بسم الله الرحمن الرحيم
Gönüller Hilafetin Geri Dönüş Özlemi ile Yanıp Tutuşuyor, Öyleyse Geri Dönüşü İçin Kolları Sıvayın
28 Recep 1342’de küfrün başı İngiltere, hain Arap ve Türklerin işbirliğiyle Hilafet Devletini yıktı. Bundan 98 yıl önce mücrim Mustafa Kemal, İslami Hilafeti ilga etti. O tarihten bu yana İslam ümmeti Rabbin Kitabı ve Peygamberin Sünnetine göre hükmeden bir çobandan yoksundur. Dahası sömürgeci kâfir, ümmetin tepesine emirlerine karşı gelmeyen, emredileni yapan, satranç tahtasındaki piyonlar gibi dilediği zaman hareket ettiren bir grup ajan ve kukla dikti... Doksan sekiz yıldır İslam ümmeti, çer çöp gibidir. Kâfir ve ajanları, gücünün sırrı ve izzetinin kaynağı olan İslam ve Hilafet Devletini yıktıktan sonra ümmetin hiçbir ağırlık ve değeri kalmamıştır.
Hilafet Devleti, on üç yüzyıl boyunca hüküm sürdü. Yeryüzünün dört bir köşesine adalet ve iyiliği yaydı. Dost düşman herkes buna tanıklık etti. Ulusların kaynak ve servetinde gözü olan zalim bir devlet değildi. Aksine adaleti ikame ediyor, Allah ve Rasûl’üne itaat ederek yeryüzünde iyiliği yayıyordu. İslam’ın yayılmasıyla dünyanın en ücra köşesine adalet ve iyilik yayıldı. On üç yüzyıl boyunca ümmet, izzet ve hâkimiyet içinde yaşadı. Allah’ın mükellef kıldığı misyonu icra ediyor, İslam’ı ve adaleti yayıyordu. Gerçekten âlemlere bir rahmet ve ışık olmuştu. Fakat kâfirler ve hain işbirlikçileri, ümmete karşı komplo kurdular. Ümmete darbe vurmak ve bitirmek için gecelerini gündüzlerine kattılar. Bunu başardıklarında, Müslüman ülkeler açgözlülerin talanı haline geldi. Vücudu paramparça oldu. Varlığı yıkıldı. Filistin kaybedildi, Allah’ın en aşağılık yaratığı Yahudiler tarafından Mescidi Aksa kirletildi. Ümmet, tek bir devlet ve tek bir bayrak altında tek bir akideye göre yaşayan bir ümmet iken, sözde devletçiklere bölündü. Her bir devletin kendine ait renkli bir paçavrası ve sömürgeci kâfir yapımı anayasası oldu. Başına işi sömürgeciliğine hizmet etmek, İslam ile savaşmak, ümmetin zenginlik ve olanaklarını sömürgeciliğe peşkeş çekmek olan ajan yöneticiler getirildi.
Ey Müslümanlar!
Kâfir, işbirlikçileri ve ajanları, namaz, oruç ve hac nedeniyle size savaş açmış değiller, aksine Allah’ın sizin için seçip beğendiği yönetim sistemine (Hilafet) ile mücadele etmektedirler. Çünkü ümmete gücünü iade edecek olanın Hilafet olduğunu biliyorlar. Çünkü Hilafet, onurları koruyacak, İslam’ı himaye edecek, yokluğunda maruz kalınan zulüm ve haksızlığı Müslümanlardan kaldıracaktır. Bu yüzden kâfirlerin, İslam’ı insanların referans alacağı, anayasa ve yasamaları olacağı bir sistem haline getirmek için çalışan siyasal İslam ile mücadele kaygılarının olduğunu görüyorsunuz.
فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّىٰ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجاً مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيماً “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” [Nisa 65] İslam’a karşı savaşları, yönetime karşı bir savaştır, yaşamın her alanında uygulanması gereken siyasal bir sistem olarak İslam’a karşı bir savaştır.
Ey Ürdün halkı!
Yaşadığınız, hissettiğiniz ve gördüğünüz gerçeklik budur: Zillet, kölelik ve kâfir Batı uşakları tarafından mallarının yağmalaması. Davanız, bir somun ekmek ya da yaşam koşullarını iyileştirmeden ziyade maruz kaldığınız hastalığın nedenini ortadan kaldırmak ve yok etmek olmalıdır. Bunun dışında sarf edilen her türlü çaba, Müslümanları varlık yokluk meselesinden ve bu gerçekliği kökten değiştirme olgusundan saptıracak, Hilafeti kurma, İslami hayatı yeniden başlatma, ümmetin aramızdan seçeceği bir Halifenin yönetimi ve Rabbimizin Şeriatının uygulanması konusundan sarfı nazar edecektir. İrade göstermeleri halinde Müslümanlar, bu zararlı rejimleri ortadan kaldırabilecek güçte ve enerjidedir. Bu rejimlerin devrilmesi talebiyle Tunus, Cezayir, Mısır, Suriye, Yemen ve diğer ülkelerde sokaklara çıkan milyonlarca insan bizden uzakta değil. Bu insanlar, iktidardaki zebanilerin, Tağuti yandaşlarının kendilerine her şeyi yapacaklarını bildikleri halde verilecek fedakârlıkları hiçe saydılar. Bu onların sokaklara çıkmalarını, Allah’ın kanununa göre yönetmeyen bu kukla rejimlerin devrilmesi için camilerde avazları çıktığı kadar bağırmalarını engelleyemedi.
Ey İnsanlar!
On yıllardır iyi bildiğiniz Hizb-ut Tahrir, size asla yalan söylemeyen bir liderdir. Asla ödün vermemiş ya da geri adım atmamıştır, aksine yerleşik dağlar gibi sapasağlamdır. Bu kayıp farzı, daha doğrusu farzların tacını ümmete açıklamak için gecesini gündüzüne katmaktadır. Bu farz ile ancak diğer farzlar doğru şekilde yerine getirilebilir. Mescidi Aksa’yı kurtaracak ordulara Halifeden başka kim komutanlık yapabilir? Yeryüzünün doğusu ve batısındaki Müslümanların maruz kaldığı katliam ve zulmü Halifeden başka kim def edebilir? Yaklaşık yüzyıldır geçersiz olan Allah’ın Kitabını kim uygulayabilir? Hükümlerini kim diriltebilir? Anayasa ve sistemini kim uygulayabilir? Halife ve Hilafet Devletinden başka kim yapabilir bunları? Bu nedenle Hizb-ut Tahrir’in Hilafet çalışmasını uğraş ve amaç haline getirmesi şaşırtıcı değildir ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bu ümmete yönelik şu müjdesi gerçekleşene kadar da öyle devam edecektir.
ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.” Nübüvvet metodu üzere Hilafetle yeryüzünde Allah’ın dini geçerli olana kadar ümmetten ve ordulardan kendisiyle birlikte çalışmalarını istemeye devam edecektir.
Hilafet, büyük bir iştir, çok görkemlidir, onu terk etmek ve onun için çalışmayı bırakmak en büyük günahlardan biridir. Bu konuda Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu sözü yeterlidir:
وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ، مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً“Kim boynunda biat halkası olmadan ölürse cahiliye ölümüyle ölmüş olur.” [Müslim] Biat, sadece Halifeye olur, Halifenin varlığı ile Müslümanların boynunda biat var olur.
Kuşkusuz Hizb-ut Tahrir, Hilafet kuruluncaya kadar bu yolda yürümeye devam edecektir. Bu nedenle ey Müslümanlar! Yeryüzünde Allah’ın dinini ikame etmek için hadi bizimle birlikte çalışmaya koşun. Gelin ey Müslüman ordular! Bu yüce farzı ikame etmek için ellerinizi ellerimiz üzerine koyun. Aziz ve Kavi olan Allah’a güvenin ve bilin ki inananlara Allah’ın zaferi yakındır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Ürdün Vilâyeti
H. 26 Raceb 1440
M. Salı, 02 Nisan 2019