müslümanların mescitlerine ayak basarak mı onlardan özür dileyecek? Müslümanların istediğini söyleyecek kadar onun bir dili yok mudur? Doğrusu bu, Müslümanları aldatmaya yönelik iğrenç ve alçakça bir yöntemdir. Şundan da eminiz ki Papa, muteber fakihler içerisinde, kendisi gibilerin Müslümanların mescitlerine girmesinin haram olduğunu söyleyenlerin varlığını bilmektedir.
Papa, kendilerinden oldukça uzak olduğu halde Doğu Nasranilerinin hamisi ve gözeticisiymişçesine onlarla kendisini temize çıkarmaktadır. Nitekim Müslümanlar, bu beldenin Nasranilerine, güvenliklerine ve iyi yaşamlarına öyle bir hırs göstermişlerdir ki Batı halkından hiç birinin hırsı buna erişemez. Çünkü Papa ve Batılı devletler, Doğu Nasranilerini kendi maksatları için bir gerekçe olmaktan başka bir şey görmemişlerdir. Müslümanlar nezdinde ise zimmet ehlinin gözetilmesi sabit bir şer'î hükümdür. Nitekim SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
من آذى ذمياً فقد آذاني "Her kim bir zımmiye eziyet ederse bana eziyet etmiş olur"
Ve şöyle buyurmuştur:
أطعِموا الجائع وعُودوا المريض وفكّوا العاني "Açı doyurun, hastayı ziyaret edin ve esiri kurtarın"
Ebû Ubeyd şöyle demiştir: "Zimmet ehli de aynı şekildedir. Onlar olmaksızın cihat edilir. Esirleri kurtarılır. Kurtarıldıklarında hür kişiler olarak zimmetlerine ve ahitlerine geri dönerler. Bu hususta hadisler vardır." Bunun içindir ki Ömer'in fethinden bu yana İslâm'ın adaletini, ihsan ile gözetimini ve zimmetin korumasını görmelerinden dolayı Doğu Nasranilerinden olan ecnebi savaşçıların Haçlı savaşlarında Müslümanların yanında savaşması gayet tabiidir. Nitekim Ömer'in Ahitnamesi, onlara her türlü insafı göstermiş ve Kudüs'te Yahudilerle birlikte oturmama isteklerini kabul etmiştir. Zira bu ahitnamede şöyle geçmiştir: "... Onlardan hiç birine zarar verilmeyecek ve Yahudilerden hiçbir kimse de onlarla birlikte İyliya'da (Kudüs) oturmayacaktır." Oysa Papa, Müslümanlar ve Nasraniler olmak üzere Kudüs halkını sistematik bir şekilde tehcir etmeye çalışan işgalci Yahudi varlığını kutlamak amacıyla gelmiştir.
Binaenaleyh İslâm düşmanı bu Papa'nın Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Mesrâsı'na davet edilmesi, onun karşılanması ve ona hoş geldin denilmesi İslâm'a ve İslâm'ın Nebîsine yönelik düşmanlığında onun ikrar edilmesidir. Onun karşılanması ve ona hoş geldin denilmesi ise Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] ve İslâm dinine yönelik düşmanlıkla katılaşmış imajını düzeltme amaçlı dolaylı girişimlerinde ona yardım etmektir. Onunla tokalaşmak amacıyla uzatılan el, günahkar bir eldir ve ona hoş geldin diyen bir dil ise iftiracı ve nifakçı bir dildir. O halde o günü beklesinler:
يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ "O gün dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir." [en-Nûr 24]
Allah'tan Hilâfet'in kurulacağı günü yakın kılmasını temenni ediyoruz ki böylece Müslümanlar, İslâm dinine ve İslâm topraklarına saldıran ve dil uzatan herkesi uslandıracak ve dalaletlerinde ve batıllarında onlara yardım edenlerden de intikam alacak adil ve râşit bir İmam/Halîfe üzerinde bir araya toplansınlar. Dolayısıyla tüm Müslümanları Hilâfet Devleti'nin ikamesi için bizimle birlikte çalışmaya davet ediyoruz ki o, farzların tacıdır ve Müslümanların izzetidir.
O halde herkesi, bu ziyareti boykot etmeye, Papa'yı karşılamaktan ve ona hoş geldin demekten imtina etmeye davet ediyoruz. Yine Rasûle hakaret eden bir kimseye "Ne Hoş geldin, Ne de Sefa Getirdin" mesajını iletmek amacıyla Mescid-il Aksa'ya gelmeye muktedir olan herkesi Papa'nın Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Mesrâ'sına gireceği günkü barışçıl gösteriye davet ediyoruz.
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلا نَعْبُدَ إِلا اللَّهَ وَلا نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِأَنَّا مُسْلِمُونَ "(Resûlüm!) de ki: Ey Ehl-i Kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rab edinmesin. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz Müslümanlarız deyiniz." [Âl-i İmrân 64]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mübarek Toprak (Filistin)
H. 15 Cumâde’l Ûlâ 1430
M. Pazar, 10 May 2009