بسم الله الرحمن الرحيم
Suriye Ulusal Koalisyonu'nun Suriye'de Uluslar arası Güçlerin Konuşlanmasını Kabul Etmesi, Bunun Çözüm İçin Dolaştırılan İbrahimî-Amerikan Planının Bir Parçası Olduğunu Ortaya Koymaktadır
30.11.2012 Cuma günü, BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi el-Ahdar el-İbrahimî, ikinci adresi olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Suriye'deki durumlar hakkında bir konuşma yapmıştır. Nitekim konuşmada, Güvenlik Konseyi aracılığıyla "güçlü" barışı koruma güçlerinin konuşlandırılması çağrısında bulunarak şöyle demiştir: "Her türlü şiddetin sona ermesi için gerekli olan anlaşma, zaruri bir durumdur. Söylediğim gibi ortada taraflar arasında bir güven bulunmamaktadır. Dolayısıyla savaşın durması için güçlü bir denetleme sistemi konulmalıdır. İşte bu sistem de "güçlü" barışı koruma güçleri aracılığıyla düzenlenebilir. Bunun ise sadece Güvenlik Konseyi aracılığıyla olacağına inanıyoruz..." Bu oturum sırasında Suriye'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Caferi, Suriye'nin Birleşmiş Milletler Elçisi el-Ahdar el-İbrahimî'nin misyonunu desteklediğini, bu desteği sürdürmeye devam edeceğini ve Suriye'de tüm tarafların katılacağı kapsamlı bir barışın oluşturulmasının zarureti üzerinde onunla anlaştığını vurgulamıştır... Nitekim 01.12.2012 cumartesi günü, Suriye Ulusal Koalisyonu Sözcüsü Velid el-Bunnî, Kahire'de koalisyon toplantısı sonunda düzenlediği basın konferansında şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Şayet Esad, öncelikle otoriteden vazgeçerse muhalefet, bu tür bir gücün konuşlanmasını kabul edecektir." Dolayısıyla bu, Amerika'nın Suriye'deki krizden çıkmaya dönük planıyla ahenkli olan ve örtüşen üçüncü tutumdur. Zira el-İbrahimî'nin, Suriye'de bu "güçlü" barış gücünün konuşlandırılmasına çağrıda bulunması, Amerika'nın orada oynamak istediği kirli oyunu ifşa etmektedir ki buda; Afgan yollu bir çözümdür. Böylece el-İbrahmî bunu, efendisine sunmak istemektedir. Nitekim Suriye Ulusal Koalisyonu'nun bunu kabul etmesi ise ortada daha önceden bir onay olduğunu, el-İbrahimî'nin çözüme dönük planının ve bu temeldeki bir oluşumun ilan edilmesinin tamamen gizlendiğini ortaya koymaktadır. Zira bu çözüm, Beşar'a alternatif olacak bir yöneticinin ortaya çıkarılmasına dayalıdır. Bu alternatifler de ya Riyad Hicab ya Riyad Seyf yada bu ikisine benzer (yeni Karzai) gibi birisi olabilir. Ayrıca askerî bir alternatifin oluşturulması, yeni bir askerî kolu oluşturacak ve buda yeni ulusal ordunun çekirdeğini oluşturacak olan Yüksek Askerî Konseyi temsil etmiş olacaktır. Ancak bu konsey, tek başına Müslümanların büyük çoğunluğunun görüş ve eğilimlerini temsil eden İslamî eğilime sahip olan Müslümanlarla olan savaşı çözebilecek şekilde güvenilir değildir. Bundan dolayı el-İbrahimî barış gücünün gönderilmesiyle ilgili planında, Afganistan'da alınan aynı rolün alınabilmesi için "güçlü" olmasını talep etmektedir. Zira orada Müslümanlar, çoğunlukla NATO'nun olduğu çokuluslu güçlerden oluşmasının yanı sıra bu güçlerin çoğunluğunun Amerikalıların olduğu ve Afganistan'a barışı getirmek için Birleşmiş Milletler kararı gereğince oluşturulan "ISAF" adı altında katliam, fesat ve saptırmayla mahvedilmektedirler. Dolayısıyla bu slogan altında, aşırıcılık ve terörizmle savaş bahanesiyle İslam ile savaşmaktadırlar. İşte Amerika'nın Suriye'de yapmak istediği şey tam da budur. Ancak bir farkla ki buda; Suriye'de bunu bizzat kendisi değil de ajanları vasıtasıyla yapacak olmasıdır.
Ey Suriye'deki Onurlu Müslümanlar!
Hizb-ut Tahrir olarak bizler Müslümanları, bu plan ile güçlerin konuşlandırmasına yönelik bu çağrıya karşı uyardığımız gibi bu koalisyonun üyeleri ile Yüksek Askerî Konseyin üyelerini de bu planın ve bu çağrının kabul edilmesi noktasında uyarıyoruz. Zira Beşar'ı uzattıkça uzatan Amerika, sizinle bu fiilleri yapmaya hazırlanmakta ve Müslümanlardan bir gurubu diğer guruba karşı kullanmaya çalışmaktadır. Nitekim Birleşmiş Milletler uluslar arası güçler, başta Amerika olmak üzere büyük devletlerin elindeki araçlardır. Nitekim kendisi başarısız olduğunda, iktidardaki ajanlarına dayatmada bulunmaktadır. Amerika ile birlikte Suriye'de meydana gelen hususlar tam da böyledir. Dolayısıyla uluslar arası güçleri ve Batılı ülkelerin yardımını istemek, Allah'a, dinine ve Müslümanlara karşı büyük hıyanet suçunu yaşamayı gerektirir.
Ey Sevgili Şam'ımızdaki Murabıt Müslümanlar!
Daha önceki ayaklanma istasyonlarında, sabrınızı, imanınızı ve bir tek Allah'a olan güveninizi kanıtladınız. Dolayısıyla ed-Dabi'nin, Kofi'nin ve hala tilkinin sıyrıldığı gibi sıyrılan el-İbrahimî'nin ifşa olduğunu yeterince fark etmişsinizdir. Amerika'nın ulusal koalisyonu çıkardığı bu plan, sizin ayaklanmazı yönelik en tehlikeli istasyonlardan biridir. Oysa sizler, neredeyse sizler için açılacak olan bir nusretin kapılarındasınız. O halde Allah'ın ipine sımsıkı sarılınız ve akidesi ve hayat nizamıyla azim İslam esası temelinde ümmetin kalkınma projesini taşıyan ve Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in, ثم تكون خلافة على منهاج النبوة "Sonra Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet olacak"sözleriyle müjdelediği Raşidi Hilafet'i kurmak için çalışan siyasî bir hizib olan Hizb-ut Tahrir ile birlikte Resulullah'ın livası altında birleşiniz. Böylece umulur ki Şam, Dâr-ul Hilafet'in merkezi olabilir. Aynen Taberi'nin rivayet ettiği sahih hadis-i şerifte geçtiği gibi. Zira bu hadiste Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur:
عُقْرُ دَارِ الإِسْلامِ بِالشَّامِ "İslam Dârı'nın merkezi Şam olacaktır."
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti
H. 18 Muharrem 1434
M. Pazar, 02 Aralık 2012