بسم الله الرحمن الرحيم
Hilafet'in Vakti Gelmiştir!
Hilâfet, Hicri 28 Recep 1342 (Miladi 3 Mart 1924) tarihinde Büyük Millet Meclisindeki şaibeli, olaylı ve meşum oturumla kaldırıldı. Bu oturumda alınan karar sadece Türkiye sınırları içerisinde yaşayan Müslümanları değil, tüm İslami Ümmeti yakından ilgilendiren hayati bir karardı. Zira bu karar ile birlikte bela ve musibet kapıları kırılmış, İslami Ümmet sömürgecilerin olmayan vicdanına terk edilmiş ve sahipsiz bırakılmıştı.
İşte o ağıt gününden beri İslami beldelerde yaşanmaya başlanan zulüm, şiddetini hiç yitirmeden dalga dalga yayılarak devam ede gelmiştir. Öyle ki; sömürgecilerin beldelerimizi işgal ve talan etmesi, Müslümanların kanının akması, zindanlara hapsedilmesi, ırzlarının kirletilmesi alelâde bir haber olarak ajanslarda her gün yer almaktadır. Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in bildirdiği acı günler artık her gün yaşanır bir vaziyete ulaşmıştır. Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştu:
يوشك أن تداعى عليكم الأمم من كل أفق كما تداعى الأكلة على قصعتها، قال: قلنا يا رسول الله أمن قلة بنا يومئذٍ؟ قال: أنتم يومئذٍ كثير ولكن تكونون كغثاء السيل، ينتزع المهابة من قلوب عدوكم، ويجعل في قلوبكم الوهن، قلنا وما الوهن ؟ قال: حب الدنيا وكراهية الموت "Yiyicilerin (oburların) tabakları üzerine üşüşmeleri gibi Ümmetlerin (diğer milletlerin) her taraftan sizin üzerinize üşüşmeleri yakındır." Dedik ki: "Yâ Rasul Allah! Bu, bizim o zaman (sayıca) çok az olmamızdan dolayı mıdır?" Dedi ki: "Siz o zaman çok olursunuz, velâkin selin köpüğü gibi köpükler olursunuz ki düşmanlarınızın kalplerinden sizin heybetiniz çıkar ve sizin kalplerinize de Vehn girer." Dedik ki: "Vehn de nedir?" Dedi ki: "Hayatı sevmek ve ölümü kerih görmektir."
Kan ve gözyaşı yağmuru şiddetle yağmaya devam ederken, beldelerimize çöreklenmiş yöneticiler kendilerine bahşedilen koltukları kaybetmemek adına bu zulümlere ortak olurken Müslümanlar hep mazlum ve mağdur kaldılar. Hatta bu hain yöneticiler, zulümlere seyirci kalmakla yetinmeyip sömürgecilerin tüm işgal planlarına tam destek verdiler. Tıpkı Pakistan yönetiminin Swat Vadisinde Müslümanları ABD'nin talimatıyla katletmesi gibi, tıpkı AKP hükümetinin işgalci ABD ile stratejik ortaklık kurması, Erdoğan'ın BOP'a eş başkan olması gibi...
Hilâfet'in kaldırılmasının hayati bir mesele olduğunu her fırsatta dile getirmemizin sebeplerinden biri de işte bu işgalci kafirler ile işbirlikçi yöneticilerin çektirdiği aşağılık resimdir.
Hilâfet, İslâm Şeriatı hükümlerinin uygulanması ve İslâm Davetinin âleme taşınması için dünyadaki bütün Müslümanların genel başkanlığıdır. O, Müslümanları bir araya getirip beldelerini birleştiren siyasi bir varlıktır. Yine o, Müslümanların vahdetini sağlayacak, onları tek ümmet, tek devlet ve tek yumruk yapıp küffarı ve işbirlikçilerini yıkacak olan tek otoritedir.
Hilâfet, şerî hüküm olarak salah gibi, savm gibi farzdır, hatta farzların tacıdır. Zira diğer şeri hükümler ancak onun varlığıyla tatbik edilir. Onu farziyeti Kuran, Sünnet, sahabenin icması ve şeri kıyasla sabittir.
Hilâfet, akli olarak da ihtişamlı bir gücün kaynağıdır. Her ne olursa olsun onun tekrar ikame edilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Taassup derecesine varan kavmiyetçilik fikrini hala bünyesinde taşıyan 500 milyon kişi ile 27 ülkenin oluşturduğu Avrupa Birliği'ne kabul edilmeyi kendisine ve Müslüman Türkiye halkına hedef tayin edenlerin; Müslümanların asla birlik oluşturamayacaklarını, dolayısıyla Hilafet'in gerçekleşmekten uzak bir hayal olduğunu söylemeleri Hilâfet Devleti hakikatini gölgeleme ve onun gelişini erteleme gayretinden başkası değildir.
Hilafet'e amansız bir savaş açan Türkiye yöneticilerinin tam 50 yıldır Avrupa Birliği'ne girmek için her türlü girişimde bulunması, bu konuda şahsiyetlerini ayaklar altına alarak her önüne gelenden yardım dilenmesi ve 50 eyaletten oluşan ABD'yi dünyanın efendisi olarak kabul etmesi ne kadar da acıdır. Oysa İslami Ümmet devasa petrol, doğalgaz ve su rezervleriyle, stratejik ve tarıma elverişli geniş coğrafyasıyla, 1,5 milyara yakın insan gücüyle Hilafet Devleti'nin kuruluşunu özlemle beklemektedir.
Evet, Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] kafirlerin Müslümanlara vahşi hayvanlar gibi saldıracaklarını söyledi ve bu gerçekleşti. Ancak Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] Ahmed'in Huzeyfe İbn-ul Yemân kanalıyla tahric ettiği Sahîh Hadis'te bu saldırılara dur diyecek olan Hilafet Devleti'nin yıkıldıktan sonra tekrar kurulacağını da müjdeleyerek şöyle buyurmuştur:
تَكُونُ النُّبُوَّةُ فِيكُمْ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا عَاضًّا فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ثُمَّ سَكَتَ "Allah'ın olmasını dilediği kadar aranızda Nübüvvet olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra Isırıcı Meliklik olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu da kaldıracaktır. Sonra Zorba Diktatörlük olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır." Sonra sükut etti..
Allah [Subhânehu ve Te'alâ] mümin kullarına vaat ederek şöyle buyurmuştur:
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِيـنَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُون "Allah, sizlerden îmân edip sâlih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halîfe kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halîfe kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini (İslam'ı) yeryüzünde hâkim kılacağını, (geçirdikleri) bu korkularını güvene çevireceğini vaat etti. Zira onlar yalnız Bana kulluk ederler ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Her kim de bundan sonra inkâr ederse işte onlar fâsıkların ta kendileridir." [en-Nûr 55]
Müslümanlara yapılan zulümler her ne kadar yüreğimizi dağlasa da, Hilafetsiz geçen her gün Ümmetin kara günleri olarak tarihe geçse de, kafirler ve onların işbirlikçileri onun yeniden hayat bulmasını engellemeye çalışsa da, bu çalışmaları boşa çıkartacak bir çok gelişme de peş peşe yaşanmaktadır. Bugün Endonezya'da Ümmetin her coğrafyasından gelen alimler ortak bir deklarasyonla Hilafet'in farz olduğunu beyan etmişler, Ukrayna'dan Tanzanya'ya, Avrupa'dan Avustralya'ya kadar her coğrafyada Müslümanlar Hilafet'in yeniden inşası için konferanslar, mitingler ve yürüyüşler düzenlemişlerdir. Bu canlılık Hilafet'in vaktinin çok daha yakın olduğunu hissettirmektedir.
Râşidi Hilâfet Devleti dünyayı karanlıklardan kurtarıp aydınlatacak tutuşturulmuş bir ateştir. Hangi isimle isimlendirilmiş olursak olalım bu muazzam ateşe Türkiye'de yaşayan Müslümanlar olarak hepimiz bir odun atmalıyız. Öyle ki dünyanın her köşesinden görülebilen büyük bir ateş olsun, öyle ki dünya da karanlık hiçbir köşe kalmasın. Bu ateş zulmün, işgalin, talanın ve küfrün bittiğinin habercisi olsun! Müslümanlar bu nurlu ateş ile aydınlansın ve içerisine düştüğü karanlık dehlizlerden bu ateşin ışığı ile kurtulsun!
Bugün Urumçi'de, Swat Vadisi'nde, Irak'ta, Filistin'de ve diğer beldelerimizdeki zulmü durduracak, bizleri tekrar yeryüzünün adaletli sahipleri kılacak olan Hilafet'ten başkası değildir. İşte bundan dolayı Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın sözünü tekrarlıyoruz ve diyoruz ki; لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَل الْعَامِلُونَ Çalışanlar işte böylesi (bir kurtuluş) için çalışsınlar! [Saffat 61] İşte bunun için Ey Müslümanlar, Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilâyeti sürekli ve ısrarlı bir biçimde sizleri kendisiyle birlikte çalışmaya çağırmaktadır. Hizb-ut Tahrir, bilhassa güç sahiplerini Râşidî Hilâfet Devleti'ni kurmak üzere kendisiyle birlikte çalışmaya ve bu uğurda tüm güçlerini harcayarak şafak vaktini hızlandırmada yarışmaya dâvet etmektedir: وَفِي ذَلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ Yarışanlar işte bunun için yarışsınlar! [el-Mutaffifîn 26]
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey imân edenler! Allah ve Rasulu sizi, size hayat verene çağırdığında icâbet edin. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz muhakkak O'nun huzurunda toplanacaksınız." [el-Enfâl 24]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti
H. 28 Raceb 1430
M. Çarşamba, 22 Temmuz 2009