- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Tunus Konferans Konuşması
“Müslüman Gençlik… Gerçek Değişimin Öncüleri” Müslüman Gencin Uyanması Değişime Liderlik Ediyor
Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Salât ve selam değerli Nebî’ye, onun âline, ashabına ve ihsan ile kıyamete kadar ona tabi olanlara olsun. Allah’ım günahlarımızı bağışla, sıkıntılarımızı gider ve korkularımızdan bizleri emin kıl. Bizi zulmetmeyen ve zulmede uğramayan ihlasa ermiş ve erdirilmiş kullarından eyle. Rabbim, göğsüme ferahlık ver, işimi kolaylaştır ve dilimdeki tutukluğu çöz ki beni anlasınlar.
Kerime kız kardeşlerim. Sizleri İslâm’ın selamı ile selamlıyorum. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Bu toplanmanız ve buluşmanız mübarek olsun. Bütün kalbimle davet icabet eden ve bu buluşmanın başarılı olmasına katkıda bulunan herkese şükranlarımı sunuyorum.
Gençlik; enerji ve üretkenliğin göstergesi, yapıcı ve doğal olmanın simgesidir. Ancak bugün gençlik; ağrılı ve acıklı bir gerçekliğin, sahipsiz kalmanın ve dışlanmanın ıstırabını çekiyor. Yitirdiği egemenliğinin, işgal edilmiş beldelerinin ve talan edilmiş servetlerinin iade edilmesini ümit eden Müslüman gençlik, kendini temsil edecek varlığın yokluğundan çekiyor.
Sömürgeciler neredeyse bir asırdır Müslüman gençliği batılılaştırmak ve inançlarından ve kimliğinden şüpheye düşürmek için çalışıyor. Ve sömürgeciler Hilafeti yıkıp, Batılı mefhumlarla eğitip yetiştirmek üzere bir grup seçti. Sonra da onları İslam'ı vurmak ve Ümmeti bu güne kadar eğitilip yetiştirildiği tüm kavramlardan kurtulmaya davet etmesi için kullandı. Tüm bunlara ilaveten, İslami fikrî mirasa külliyen karşı çıkıp Batı medeniyetinin ve tüm unsurlarının peşinden koşturmadıkça kalkınmanın ve ilerlemenin gerçekleşmeyeği fikrine boyun eğdirildi. Böylece gençlik içgüdülerini başıboş bırakan ve menfaat elde etmeyi ölçüt kılan bu zehirli fikirlerle zehirlendi ve düşüncesinin temelinden İslam Akidesini çıkartmış oldu. Bu da Müslüman gençlerin şahsiyetlerinde dengesizlik meydana getirdi. Duygularını harekete geçiren, özgürlük gibi sloganların aksı sedası olunca da hiç de ahenkli olmayan şahsiyetler çıktı ortaya. Sonra da bu şahsiyetlerin fizyolojik değişimin doğal sonuçları olduğunu iddia ederek, buna 'adölesan' veya 'ergenlik' diyerek, görev başındaki rejimler tüm sorumluluğu üzerlerinden attılar. Bu yaş grubunda görünen entelektüel ve fikrî çöküşün ve bundan dolayı meydana gelen sefaletin ve hüsranın sorumluluğu onlara aittir.
İslâm ümmetini vurarak diğer milletlerden üstün bir konum elde etmeyi hedefleyen kimse için bu garipsenecek bir durum değildir. Hedefini gerçekleştirmek için ölesiye çalışması da tuhaf değildir. İşte sömürgecilerin niyetini yansıtan çarpıcı ifadelerden birisi: “Kadeh ve güzel kadın, ümmeti Muhammedin yerle bir edilmesinde binlerce topun yaptığından daha fazlasını yapmıştır” Ve böylece Ümmeti madde ve şehvet sevgisinin içine batırmışlardır.
Ne zaman ki Batı, Müslümanların başlarına dikmiş olduğu hükümetlerin kendi plan ve programlarını uyguladığından emin oldu, o zaman gençliği bir kenara atacak bozuk eğitim sistemlerinin, yıpranmış ekonomilerin ve başarısız siyasetlerin de hoşnut edici sonuçlarını elde etmiştir. Bu durumdaki gençlik ise kendisini nasıl kurtulacağını bilmediği zorlukların içinde bulmuştur.
Aynı zamanda, sömürgeciler gençler arasında yenilikçi olan bir kesimin kendi beldelerine göç etmesini de memnuniyetle kabul etmiş, onları kendi iş yerlerinde istihdam etmiştir. Bu gerçeğin küçük bir göstergesi olarak bazı istatistikler sunacağız. Arap Birliği'ne göre Arap beldelerindeki doktorların %50'si, mühendislerin %23'ü Avrupa'ya gidiyor. Ve okumak için oraya gidenlerin %54'ü tekrar vatanına dönmüyor. Devletin 2012 yılında göç hakkında hazırladığı bir raporda, Tunus'tan 57 bin öğrenci yurt dışına göç etmiş ve geri dönenlerin sayısı %10'u geçmemiş. Tunus'tan göç eden işçi sayısı 83 bin 529. Arap Üniversitesi Yerleşim ve Göç Politikaları Enstitüsü'nün yayımladığı bir rapora göre Arapların, beyin göçünden dolayı yıllık 1,57 milyar dolar kaybettiğinden bahsediyor.
İşsizlik, suç ve göç arasında sıkışmış gençlik ise, bir trajik gerçeklikten kaçarken kendini daha da kötü olan başka bir gerçekliğin içinde buluyor. Zira Batı, kendi ihtiyacına göre barındırma ve kovma siyaseti uygulamaktadır.
Mağrib bölgesinde (örneğin Fas, Cezayir ve Tunus) gençlik toplam nüfusun yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Bunların çoğunluğu iş piyasasının dışında kalmış, bekar ve günlük ihtiyaçlarını giderebilmek için, babalarına bağımlılar. Ayrıca her bölgede "Gençlik Bakanlığı" diye bir bakanlık bulunması da garip. Garip olmayan ise, bu bakanlıkların hiçbir işe yaramamasıdır. Fakat, hiçbir değeri olmayan bir imaj sunmak zaten onlar için normal olanıdır.
Eğitim kurumlarına gelince, bunlar gençliği kendi değer ve hükümleriyle işlemek için açık alan temsil etmektedir. Eğitim kurumları açıkça toplum içindeki nüfuz sahibi kişilerin, sömürgecilerin ve bilhassa onların dalkavuklarının menfaatlerine yarayacak sembolik kişilikleri çoğaltmanın garantörleridirler. Eğitim müfredatında ve programında belirlenmiş olan içerikler ise sürekli olarak okul saati, okul yapıları ve kullanılan teknik araçlar etrafında dönüp dolaşan yenileme çağrıları ile tereddütsüz bir şekilde çoğaltılıp tekrarlanmakta.
Örnek olarak, özellikle Tunus'ta eğitimi reform ettiklerini iddia ederler. Oysa tüm çabalarını ve paralarını kendi işlerine geldiği gibi okul faaliyetleri ve kültürel kulüpler oluşturmak için harcarlar. Fakat ne tür bir kültürle donatıyorlar? Hokkabazlık ve zerre kadar ar duygusu ve dürüstlükten yoksun şamatalı müzikler eşliğinde danslar... Halbuki en çok gözetilmesi ve yetişmekte olan nesillere yerleştirilmesi gereken değerler ar ve dürüstlüktür. Eğitim alanındaki değişiklikler ancak verilen izinler ve görevlendirmeler çerçevesinden yapılabilmektedir.
İşte bu felaket ortamında sivil toplum kuruluşları, gençliği kendilerince reform faaliyetlerinin önemli ve etkili bir unsuru olmaya çağırıyorlar. Ümmetin samimi evlatlarının eliyle köklü değişimin meydana gelmesi korkusuyla da bu çalışmalarını programlı bir şekilde medya desteğiyle yürütmekteler.
Diğer taraftan “geleceğin liderleri” başlığı altında yabancı örgütler gençleri kutuplaştırmakta ve kışkırtıcı üsluplarla onları eğitmektedirler. İçinde liderlik nitelikleri bulunduranları seçip, onları şüpheli ortamlara düşürüp, ardından pazarlık yaparak kendi seslerini duyuran piyonlar olarak ellerine geçirmekteler.
Böylesi bir dünyada gençlerin dışlanmasına ve çürüyen değerlerine yol açan nedenleri sayan çok araştırma yapılmıştır ve hala yapılmaktadır. Ne var ki, bunun sebebini dağılan aile yapısıyla, veya bilgi eksikliğiyle veya maddi imkanlardan yoksun olmakla açıklamaya kalkışırken işin özünü kaçırmaktalar. Tüm bahsettikleri gerekçeler sebeb veya neden değil, aksine sonuçları temsil etmektedir. Asıl sebep, kendilerine hükmeden Batılı otorite ve Batı'nın emirlerine itaat eden ve onun planlarını uygulayan aracı olan, birbiri ardından gelen ajan hükümetlerdir.
Her ne kadar batılılaştırmaya çalışsalar da, bu gençlik, Müslüman gençliktir ve onun hayata bakış açısı Akidesinden fışkırmaktadır. Bundan dolayı da Mağripli forumlarda yapılan istatistiksel araştırmalarda, gençleri temsil eden fertlerin %79'u hayat nizamı olarak Şeriatın tatbik edilmesini arzulamıştır ve kadınlar için Şer'i tesettürü isteyenlerin oranı %95 çıkmıştır.
Gençliğin dirilişinin en iyi temsili Tunus'taki gençlik devrimidir. Bu devrim sömürgecileri ve onların ahbaplarını şoke etmiştir, kağıtlarını dağıtmış ve planlarını alt üst etmiştir. Şayet Batının ajanları bu gençliği kandırmaya ve yolundan alıkoymaya yardımcı olmasalardı, bu uyanış tüm İslam dünyasına sıçramış olacaktı.
Öyleyse, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem zamanında olduğu gibi gençlik değişime nasıl öncülük edebilir? İslam tarihi, ölüm kalım meselelerinde yardımlaşan ve devletin inşasında katkıda bulunan sonsuza dek örnek kalacak genç şahsiyetlerle doludur. Nitekim Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, gençliğe ordu komutanlığı gibi önemli görevler tevdi etmiştir. Yine onları namazlara imamlık yapmak, vahiy kâtipliği ve yargı ile ilgili işleri yürütmekle görevlendirmiştir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:
أوصيكم بالشباب خيراً، فإنهم أرق أفئدة.. لقد بعثني الله بالحنيفية السمحة.. فحالفني الشباب وخالفني الشيوخ “Size gençlere iyi davranmasını tavsiye ederim. Zira onlar en narin kalpli olanlardır… Allah beni hoşgörülü hanîf ile gönderdi… Gençler benimle anlaştılar fakat ihtiyarlar bana muhalefet ettiler.” [Buhârî] Yine SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:
سبعة يظلهم الله في ظله يوم لا ظل إلا ظله إمام عادل، وشاب نشأ في عبادة الله “Yedi grup insan vardır ki kıyamet günü gölgenin olmadığı zaman Allah onu gölgelendirecektir. Adil imam (devlet başkanı), Allah’a ibadetle meşgul olan genç” Bundan dolayı gençliğe ergen nazarıyla değil, devlet adamı nazarıyla bakılmalıdır. Zira bedensel ve zihinsel değişimlerin meydana gelmesiyle birlikte olgunluk yaşına ulaşmış insanlardır onlar. Bu yaşlar aynı zamanda sorumluluk üstlenmenin ve mesuliyet sahibi olmanın yaşı olarak görülmelidir. İslam'ın tesir gücüyle gençlik yaşlarının enerjisi ve tesir gücünün mezcinden değişimin büyük liderleri ve öncüleri doğacaktır.
Allah'a kullukla yetişmiş gençliğe gelince: Sömürgecilerin İslam beldelerindeki hakimiyeti izale edilmek zorundadır. Bu da kendilerine hükmeden rejimlerin yıkılmasından başkasıyla gerçekleşmeyecektir. Bazı yüzleri değiştirmekle veya anayasalarda madde değişiklikleri yapıp yerine başka beşeri maddeler getirmekle gerçekleşmeyecektir. Aksine bu değişim, sadece nizamı Ümmetin Akidesinden fışkıran, Nübüvvet Metodu üzere Raşidi Hilafet'in tekrar ikame edilmesiyle gerçekleşecektir. Allah Subhânehu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَاَهُمْ بِالْحَقّ اِنَّهُمْفِتْيَةٌاٰمَنُوابِرَبِّهِمْوَزِدْنَاهُمْهُدًى“Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz: Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.” [Kehf 13]
Öyleyse ey gençlik! Sakın sana zulmedenlere, seni aciz olmakla, yetersiz ve istikrarsız olmakla suçlayanlara meyletme. Sizden öncekilerin olduğu gibi, bu Ümmetin şanını ve medeniyetini inşa eden, dini, devleti ve izzeti koruyanlar gibi olun. Dininizle aziz, ümmetinizle izzetli olun. Davete icabet etmek, kulların halini düzeltecek ve kulların Rabbini razı edecek olan İslâmî hayatı yeniden başlatmak için çalışmak suretiyle akidenizle aydınlanın.
Sayadi Chedia tarafından yazıldı