Perşembe, 19 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Kapitalizm Sokağa Çıkma Yasağı İle Bize Ya Korona Virüs Hastalığını Ya da Açlık Seçimini Empoze Etti, Müslümanların Yöneticileri ise İslam İle Hükmetmek Yerine Azgınlıklarında Israr Ediyorlar

Bazı sanayiler üretimlerine devam etseler de korona virüs hastalığı (Covid-19) ile mücadele etmek amacıyla Pakistan’da sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi, kitleler üzerinde büyük bir yük oldu. Müslümanların şuan iki seçimle karşı karşıya oldukları söyleniyor. Ya sokağa çıkma yasağı nedeniyle açlığa maruz kalacaklar ya da hızlı yayılması ile hastalığa yakalanacaklar. Bir yandan Müslümanlar enfeksiyonun hızla yayılmasına tanık olurken, öte yandan yoksulluk, sıkıntı ve işsizlik çekiyorlar, şirketlerin iflası ettiğini, fabrikaların kapandığını görüyorlar.

Gerçekten de dünya çapında ikilem yaşanıyor ya açlık ya da virüs arasında seçim yapmak zorunda kalınıyor. Batılı ülkeler, halkın ekonomik sefaletini hafifletmek için sokağa çıkma yasağını sona erdirmek veya azaltmak için baskıyla karşı karşıya. Küresel düzeyde sokağa çıkma yasağı ekonomilerin tüm sektörlerini kapattı, milyonlarca insanı işsiz bıraktı, trilyonlarca dolar kayba yol açtı ve kapitalist ülkeleri çökmekte olan ekonomilerini stabilize etmek için büyük kurtarma paketleri hazırlamaya mecbur bıraktı. Öte yandan korona virüs hastalığı vakaları yaklaşık iki milyona ulaştı, 100.000’i geçen ölümler, dünya çapında korku ve panik yarattı.

Dünya çapında insanoğluna bakabilecek bir ideoloji olarak kapitalizme olan güven tüm dünyada sarsıldı. Batılı kapitalist devletlerdeki insanlar, kapitalist devletlerin kendi halklarını hastalık ve açlıktan koruyamadığına tanık oldular.

Salgının yayılmasıyla ilgili olarak İslam, hem tıbbi zararı hem de ekonomik sıkıntıyı nasıl etkili şekilde en aza indireceğine dair yol göstermiştir. Dahası İslam’a sıkı sıkıya bağlı kalmak, salgın hastalığın kontrol edilmesini sağlar. Sokağa çıkma yasağı gibi sert bir adımın atılmasına gerek kalmaz.

İslam, salgının başladığı coğrafyanın karantina altıa alınmasını zorunlu kılar. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إِذَا سَمِعْتُمْ بِالطَّاعُونِ بِأَرْضٍ فَلاَ تَدْخُلُوهَا وَإِذَا وَقَعَ بِأَرْضٍ وَأَنْتُمْ بِهَا فَلاَ تَخْرُجُوا مِنْهَاBir yerde veba hastalığı çıktığını duyarsanız oraya girmeyin, bulunduğunuz yerde veba hastalığı çıkarsa o bölgeden de ayrılmayınız[Buhari] Gerçekten de karantinanın başarısızlığı büyük zararların bir nedenidir. Salgını gizlemek amacıyla Çin, başlangıçta salgının çıktığı Vuhan şehrini karantinaya almadı. Virüsün Çin’de, İran ve daha sonra Pakistan da dâhil olmak üzere birçok ülkede uluslararası seyahatlerle yayılmasına izin verdi. Pakistan’da salgın bölgesi, bir sınır istasyonu olan Taftan’dı. Buradakiler, İran’daki kum şehrini ziyaret etmişlerdi. Orada Çin Demiryolu şirketinden Çinli çalışanlar da vardı. Pakistan rejimi, Taftan bölgesini kesinlikle karantina altına almadı, enfekte olanları erken serbest bıraktı, böylece hastalığın ülkenin her köşesine yayılmasına izin verdi. Ayrıca hava trafiğini çok uzun süre açık bıraktı. Virüsün ülkeye girmesini sağladı.

Dahası dünya çapında, hemen karantina uygulamayan kapitalist devletler, çok sayıda insanın enfeksiyona yakalanmasına, hastalanmasına ve ölmesine yol açtı. Salgının patlak verdiği Vuhan şehri dâhil olmak üzere salgının açıklanmasının ardından Çin’den 430.000 insan ABD’ye gitti. Amerika Birleşik Devletleri, 14 Nisan 2020 itibariyle en az 25.000 Covid-19 ölümleriyle dünyanın en yüksek ölüm oranına sahip. 603.694 teyit edilmiş vakalarla da dünya toplamının üçte birine yakın seyrediyor.

İslam’ın bulaşıcı hastalıkla ilgili buyruğu, hastalıklı olanların sağlıklı kişilerden ayrılmasını gerektirir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لاَ تُورِدُوا المُمْرِضَ عَلَى المُصِحِّHasta kişi, sağlıklı kişinin yanına girmesin.[Buhari] Hastalıklı olan sağlıklı olandan uzak tutulmalı ya da aralarına fiziksel engeller konulmalı ya da her ikisi birden yapılmalıdır. Devlet, evlerde, yerleşim yerlerinde, hastanelerde, izolasyon merkezlerinde etkili izolasyon için yardım sağlamalıdır. Devlet, nerede olurlarsa olsunlar enfekte ile ilgilenenlere kişisel koruyucu ekipman temin etmelidir. Pakistan yöneticilerinin ihmalkârlığı, virüsün toplum ve sağlık personeli arasında yayılmasına yol açtı.

Dahası dünya çapında kapitalist devletler, hastalıklı olanlara etkili izolasyon uygulamadılar, hem şehirler hem de hastaneler içinde hızla yayılmasını sağladılar, birçok sağlık çalışanının ölümüne neden oldular.

İslam’ın ayrıca enfekte olup hastalıklı olmayan, ama salgının hızlı şekilde yayılmasına neden olan çok sayıda sessiz taşıyıcılara yönelik yol göstericiliği de söz konusu. İslam, insanların işlerinin güdülmesini koruyucu olarak devlete farz kılar. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

كُلُّكُمْ رَاعٍ، وَكُلُّكُمْ مَسْؤولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، فَالأَمِيرُ الَّذِي عَلَى النَّاسِ رَاعٍHepiniz çobansınız, güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur.” [Buhari, Müslim] Bu nedenle devlet, sessiz taşıyıcıları zamanında tespit etmek için Pakistan gibi büyük bir ülkede sırasına göre milyonlarca kitlesel test yapmalı, daha sonra enfeksiyözleri izole etmeli,  temaslarını etkili bir şekilde izlemeli, yaşlılar gibi bağışıklığı zayıf olanlara veya astım ve diyabet gibi bazı hastalıkları olanlara özellikle önem göstermelidir. Devlet ayrıca yayılmasını azaltmak için maskeler ve anti-viral temizlik malzemeleri sağlamalıdır. Gerektiğinde güç kullanmak veya paniğe neden olmak yerine hastalığın yayılmasını önlemek için aralarındaki güvenli mesafeyi koruma konusunda insanlara eğitim vermelidir.

Bu şekilde İslam Devleti başından itibaren salgını en aza indirmek, yükseldikçe kontrol altına almak, ülkeyi sarmasını önlemek, Amerika Birleşik Devletleri de dâhil olmak üzere birçok kapitalist ülkede olduğu gibi sokağa çıkma yasağı ilan edecek noktaya varmasını engellemek için çalışır. Gerçekten de sokağa çıkma yasağı sadece virüs sorununa katkıda bulunur, açlığın kötüleşmesi sorununu yaratır. Dolayısıyla İslam’a bağlı kalmak, hayatın devam etmesini sağlar, Müslümanların tüm İslami yükümlülükleri yerine getirmelerine izin verir, yerinde alınan önlemler ile geçimlerini sağlarlar, ailelerine bakarlar, eğitime devam ederler, camilerde cemaat namazını eda ederler.

Bu tür salgınları idare etmek için yeterli fon sağlanması konusuna gelince, İslam, dünyaya hâkim olan mevcut insan yapımı sistem olan kapitalizmden daha üstündür. Doğrusu korona virüs (Covid-19) salgını, kapitalist ekonomilerin kusurlu ve kırılgan doğasını ortaya çıkardı. Kapitalizm, ülke zenginliğinin küçük bir azınlığın elinde tekelleşmesini sağladı. Batılı kapitalist devletlerin vatandaşlarına karşı yükümlülüklerini yerine getirmediği bir gerçektir. Pakistan’da durum çok daha kötüdür. Gerçekten de kapitalizm insanlık üzerine bir yüktür ve onu açlık ve virüs arasında bir seçim yapmaya zorluyor. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

كَيْ لاَ يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الأَغْنِيَاءِ مِنْكُمْTa ki içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın.[Haşr 7] Benzersiz bir şekilde İslam, üretim odaklı ekonomik büyüme modelini reddeder, servetin dağıtımı ve dolaşımı odaklı bir ekonomik modeli benimser.

Sağlık harcamaları gibi temel unsurlardan ödün vermemek için İslam Devleti, önemli sermaye gerektiren ağır sanayinin egemen olması ile devlet için bol miktarda gelir sağlar. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in kutlu Sünneti, İnan, Ebdan ve Müdabare şirketlerini getirdi. Bu şirket türleri doğal olarak özel sektör için mevcut sermaye ölçeğini kısıtlar, kriz zamanlarında büyük kurtarma operasyonları için gerekli ağır endüstriye sahip olma yeteneğini sınırlar. İslam, enerji sektörü ve minerallerden elde edilen gelirin, özelleştirme yoluyla birkaç kişinin faydalanması yerine tüm halka harcanmasını sağlar. Muhakkak ki Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünneti, enerji ve maden kaynaklarının kamu malı olmasını, gelirinin kamu işlerinde harcanmasını farz kılar. İslam ayrıca ister yabancı krediler şeklinde olsun isterse yurt içi hazine bonoları şeklinde olsun faizli krediler günahını reddeder. Krediler felaketi, dünyadaki büyük borcun kökenidir. Pakistan’da bütçenin neredeyse tamamı, kredi borçlarına gidiyor.

Bu nedenle devlet, gelirleri faize dayalı borcun ödenmesine harcamak yerine hem kriz hem de normal zamanlarda halkın yükümlülüklerini yerine getirecektir. Nitekim İslam, açlık ve hastalığı bir seçenek olarak sunmaz. Çünkü hem hastalığı hem de açlığı ele almak devlet üzerinde bir zorunluluktur. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in mübarek Sünneti, hem sağlık hizmetinin hem de ihtiyaçların karşılanmasını devletin görevleri arasında belirledi. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَنْ أَصْبَحَ مِنْكُمْ آمِنًا فِي سِرْبِهِ ، مُعَافًى فِي جَسَدِهِ ، عِنْدَهُ قُوتُ يَوْمِهِ ، فَكَأَنَّمَا حِيزَتْ لَهُ الدُّنْيَا“Bedeni sağlıklı, gönlü rahat ve cebinde de yeteri kadar harçlığı olan kimse, sanki bütün dünyaya sahip olmuş gibidir.[Tirmizi]

Acil durumlar için büyük rezerv kapasiteli sağlam sağlık hizmeti sunulmasına gelince, korona virüs (Covid-19) salgını kapitalist sağlık sistemlerinin kırılgan doğasını ortaya koydu. Kapitalizm, sağlık hizmetlerinin kapasitesine sınırlamalar getirdi. Hem özel hem de devlet sağlık hizmetleri, büyük karlar ve zararlar elde etmek konusunda ısrar ederler. Bununla birlikte İslam, devleti bir vasi olarak görür ve yerine getirilmesi gereken bir zorunluluk olarak vatandaşların sağlığını güvence altına alır. Müslim’in Cabir’den rivayet ettiğine göre

أَرْسَلَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى أُبَيِّ بْنِ كَعْبٍ طَبِيبًا، فَقَطَعَ مِنْهُ عِرْقًا، ثُمَّ كَوَاهُ عَلَيْهِ  “Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Ubey bin Kaba bir tabip gönderdi. Tabip okun girdiği yerdeki damarı keserek üzerini dağladı.Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, yönetici sıfatıyla Ubey’e bir doktor gönderdi; Bu, sağlık ve tıbbi bakımın vatandaşların temel ihtiyaçlarından olduğunun kanıtıdır. Devlet, ihtiyaç duyan herkes için ücretsiz hizmet sunmaya hazır olduğundan emin olmalıdır.

Bu nedenle İslam’da devlet, vantilatörler ve koruyucu ekipman da dahil olmak üzere yeterli miktarda yerel üretilen tıbbi ekipman sağlamalıdır. Araştırma kurumları kurmalı, otlar ve vitamin takviyeleri de dahil olmak üzere tüm formları ile beslenme, egzersiz veya ilaç gibi enfeksiyona karşı bağışıklığı artırıcı tüm araçları incelemelidir. Ayrıca belirli bulaşıcı salgınlara karşı doğal sürü bağışıklığı geliştirici popülasyonların olasılığını ve aşıların güvenliğini ve etkinliğini araştırmalıdır.

İslam sadece sağlığa zarar verici hususları ve bulaşıcı salgınlardan kaynaklanan mali sıkıntıları en aza indirmek için yol göstermekle kalmadı, aynı zamanda Müslümanların bu tür salgınlarda meydana gelen can kayıplarına nasıl yaklaşmaları gerektiğini de gösterdi. Buhari, müminlerin annesi Aişe Radiyallahu Anha’dan Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

أَنَّهُ كَانَ عَذَابًا يَبْعَثُهُ اللَّهُ عَلَى مَنْ يَشَاءُ، فَجَعَلَهُ اللَّهُ رَحْمَةً لِلْمُؤْمِنِينَ، فَلَيْسَ مِنْ عَبْدٍ يَقَعُ الطَّاعُونُ، فَيَمْكُثُ فِي بَلَدِهِ صَابِرًا، يَعْلَمُ أَنَّهُ لَنْ يُصِيبَهُ إِلَّا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَهُ، إِلَّا كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِ الشَّهِيدِ“Taun (veba), şüphesiz bir azaptır; Allah dilediği kuluna gönderir. Yine muhakkak ki, Allah, taunu müminler hakkında şehadet vesilesi kılmıştır. Bir yerde taun zuhur eder de orada bulunan bir mümin, sabrederek, sevap umarak, bu taun yalnız Allah’ın takdir ettiği kimseye isabet eder, kanaatini besleyerek bulunduğu şehirde kalırsa, muhakkak Allah ona şehit ecrinin misli sevap takdir eder.Şimdiye kadar dünyada panik ve korkunun yayılmasıyla birlikte Müslümanlar, imtihana sabrettiler, sevap umdular, imtihanı yeniden yaşattığı için Âlemlerin Rabbi olan Allah’a dua ettiler.

Ey Pakistan Müslümanları, özellikle de silahlı kuvvetleri! Allah Subhânehu ve Teâlâ en küçük yaratığı aracılığıyla doğuda Çin, Batıda Amerika Birleşik Devletleri’nin benimsediği insan yapımı kapitalizmin başarısızlığını ve yalanlarını tüm insanlığa gösterdi. İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olan İslam ümmeti, Allah’ın indirdikleriyle hükmederek insanlığa rehber olmalıdır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

اَلْإِسْلَامِ يَعْلُو وَلَا يُعْلَىİslam üstündür, üstün gelinmez.[Darekutni] Gerçekten de yüce ve hak dinimiz İslam, bugün miadını dolduran kapitalizm de dâhil olmak üzere tüm insan yapımı yaşam yollarından üstündür. Allah Subhânehu ve Teâlâ İslam’ı indirdi. İslam, her insan sorunu için müthiş bir açıklama ve yol göstericidir. Dünya, kapitalizmin başarısızlığını pratik olarak gördü. Amerika Birleşik Devletleri de dâhil olmak üzere Batı ülkelerinin taşıdığı standartların fiyaskosuna tanık oldu. Dünya, İslam’ın pratik olarak Nübüvvet metodu üzere Hilafet tarafından uygulandığını görmeye hiç olmadığı kadar hazır.

İslam’ı uygulamak yerine Pakistan yöneticileri, sadece Batılı müttefiklerinin yaptıklarını taklit ediyorlar, ilahi yasaların mükemmelliği ve gücüne kıyasla insan yapımı sistemlerin kusur ve kırılganlığını dikkate almıyorlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

مَثَلُ ٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوْلِيَآءَ كَمَثَلِ ٱلْعَنكَبُوتِ ٱتَّخَذَتْ بَيْتاً وَإِنَّ أَوْهَنَ ٱلْبُيُوتِ لَبَيْتُ ٱلْعَنكَبُوتِ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَAllah’tan başka dostlar edinenlerin durumu, kendine yuva yapan dişi örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümceğin yuvasıdır. Keşke bilseler.[Ankebut 41] Müslümanların müflis yöneticileri, küfür sistemi kapitalizmin yönetimini, değerlerini ve politikalarını körü körüne takip ediyorlar. Oysa Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لَتَتَّبِعُنَّ سُنَّةَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ بَاعًا بِبَاعٍ وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ وَشِبْرًا بِشِبْرٍ حَتَّى لَوْ دَخَلُوا فِي جُحْرِ ضَبٍّ لَدَخَلْتُمْ فِيهِSizden öncekilerin yoluna adım adım, karış karış tabi olacaksınız. Hatta bir kertenkele deliğine girseler siz de gireceksiniz. Sahabe: “Ya Rasûlullah, Yahudi ve Hristiyanlara mı uyacağız?diye sordu. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem de Ya kime?yanıtını verdi.[İbn Mace]

Pakistan yöneticileri, umutsuz vakadır, bize önderlik edemezler ya da ihtiyaç anında insanlığa İslam’ın parlak örneğini sunamazlar. Gerçekten de bol nimetleriyle mübarek Ramazan ayı, Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulması için mücadele etmenin tam zamanıdır. Tüm Müslümanları Hilafete çağırmalıyız. Silahlı kuvvetlerdeki Müslümanlardan Hilafetin derhal kurulması için Hizb-ut Tahrir’e nusret talep etmeliyiz. Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın rızasını elde etmek için çaba göstermeliyiz, zaferini aramalıyız. Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın dini, her canın göreceği şekilde açıkça ve pratik olarak üstün gelecek, insanlığın akın akın İslam’a girmesinin önünü açacaktır. Aynen mübarek Ramazan ayında Mekke’nin Medine’deki İslam Devleti tarafından fethinin ardından yaşananlar gibi. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ * وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا * فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًاAllah’ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Allah’ın dinine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et; O’ndan bağışlama dile, çünkü O, tövbeleri daima kabul edendir.[Nasr 1-3]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti


H. 22 Şa'bân 1441
M.  Çarşamba, 15 Nisan 2020

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER