بسم الله الرحمن الرحيم
ABD Yardımları Bir Zehirdir Alınmaması Alınmasından Bin Kez Daha Ehvendir
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jennifer Psaki 10.10.2013 tarihinde "Demokratik olarak seçilmiş bir sivil hükümete karşı güvenilir bir ilerleme olana kadar Washington'un, Mısır'a askeri ve ekonomik yardımları dondurduğunu" açıkladı. Los Angeles Times gazetesi de 10.10. 2013'te bir basın toplantısında ABD yetkililerden aynı konuda "Mısır ile İsrail arasındaki barış antlaşması da dâhil bölgedeki Amerika'nın güvenlik çıkarlarının özü, yardımların kesilmiş veya azaltılmış olması nedeniyle risk altında olmayacağını" nakletti.
Biz Amerika'nın bu söylemlerinin Mısır'a zehirli yardımların nihai olarak sonlandırılacağı anlamına gelmediğini biliyoruz. Aksine istediğini göre hareket etsin, hesabında olmayan şeyler yapmasın diye Amerika tarafından yeni yönetime bir ayar verme tehdididir. Yardımlar, Amerika'nın halkları sömürmek, kontrol etmek ve nüfuzunu yaymak için izlediği bir üslup hatta bir metottur. Yeni bir sömürgeci güç olarak Ortadoğu'ya geldiğinden beri bu böyledir. Yardımlar, Amerikan dışişleri bakanlığı yardımcısı George Maggie başkanlığında Arap toplulukları nezdinde akreditasyona sahip Amerikalı diplomatlar tarafından Kasım 1950'de İstanbul'da düzenlenen konferans programları arasında yer aldı. Bu planlar arasında ülke insanlarıyla işbirliği yaparak bölgeye nüfuz etme üslubu da vardı. Yani zehirli yardımlara işbirliği demek, Amerikan politikasının dinamiğidir. Amerika bu yardımlar aracılığıyla bölge derinliklerine nüfuz ediyor, ajanlar üretiyor, servetleri yağmalıyor ve vampir gibi halkların kanını emiyor. Amerika Endonezya'yı sömürmek için yardımlar üslubunu kullandı. Sukarno ellili yıllarda Amerikan yardımlarını reddedince, yardımları kabul edene kadar tehdit ve sindirme yoluyla baskı uyguladı. Bu baskı sonucu ABD nüfuzu Endonezya'ya girdi ve bugüne kadar hala devam etmektedir. Böylece Amerikan literatürüne göre sözde insani yardımlar, dostlarına bile olsa ekonomik yardım adı altında sömürgecilik projeleridir. Zira İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra "Avrupa'yı Kurtarmak" adı altında Marshall Planı, Avrupa ekonomisi üzerinde Amerikan şirketlerini söz sahibi yaptı. Çok geçmeden Avrupa ekonomisi ABD şirketlerinin malı haline geldi. Son yıllarda biraz hafifledi ise de ancak Avrupa ekonomisi üzerinde ABD şirketlerinin etkisi bugün hala varlığını sürdürüyor.
Şüphesiz yardımların hepsi şerdir. Özellikle Amerika, sadece nüfuz etmek, hâkimiyetini yaymak, çıkarlarına hizmet etmek ve Yahudi varlığının çıkarları için yardım eder. Tüm bunlar, büyük cürüm olan Camp David anlaşmasında yazılıdır. Hatta Yahudi varlığı yetkilileri, ABD yardımlarının Mısır'a kesilmesinin bazı etkileri olacağından korkuyorlar. Çünkü Yahudi varlığı "ABD'nin Mısır'a yardımlarını, Camp David anlaşmasının önemli bir ayağı olarak" kabul ediyor
ABD yardımları, zarar vericidir. Külliyen zarardır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
لَا ضَرَرَ وَلَا ضِرَارَ "Zarar vermek ve zararla mukabele etmek yoktur" [el-Hâkim] Bu yardımları kabul etmek, İslam'da büyük bir suçtur. Çünkü yardımlar, sömürgeci kâfirlerin Müslümanların ülkelerini nüfuz etmelerine, ekonomik ve politik bir yol bulmalarına imkân sağlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًا "Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir." [Nisa 141]
Bir yandan böyledir. Diğer yandan ise bu yardımlar, Mısır GSYİH karşısında hiç bir değer ifade etmezler. Çünkü yaklaşık 1,5 milyar dolara ulaşan Amerikan yardımları, Mısır GSYH'nin %0,3 geçmez. Bu yardımların petrol, gaz ve madenler gibi Mısır'ın zenginlikleri karşısında değersiz olmaları da cabası. Süveyş Kanalı'ndan geçiş ücretini hafif yükseltmek, bu miktardan kat be kat fazla gelir getirecektir. Yine Yahudi varlığına çok ucuz fiyata satılan gazı keserek dünya piyasalarına satmak bu miktardan çok fazlasını temin edecektir. Üstelik biz, İsra ve Miraç topraklarını gasp eden Yahudi varlığıyla fiili savaş halindeyiz. Dolayısıyla ne politik ne de ekonomik hiç bir barışçıl ilişki kurmak caiz değildir.
Bu yardımlar olmazsa, ülkede yoksulluk ve ekonomik krizler olur yaygarası, boş ve yalan bir sözdür. Müslüman beldelerinin yoksulluğu, yapay bir yoksulluktur, yönetim ve karar mekanizması üzerine oturan kimselerin kıtlığından kaynaklanmaktadır. Ümmetin zenginliği ve kamu mülkiyeti, ülke ve halkına zarar veren bozuk yollarla çarçur edilmektedir. Kamu mülkiyeti ümmete harcanması gerekirken, yönetici ve yandaşlarının cebine indirilmekte ya da yurtdışındaki yabancı bankalarda gizli açık mevduatlara yatırılmaktadır. Sonra ülke, dünya bankası, IMF ve sözde yardımlar adı altında Amerikan zehirlerine mecbur bırakılmaktadır. İşte Müslüman ülkelerdeki yoksulluğun sebebi budur. Yoksa bu ülkeler, Allah vergisi zenginliklerle dolup taşmaktadır. Yeter ki Latif ve Habir olan Allah'ın beyan ettiği yerlerde harcansın.
Ey Kinane diyarındaki Müslümanlar! Bu yardımlar, Amerikan'ın yardımları kesme tehdidiyle değil de sizler tarafından reddedilmelidir. Aslında bu zehirli yardımların, ülkeye girişi engellenmelidir. Engellenmeleri Amerika ve Yahudi varlığını sıkıntıya sokar. Uğrunda çaba sarf etmemiz gereken husus işte budur. Bu yüzden zehirli yardımları yüzlerine fırlatmak en iyi cevaptır. Mısır dışişleri bakanlığı adına açıklama yapan büyükelçi Bedir Abdulâtî'nin, "Bu karar içerik ve zamanlama açısından isabetli değildir. ABD ile iyi ilişkilerin devam etmesi Mısır için önemlidir" sözü cevap olarak yeterli değildir.
Darbeci General Sisi, bu yardımları sahibinin yüzüne atmalı ve Amerikan zehrinden yapılmış ilmiği boynuna dolamalıdır. O zaman Amerika, Kinane topraklarının Rabbi ve diniyle güçlü olduğunu fark edecektir. Ama darbeci zihniyet bunu asla yapamaz. Çünkü o, insanları öldürmek, dediğini dayatmak ve görüşünü empoze etmekle meşguldür. Daha önce Firavun da aynısını yapmıştı: قَالَ فِرْعَوْنُ مَا أُرِيكُمْ إِلَّا مَا أَرَى "Ben size ancak kendi görüşümü bildiriyorum." [Mümin 29] Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıyan kimse, hem dünya da hem de ahirette helak olur. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Arafat günü insanlardan bir gruba şunları söyledi:
فَإِنَّ دِمَاءَكُمْ، وَأَمْوَالَكُمْ، وَأَعْرَاضَكُمْ، بَيْنَكُمْ حَرَامٌ، كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا، فِي شَهْرِكُمْ هَذَا، فِي بَلَدِكُمْ هَذَا "Şüphesiz, sizin kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız bu gününüzün, bu ayınızın ve bu beldenizin haram olduğu gibi birbirinize haramdır." [el-Buhârî] Kim haksız yere bir cana kıyarsa, hem dinine hem de ümmetine karşı suç işler. Akıbeti cehennem olacaktır. Nitekim Aziz ve Kaviyy olan Allah böyle kimseler hakkında şöyle buyurdu:
سَيُصِيبُ الَّذِينَ أَجْرَمُوا صَغَارٌ عِنْدَ اللَّهِ وَعَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا كَانُوا يَمْكُرُونَ "Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve hilelerinden ötürü de şiddetli bir azap erişecektir." [Enam 124] İşte daha önce böyle insanların akıbeti buydu. Akıllı kimse başkalarından ibret alır. إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ "Şüphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır." [Kâf 37]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
H. 6 Zilhicce 1434
M. Cumartesi, 12 Ekim 2013