بسم الله الرحمن الرحيم
İslam'da Yönetim Nizamı, Alemlerin Rabbinin Farz Kılmış Olduğu Hilafet Nizamı Olup O, Ne Cumhuriyet Ne Demokratik Ne Krallık Ne İmparatorluk Ne de Federal Bir Sistemdir
Suriye'de bir buçuk küsur yıldır cereyan eden olayların tek bir adresi vardır ki oda; mücrim Baas rejimi ile dünyadaki büyük devletlerin Suriye egemenlikten çıkmasın, yani ajan tabi bir devlet olarak kalmaya ve Yahudi devletini korumaya devam etsin diye Suriye'deki halkımıza karşı komplo kurmaktır. Zira bu devletler, Esad sonrası Suriye için şartlar ve koşullar koymaya başlamışlar, kiralık uydu platformları ile beş yıldızlı otellerden mücadele eden muhalefet sözcüleri yoluyla Suriye'nin geleceğinin demokratik sivil bir devlet olacağını, Suriye'deki sorunun ise rejimin başının devrilmesi veya gitmesi yada hiç kimseye uzak olmayan bir hükümetin oluşturulması olduğunu beyan etmişler ve yalan söyleyip iftira atarak da bunun insanların talepleri olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak ölüm ve yıkım makinelerine karşı sebat gösteren halkımız, Suriye'nin geleceği için İslam'dan ve Allah'ın indirdikleriyle olan yönetimden başkasını görmemektedirler. Nitekim bunu, medya organlarının göz ardı ettikleri birçok gösterilerinde ifade ettikleri gibi aynı zamanda bu, tugay isimlerinde, bayraklarda ve sloganlarda çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Hizb-ut Tahrir olarak bizler de mesele, geri dönmesini arzuladıkları slogandan zihinlerinde netleşen ve düşüncelerinde belirginleşen bir vakıaya taşınsın diye Suriye ve tüm İslam ülkelerindeki Müslümanlara İslam'daki yönetim şeklini beyan ederiz ki böylece onun pekişmesi ve gerçekleşmesi için her türlü çabayı göstersinler. Binaenaleyh aşağıdaki hususları açıklamak kaçınılmazdır:
1- İslam'da Yönetim Nizamı, Hilafet Nizamı'dır: Şeran Hilafet, İslamî şeri hükümleri ikame etmek ve İslam davetini dünyaya taşımak için dünyadaki bütün Müslümanların genel başkanlığıdır ki imamette aynen bu şekildedir. Dolayısıyla Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Medine-i Münevvera'da kurduğu ve onun ardından da sahabe-i kiramın üzerinde yürüdüdüğü gibi bir İslam Devleti olması için şeri hükümlerde varit olan şekli bizzat budur. Nitekim bu görüşle ilgili deliller, Kur'an, sünnet ve sahabe icmasında geçmekte olup Hilafet Devleti'ni yıkan ve İslam ülklerini parçalayan sömürgeci kafirin kültürüyle yetişenlerin dışında ümmet içerisinden hiç bir kimse buna muhalefet etmemiştir.
2- İslam'da Yönetim Nizamı, Ne Cumhuriyet Nede Demokrasidir : Demokratik cumhuriyet sistemi, beşerin koymuş olduğu bir sistem olup esası dini hayattan ayırmaya dayalı olduğu gibi egemenlik de halka aittir. Dolayısıyla yönetim ve yasama hakkına sahip olan bizzat halk olduğu gibi yöneticiyi getirme, onu azletme, anayasa ve kanunlar yapma hakkına sahip olan da odur. İslamî Yönetim Nizamı'nın temeli ise İslam akidesi ve şeri hükümlere dayalıdır. Dolayısıyla onda egemenlik halka değil şeriata ait olup gerek ümmet gerek Halife yasa yapma hakkına sahip değildir. Dolayısıyla da yasa koyan, bizzat Allahu Subhânehu'dur. Ancak İslam, sultanı ve yönetimi ümmete ait kılmıştır. Dolayısıyla ümmet, İslam ile hükmedecek birisini seçer, bunun üzerine ona biat eder ve Halife, şeriatla kayıtlı kalıp İslam hükümlerini tatbik ettiği sürece Hilafet süresi ne kadar uzarsa uzasın Halife olarak kalmaya devam eder. Ancak ne zaman İslam hükümlerini ihlal ederse bir gün yada bir ay bile olsa yönetim süresi sona erer ve azledilmesi gerekir. Bundan dolayı ortada, dayalı oldukları temel ve şekil bakımından her iki sistemin arasında büyük bir çelişkinin olduğunu görmekteyiz. Binaenaleyh İslam Nizamı'nın bir Cumhuriyet Nizamı olduğunun yada onun demokrasiyi onayladığının söylenilmesi kesinlikle caiz değildir.
3- İslam'da Yönetim Nizamı, Krallık Değildir : Krallık rejimini onaylamadığı gibi krallık rejimine de benzememektedir. Zira krallık rejiminde yönetim veraset olup evlatlar, babalarının terekelerini miras olarak aldıkları gibi onu da babalarından miras olarak almaktadırlar. Dolayısıyla krallık rejiminde kral, imtiyazlara ve özel haklara sahip olduğu gibi kendisine de dokunulmasını yasaklarken İslam Nizamı'nda ise Halife yada İmam, hiçbir şekildeki imtiyazlara veya özel haklara sahip olmadıkları gibi onlar da ümmetin fertlerinin herhangi bir ferdi gibidirler. Dolayısıyla da İslam'daki yönetim nizamında veraset olmadığı gibi Halife de bir kral değildir. Bilakis o, yönetim ve sultanda ümmetin vekilidir. Zira ümmet onu, üzerine Allah'ın şeriatını tatbik etmesi için kendi rızasıyla seçmiştir. Dolayısıyla Halife de bütün davranışlarında, hükümlerinde, ümmetin işlerini ve maslahatlarını gözetmede şeri hükümlerle mukayyettir.
4- İslam'da Yönetim Nizamı, (İmparatorluk) Değildir: (İmparatorluk) sistemi, her boyutuyla İslam'dan uzak bir sistemdir. Çünkü o, yönetim (imparatorluk) bölgelerindeki ırklarının arasını eşit tutmamaktadır. Bilakis yönetim, finans ve ekonomide (imparatorluk) merkezinin bir ayrıcalığı bulunmaktadır. İslam'ın yönetim metodu ise devletin tüm bölgelerindeki yönetilenler arasını eşit tutmakta, ırkçı asabiyetçiliği reddetmekte ve tabiiyet taşıyan gayrimüslimlere tabiiyet hakları ve görevlerini vermektedir. Dolayısıyla adalet ve hak talep etme hususunda Müslümanların lehine olanlar gayrimüslimlerin de lehine olduğu gibi Müslümanların aleyhine olanlar onların da aleyhine olmaktadır. Dolayısıyla da bu eşitlikten dolayı o, (imparatorluk) ile çelişmektedir. Ayrıca o, bu sistem yoluyla bölgeleri sömürgeleştirmediği gibi kaynakları da tek bir kişinin faydalanması için genel merkeze aktarmaz. Bilakis aralarındaki mesafe ne kadar uzak olursa olsun ve halkının ırkları ne kadar çeşitli olursa olsun bütün bölgeleri tek birim olarak gördüğü gibi tüm bölgelerine devletten bir parça olarak itibar eder. Dolayısıyla merkezin yada diğer herhangi bir bölgenin halkının sahip olduğu diğer haklara halkı da sahip olmasının yanı sıra yönetim otoritesi, nizamı ve yasalarının tamamının tüm bölgeler için aynı olmasını sağlar.
5- İslam'da Yönetim Nizamı, Federal de Değildir: Federal sistem, bölgeleri özerklik olarak ayırmakta ve genel yönetimi ise birleştirmektedir. Halbuki İslam'daki yönetim nizamı, vilayetlere tek bir devletin parçaları olarak itibar etmesinin yanı sıra tüm bölgelerin maliyesine tek bir maliye ve tek bir bütçe olarak itibar edip bunların tamamını tebaasının maslahatları için harcayan tek bir nizamdır. Dolayısıyla yönetim nizamı tamamen tek bir birim olup genel merkezdeki yüksek otoriteyi sınırlayarak ona, büyük yada küçük olsun devletin parçalarından her bir parçasının üzerinde egemenlik ve otorite vermekte ve devletin parçaları bölünmesin diye de onun herhangi bir parçasının bağımsızlığına izin vermemektedir.
Velhasıl İslam'da yönetim nizamı, Hilafet'tir. Nitekim Hilafet'in ve devletin tek olduğu ve tek bir Halife'den başkasını biat etmenin caiz olmadığı üzerinde icma hasıl olmuştur. Dolayısıyla imamlar, müçtehitler ve diğer fakihler bunun üzerinde ittifak etmişlerdir.
Ey Suriye'deki Mümin Müslümanlar:
Sizlere yaraşan, yolunda kurbanlar vermeyi bile hafife aldığınız bu azim gayeyi gerçekleştirmektir?! Zira tüm trajedi ve sorunlara son verecek olan bu Rabbanî hediyeye sizler daha layıksınız?! Nitekim Hizb-ut Tahrir olarak bizler, efendilerimiz Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali (Radıyallahu Anhum Ecmaîn) gibi hidayet sahibi imamların kendisiyle yönettiği İslam'daki yönetim nizamını açık bir şekilde gözlerinizin önüne serdik. Dolayısıyla şifa verici bu beyanın ardından sizlere vacip olan, nusret ve izzetinizin sadece O'nun elinde olduğu Rabbinizin sizlere emretmiş olduğu hususlara bağlanmaktır. O halde ajan uydu kanalları tarafından yüzü makyajlanmış olsa bile sizler için ortaya atılan hiçbir sistemi kabul etmeyiniz. Aynı zamanda İslam'ın zikredilmesine müsamaha gösterilse bile şayet içeriğinde demokrasi ve İslam Nizamı'ndan başka bir yönetim olursa sizler için yükseltilen parlak sloganları da kabul etmeyiniz.
Ey Allah'ım! Sen'den, Suriye'deki halkımızın ayaklarını hak üzere sabit kılmanı, onlara nusret vermeni ve kendilerini İslamî Hilafet Devleti ile güçlendirmeni niyaz ediyoruz. Şüphesiz Sen, buna malik ve muktedirsin. Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah içindir.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti
H. 1 Zilka’de 1433
M. Pazartesi, 17 Eylül 2012