Date : H.17 Zilka’de 1444 M. Salı, 06 Haziran 2023 | No: |
Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Alim Ata Bin Halil Ebu Raşta’dan,
Mübarek Şam Toprağında Hakkı Bütün Çıplaklığıyla Söyleyen Davet Taşıyıcılarına Bir Mesaj
Ey değerli kardeşlerim!
Es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Sorunlar, zayıf ruhlar ve çevrenizdeki kalplerinde hastalık olanlar sizi çepeçevre kuşatmış olsa da parlak duruşunuz ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan hak üzerindeki sebatınız beni ziyadesiyle memnun etmiştir. Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu buyruğundaki kimseler gibisiniz:
الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُوا حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ * فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللهِ وَاللهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ * إِنَّمَا ذَلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءَهُ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِي “Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler. Bundan dolayı Allah’tan bir nimet ve lütufla kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan geri döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir. O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz, benden korkun.” [Ali İmran 173-175]
Ey değerli kardeşlerim!
Biz, davet taşımada üç merhalede de Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i örnek ediniyoruz. Nasıl ki müşrikler, büyüğüyle küçüğüyle Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem karşısında durmuşlarsa, zalim hükümdarlar da bizim karşımızda durmuş, münafıklar ile kalplerinde hastalık olanlar da bu konuda onlara destek olmuşlardır. İslam kisvesine bürünen hastalıklı kişiler, zorbalardan dünyevî kazanç ve geçici ganimet istemiyle çemberin aleyhlerinde değil lehlerinde döndüğünü sanmaktadırlar.
فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَى أَنْ تُصِيبَنَا دَائِرَةٌ فَعَسَى اللهُ أَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِنْ عِنْدِهِ فَيُصْبِحُوا عَلَى مَا أَسَرُّوا فِي أَنْفُسِهِمْ نَادِمِينَ * وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُوا أَهَؤُلَاءِ الَّذِينَ أَقْسَمُوا بِاللهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ إِنَّهُمْ لَمَعَكُمْ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَأَصْبَحُوا خَاسِرِينَ “İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar. (O zaman) iman edenler derler ki: “Sizinle beraber olduklarına dair var güçleriyle Allah’a yemin edenler şunlar mı?” Bunların çabaları boşa çıkmıştır. Böylece ziyan edenler olmuşlardır.” [Maide 52-53]
Ey değerli kardeşlerim!
Hakkı bütün çıplaklığıyla söylemeniz, İslam ve Müslüman düşmanlarını hayrete düşürmüştür. Nasıl olur? Silahsız ve ordusuz onların tuzaklarını boyunlarına geçirdiniz, işlerinin sonunu hüsrana uğrattınız, bu yüzden insanlar onları bir kenara atmışlardır... Batıl ehli, ne kadar yükselirse yükselsin, kendi elleriyle yaptıkları bataklığa düşeceklerinin farkında değillerdir... Uyanıklık ve basiretin eşlik etmediği sürece kılıcın da tek başına işe yaramadığının da farkında değillerdir... Heyet (Heyeti Tahrir Şam) sahipleri, çevrelerindeki ülkelerin Şam tiranıyla normalleşmesine tanık olurken akletmiş olsalardı, bunun sonucunda en tatlısı acı olan iki şeyin kendilerine dokunacağını anlarlardı: Şam tiranına boyun eğmek ya da güç ve şiddet yoluyla rejimin kovuşturmasına maruz kalmak... Bu nedenle akıllı olsalardı çevrelerindeki insanlara iyi davranırlar, onları desteklerler, rejimin o baskı günlerinde onlara yardım ederler, zorbanın yaptığı gibi dava taşıyıcılarını kovuşturmada rejimi taklit etmezlerdi. Onun için kendi yaptıkları bataklığa düşeceklerdir... Onların durumu ahiretten önce bu dünyada daha beter olacaktır. Sonra pişman olacaklar ama iş işten geçmiş olacaktır.
Ey değerli kardeşlerim!
Sömürgeci kafir ülkeler ve Müslüman ülkelerdeki ajanlarının gençlerimizi tutuklayıp işkence ettiklerini ve bazıların bu ülkelerin hapishanelerinde şehit düştüğünü şüphesiz biliyorsunuz... Buna rağmen Allah yolundaki kararlılığımız zayıflamamıştır. Söz konusu ülkeler, Heyet’ten daha güçlüdür ve topladıkları mal daha fazladır... Çünkü biz Allah’ın kullarıyız, hakkı söyleriz, Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayız, sıkıntıları giderenin Aziz ve Güçlü olan Allah olduğuna inanırız. O, izzetimizin kaynağı ve düşmanımızın tuzaklarını zayıflatıcı ve engelleyicidir...
وَمَنْ يَتَّقِ اللهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجاً * وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْراً “Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” [Talak 2-3]
Ey kardeşlerim!
- Krizin şiddetlenmesi, kurtuluşun habercisidir... Allah Subhânehu ve Teâlâ’dan birbiri ardına gelen bu ardışık krizleri Allah’tan bir fetih ve Raşidi Hilafetin kurulması yakın zaferinin izlemesini niyaz ediyoruz. Güçlükle beraber bir kolaylık değil iki kolaylık vardır:
- El Hakim’in Müstedrek’inde (2/329) Ömer İbnü’l Hattab RadıyAllahu Anh’dan sahih bir senetle rivayet edip Müslim’in şartına göre sahih dediği ve Ez Zehebi’nin de El Telhis adlı eserinde ona muvafakat ettiği bir olayda şöyle geçmektedir: Ömer’e Ebu Ubeyde’nin Şam’da kuşatmaya maruz kaldığı ve kavmin ona komplo kurduğu ulaştı. Bunun üzerine Ömer ona şöyle yazdı: Selamun aleyke ve badu: “Bil ki, Mümin bir kula nerede bir şiddet inecek olsa Allah ondan sonra bir ferec (kurtuluş) verir. Zira bir zorluk iki kolaylığa asla galebe çalamaz.”
- İbn Kayyim da -Allah rahmet etsin- Bada’il Fevaid adlı eserinde (başlangıçta cami bir kaide babında) Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın:
فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراً إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراً “Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.” buyruğu hakkında şöyle demiştir: “Güçlük kelimesi -iki kere tekrarlansa bile- marife (belirli) lafızla tekrarlanmıştır, dolayısıyla birdir. Kolaylık ise nekra (belirsiz) bir lafızla tekrarlanmıştır, dolayısıyla iki kolaylıktır. Güçlük, iki kolaylıkla kuşatılmıştır, öncesinde bir kolaylık ve sonrasında bir kolaylık. Onun için bir güçlük iki kolaylığa asla galebe çalamaz.”
Ve’s Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Kardeşiniz |
|