Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Suriye'de Sıkıntı Giderek Büyüyüp Pekişmekte Ve Sabredip Sebat Gösteren Ayaklanmacılar Raşidi Hilafet Devleti'ni Kurmak İçin Azmetmektedirler

Ödlek Beşar rejiminin, tüm standartları yanıp kül olmasına, ölümü ve defnedilmesini beklemesine rağmen ancak o, hala yıkıcı lav borularını muhasara altına alınmış şehirlere akıtmaktadır. Dolayısıyla tüm bu cürümleri o, tüm dünyanın gözü ve kulağı önünde işlemektedir. Çünkü kendisi, başta Amerika olmak üzere kafir Batı'nın bu gururlu Müslüman halka yönelik düşmanlık boyutunu çok iyi bilmektedir. İşte bu yüzden bu Beşar, ülkeyi yıkmasının ve Amerika'nın kendilerine sunduğu her türlü çözüme rıza göstersinler diye ayaklanan halkını yiyip bitirmesinin bir mükafatı olarak Beyaz Saray'daki efendisinden rahat bir emeklilik elde etmeyi arzulamaktadır. Ancak ona, efendisine ve ümmetin bütün düşmanlarına heyhatlar olsun! Zira her ne zaman başlarına bir bela gelse ve rejimin zulmü ile Batı'nın oyalaması ve komploları artış gösterse Allah'a sığınan hayırlı Şam halkından olan mümin kahramanlarımız, O'nun ayaklanmalarını gözettiğini ve ayaklanmanın başlamasından günümüze kadar ayaklanma fasıllarını takip eden herhangi bir gözlemcinin beklemekten aciz kaldığı açık ve gizli hayrı ayaklanmaları için idare ettiğini görmüşlerdir. Dolayısıyla sanki bu ayaklanma, Allahuteala'nın şu kavlinin tercümanı olmuştur: وَقَدْ مَكَرُوا مَكْرَهُمْ وَعِنْدَ اللَّهِ مَكْرُهُمْ وَإِنْ كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ  فَلا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ "Hakikatte, onlar (Resullere karşı) bir takım tuzaklar kurmuşlardı. Halbuki onların tuzaklarından dağlar yerinden oynayıp gitmiş olsa bile Allah katında onlara ait (nice nice) cezalar vardır. O halde, sakın Allah'ın Resullerine verdiği sözden cayacağını sanma! Çünkü Allah Aziz'dir ve intikam sahibidir."[İbrahim 46 47]

Evet, bu ayaklanma, küfür ile iman arasındaki sürekli çatışmanın doğasından, hedefinden, şiddetinden, sonuçlarından, meşguliyetinden, örnekliğinden ve acılarından bahseden Kur'an-il Kerim ve Sünnet-i Müşerrafe'nin naslarından dolayı Suriye ve Suriye dışındaki bütün Müslümanların nefislerine hayat vermiştir. Şöyle ki; başlangıçta kafirler, dedikodu, öldürme, katletme, işkence etme ve sürgün etmek yoluyla Müslümanlara karşı üstünlük sağlamışlardı... Ancak sonunda Allah onlara, nusret, iktidar ve Halifelik verecek ve düşmanlarından intikam alacaklardır... Nitekim Allahu [Subhânehu ve Te'âla] bizlere, Nuh, Âd, Semûd ve Firavun'un kavimleri ile Ashab-ı Uhdûd gibi geçmiş kavimlerin durumlarından bahsetmiştir... Bugün Suriye'de gördüklerimiz de aynen bunlara benzemektedir. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır: قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ  النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ وَهُمْ عَلَى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُود ٌوَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ "Ateşle dolu hendeğe atılanlar (yakılarak) öldürüldü. Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Onlardan sırf Azîz-ul Hamîd olan Allah'a iman etmelerinden dolayı intikam aldılar." [Buruc 4 5 6 7 8]

Ve Allahuteala, şöyle buyurmaktadır: أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ إِرَمَ ذَاتِ ٱلْعِمَادِ ٱلَّتِى لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِى ٱلْبِلاَدِ وَثَمُودَ ٱلَّذِينَ جَابُواْ ٱلصَّخْرَ بِٱلْوَادِ وَفِرْعَوْنَ ذِى ٱلأَوْتَادِ ٱلَّذِينَ طَغَوْاْ فِى ٱلْبِلاَدِ فَأَكْثَرُواْ فِيهَا ٱلْفَسَادَ فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ إِنَّ رَبَّكَ لَبِٱلْمِرْصَادِ "Rabbinin Âd kavmine ne yaptığını görmedin mi? Direkleri (yüksek binaları) olan, İrem şehrine?  Ki ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı. O vadide kayaları yontan Semûd kavmine? Kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a? Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler. Oralarda fesadı çoğalttılar. Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı. Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir." [Fecr 6-14]

Ve şöyle buyurmaktadır: فَكُلا أَخَذْنَا بِذَنبِهِ فَمِنْهُم مَّنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًا وَمِنْهُم مَّنْ أَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُ وَمِنْهُم مَّنْ خَسَفْنَا بِهِ الأَرْضَ وَمِنْهُم مَّنْ أَغْرَقْنَا وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُوا أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ "Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı." [Ankebut 40]

Ve şöyle buyurmuştur:وَنُرِيدُ أَن نَّمُنَّ عَلَى ٱلَّذِينَ ٱسْتُضْعِفُواْ فِى ٱلأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ ٱلْوَارِثِينَ وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِى ٱلأَرْضِ وَنُرِىَ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُمْ مَّا كَانُواْ يَحْذَرونَ "Biz istiyorduk ki mustazaflara yeryüzünde lütufta bulunalım, onları liderler yapalım ve (ülkelere) varis kılalım. Ve o yerde onları hakim kılmak; Firavun ile Hâmân'a ve ordularına, onlardan (İsrailoğullarından gelecek diye) korktukları şeyi göstermek (istiyorduk)." [el-Kasas 5 6]

İşte bu, Beşar'a, onunla birlikte olanlara ve onun benzerlerine intibak etmektedir.

Aynı şekilde Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] de bizlere, çatışmanın doğası ve şiddeti ile güzel akıbeti ortaya çıkaran olaylardan bahsetmiştir. Nitekim Habbab Bin Eret [Radıyallahu Anh]'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir:شكونا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو يومئذ متوسد بردة في ظل الكعبة، فقلنا: ألا تستنصر لنا؟ ألا تدعوَ لنا؟ فقال: قد كان الرجل فيمن كان قبلكم يؤخذ فيحفر له في الأرض، فيجاء بالمنشار على رأسه فيجعل بنصفين فما يصده ذلك عن دينه، ويمشط بأمشاط الحديد ما دون عظمه من لحم وعصب فما يصده ذلك، والله ليتمنَّ الله عز وجل هذا الأمر حتى يسير الراكب من صنعاء إلى حضرموت لا يخاف إلا الله تعالى، والذئب على غنمه، ولكنكم تستعجلون "Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e Kâbe'nin gölgesinde kaftanını yastık ederek dayandığı bir sırada (Kureyş müşriklerinin işkencelerinden) şikayet etmiştik: "(Ey Allah'ın Resulü!) Bizim için yardım isteyemez misin? Bizim için dua edemez misin?" demiştik.: O da şöyle buyurmuştur: "Sizden önceki (ümmetler) içinde öyle (zulme uğrayan) kişi bulunmuştur ki, onun için yerde bir çukur kazılıp (o çukura gömülürdü.) Sonra bir testere getirilir. Başı üstüne konularak ikiye bölünürdü de bu onu dininden döndüremezdi. Demir taraklarla etinin altındaki kemik ve sinir taranılırdı da, bu onu dininden döndüremezdi. Vallahi Allah Azze ve Celle, bu dini kemale erdirecektir. Hatta bir atlı San'a'dan Hadramut'a kadar gidecek, Allahuteala'dan başka yahut koyunun üzerine kurdun saldırması dışında hiç bir şeyden korkmayacaktır. Fakat siz acele ediyorsunuz!" [Ahmed rivayet etti]

Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], ashabına şöyle demiştir:كونوا كحواريي عيسى بن مريم، رفعوا على الخشب وسمروا بالمسامير وطبخوا في القدور، وقطعت أيديهم وأرجلهم وسُمِّرت أعينهم، فكان ذلك البلاء والقتل في طاعة الله أحب إليهم من الحياة في معصية الله "Meryem İbn-u İsa'nın havarileri gibi olun. Zira onları odunlar üzerinde yükseltmişler, çivilerle çivilemişler, kazanlar içerisinde kaynatmışlar ve elleri ve ayakları da kesilmiştir. İşte Allah'a itaat yolundaki bu bela ve ölüm onlara, Allah'a masiyet içerisinde yaşamaktan daha sevimli gelmiştir."

Hakeza Suriye'deki Müslümanların hali de daha önceki iman ehlinin haline benzediği gibi onların Firavunlarının hali de bu asrın Firavunlarının haline benzemektedir. Nitekim Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın sünneti devam etmektedir. Ancak geçmişte de olduğu gibi "(güzel) akıbet muttakilerindir."

Ey Ayaklanan Özgür Müslümanlar!

Gösterdiğiniz ve göstermeye de devam ettiğini ciddi fedakarlıklar, İslam'ı ve ehlini izzetlendirecek ve küfrü ve ehlini de zelil kılacak nusretin yanında çok hafif kaldığı gibi sarfetmiş olduğunuz can ve mal da Allah'ın değerli metası Cennet'in yanında çok ucuz kalmaktadır. Dolayısıyla İslam'ın ve Müslümanların nusreti, onların izzeti ve muhkem kaleleri, Rabbimizin farzı, izzetimizin kaynağı ve düşmanımızın kahredicisi İslamî Hilafet Devleti kurulduğunda olacaktır. Öyle ki onun dört bir tarafında hak ve adalet ile hükmedilecek, onun gölgesinde insanlar kerim bir hayat yaşayacak ve onun içerisinde insanî değerlerin en üstünü gerçekleşecektir. Dolayısıyla onun kurulması yolunda, mal ve can çok hafif kalmaktadır. Yoksa bu olmaksızın düşmanlarımızın çağrıda bulunduğu sivil demokratik laikliğin yıkım ve sefaleti, Allah katında bu günahkar rejimin katlettiği bir çocuğun zaferine denk düşmeyecektir. O halde ey Müslümanlar! size isabet edenlere karşı sabredin ve sıkıntının şiddetlenmesi sizleri, "Allah'tan Başkasının Önünde Eğilmeyeceğiz" şeklinde ilan ettiğiniz hedefinizden döndürmesin. Zira Allah'ın şeriatından başkasıyla hükmedilmesi, Allah'tan başkasının önünde eğilmek olup Vallahi O, Kendisine itiraz edilmesine ve herhangi birinin yönetimde Kendisine ortak olmasına asla razı olmayacaktır. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Hüküm ancak Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." [Yusuf 40]

Ey Hayırlı Şam'daki Müslümanlar!

Allahu [Subhânehu ve Te'âla], sizlere ikramda bulunmak ve sizlerden şehitler edinmek istemektedir. Nitekim Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Şam halkına özel hadislerindeki sizlere dönük müjdeleri, ne kadar güzel müjdelerdendir. Bu müjdelerden ilki Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavlidir: عُقْرُ دَارِ الإِسْلامِ بِالشَّامِ "İslam Dârı'nın merkezi Şam olacaktır."

Dolayısıyla bu hadiste, Allah'ın Şam halkını destekleyeceği, onlara nusret vereceği ve düşmanlarını hezimete uğratacağı geçmektedir. İkinci müjdeye gelince; bu ise Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu kavlidir: ثُمَّ تَكُونُ خِلافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ "... Sonra da Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet olacaktır."

Bugün, Suriye'de cereyan eden vakıaya bakan bir kimse durumların, Allah'ın izniyle vaadedilen İkinci Raşidi Hilafet'in kurulması yönünde ilerlediğini görecektir. Nitekim bu iki müjdeyi de otomatik olarak Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şu üçüncü müjdesi takip etmektedir. Zira o, şöyle buyurmaktadır: تقاتلكم يهود فتقتلونهم "Yahudilerle savaşacak ve onları öldüreceksiniz."

Bu hadiste ise Yahudilere imkan veren, onları koruyan ve varlıklarını tehdit eden bütün muhlis çalışmaları engelleyen diktatör yönetimin ortadan kalkacağına işaret edilmektedir. İşte bu üç müjdeyi de Allah'ın izniyle diğer müjdeler takip edecektir ki bunlar da Nasranilerin kalesi Roma'nın fethedilmesi ve İslam'ın yeryüzünün Doğusu'na ve Batısı'na yayılması olacaktır... O halde ey Şam ülkesinin halkı, kendisine tutunduğunuz şeyler karşılığında ödediğiniz şeylerin ne kadar değersiz olduğunu görün. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:  فَاسْتَبْشِرُواْ بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُم بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ "O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte büyük kurtuluş budur." [Tevbe 111]

Hizb-ut Tahrir olarak bizler, Allah'ın nusretini ve yakın bir fethi müjdeleriz. Aha işte nusretin müjdeleri ve Allah'ın Kendi yolunda sabredenlere olan vaadi ufukta belirmiştir. Dolayısıyla bizler de Allahuteala'dan, Şam ülkesinin onun dârının merkezi olmasını niyaz ediyoruz.

Ey Allah'ım! Bizler, Müslümanlar ve tüm dünya için bu dinin dışında bir hayır görmüyoruz. Ey Allah'ım! Müslümanlara olan nusretini çabuklaştır. Şüphesiz buna malik ve muktedir olan Sensin.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti


H. 1 Zilka’de 1433
M.  Pazartesi, 17 Eylül 2012

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER