Haber-Yorum

Türkiye’de Yapılan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri, Aldatma Döneminin Sonunun Bir Başlangıcıdır

Haber:

24 Haziranda, Türklerin Cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimleriyle bir randevusu olacak. Türkiye Cumhurbaşkanı bu sayede rejimi başkanlık sistemine dönüştürmeyi amaçlıyor. Ankara’da hükümete yakın kuruluşların yapmış oldukları kamuoyu yoklamalarına göre halkın yüzde 45 ila 55 arası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yana oy kullanacaklar. Bu sırada muhalefet, seçimler yapılırken tarafsız bir atmosferin yokluğundan şikâyetçi olurken (muhalefete yakın “SONAR” Araştırma Şirketi Başkanı) Hakan Bayrakçı’nın vurgulayıp açıkladığı üzere Türkiye’deki otorite ülkede “korku” iklimi oluşturmakta olup bu bağlamda ankete katılanların yüzde 10’u önümüzdeki seçimlerde kime oy kullanacağını reddediyorlar ve Bayrakçı, hükümete yakın siteleri, Pazar günü yapılacak seçimleri etkilemek için hatalı sonuçlar vermekle suçluyor. (Kaynak DW)    

Yorum:

Demokrasi sürekli olarak kamuoyunu manipüle ediyor ve Türkiye’deki seçim hazırlıkları da bu şekilde yapılıyor. Nitekim Erdoğan ve partisi, Osmanlıların mirasının akorduyla oynuyorlar ve onların şanlı zaferlerine dokunuşta bulunuyorlar ki Osmanlılar, Erdoğan ve partisinden beridirler. Nitekim Erdoğan, bunun öncesinde ve -hala- (hakikatte Allah’a, Resulü’ne ve müminlere bir ihanet olduğu halde) Afrin’deki “zaferi” gibi sahte zaferler türetiyor, (sömürgeci İngilizlerin kalıntıları laiklerden ve Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet’e davet eden gerçek muhlislerden) kendisine muhalif olan herkese baskı uyguluyor ve (gerçekte ülkenin dış borçlarını yerel bankaların iç borcuna dönüştürüp ek borçları artırmasının ardından ülkeyi iç faiz borçlarıyla boğduğu halde) ülkeyi ekonomik olarak kalkındırdığını söyleyerek insanları aldatıyor. Tabi Türk Lirası döviz kurundaki enflasyon, onun “zaferlerinin” sonuncusu değil!

Bu şekilde Erdoğan ve partisi, Türkiye’de seçimler için aldatma ve korku atmosferleri oluşturdu ve insanları şu iki seçenek arasında bıraktı; ya küfürlerini izhar eden laiklerden olacaklar ya da din kisvesine ve şerefli Osmanlıların azametine bürünmüş laiklerden olacaklar! Eğer insanlardaki doğru düşünme metodu ve önlerindeki doğru seçenek ortadan kaldırılmayıp çağrıları bastırılmamış olsaydı,  her iki tarafında kazanma şansı olmazdı. Ancak insanların düşünme metoduna isabet eden ve dünyaya yayılan (pragmatik düşünme şekli, yani “ehven-i şerrin, iki şerden daha hafif olanının seçilmesi” şeklindeki) hastalık nedeniyle Türkiye’deki insanların seçimi akidelerinden kaynaklanmış olmayacağı gibi iradeleri, ülkeleri ve ümmetleri için gerçek bir yansıma da olmayacaktır! 

Seçimlerde Erdoğan ve ittifakının başarılı olma olasılığı, Türkiye halkı arasında İslam ve onunla yönetilmesine dair bir kamuoyu olmadığı anlamına gelmez. Bilakis doğru olan tam tersidir. Eğer insanlarda İslam’a ve Allah’ın indirdikleriyle yönetilmesine dair sevgileri ve tutkuları olduğu üzere bir kamuoyu olmamış olsaydı, Erdoğan ve ittifakı sırf İslam’a yakın oldukları ve İslam üzere olan kamuoyunu kucakladıkları için herhangi bir seçimde başarılı olamazlardı. Dolayısıyla bu, bir zaman meselesidir.  Nitekim Allah’ın, muhlis bir şekilde çalışanlara Türk ordusu veya kendilerini ümmetleri için aday gösterecek, rıza ve gönül hoşnutluğu ile biat alacak diğer İslam orduları içerisindeki güç ve kuvvet ehlinin nusretini ihsan etmesiyle birlikte ümmet, Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatının ardından Raşidi Hilafet ve ardından Emeviler, Abbasiler ve Osmanlılar günlerinde olduğu gibi ihtişamlı günlerine geri dönecektir.

وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا “Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” [Talak-3]

Bilal Muhacir - Pakistan

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazdı