Cuma, 27 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/29
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
“Minber-i Aksa Vaizler ve Hatipler” Sempozyumu

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

“Minber-i Aksa Vaizler ve Hatipler” Sempozyumu

Haber:

Uluslararası Minber-i Aksa Sempozyumu, 29/07/2018 geçen Cumartesi günü İstanbul’da sona erdi. İkinci Uluslararası “Minber-i Aksa Vaizler ve Hatipler” Sempozyumuna, Türkiye’den ve dünyanın çeşitli ülkelerinden alimler katıldı. Geçen Cuma ve Cumartesi gününe kadar devam eden sempozyuma, Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ali Muhyiddin el-Karadaği'nin yanı sıra 50'den fazla ülkeden 400'ün üzerinde alim, hatip ve vaiz katıldı. İlk gün, Beytül Makdis Çalışmaları Vakfı ve Kudüs’e yardım etmeye yönelik adaptasyonu da dahil birçok konu tartışılırken ikinci gün ise katılımcılar için eğitim atölyelerine tanık olundu ve burada Kudüs meselesine hizmet etmek için iletişim becerileri ve teknikleri ile Beytül Makdis ile yasal çalışmaların yanı sıra teknik paragraflar tartışıldı.   

Yorum:

Şüphesiz alimler, ümmetin hayatında önemli bir rol oynamaktadır. Zira İslam, alimleri ümmetin pusulası kılmıştır. Nitekim ümmette bir sapma olduğunda, bozulduğunda, cehalet yaygınlaştığında veya ülkeleri işgal edildiğinde alimler ümmetin gözlemcisi olup insanlara Rablerinin dinini öğretirler, iyiliği emredip kötülükten nehyederler ve insanlarda Allah yolunda cihat ruhunu canlandırırlar. Geçmişteki Rabbani alimler, Müslüman bireylere iyiliği emredip kötülükten nehyetmekle sınırlı kalmazlar, bilakis yöneticilerin karşısında da dururular ve onlara hakkı haykırırlardı. Bunun için Nebi Aleyhissalatu ve’s Selam, şu kavlinde onları övmüştür: الْعُلَمَاءُ وَرَثَةُ الأَنْبِيَاءAlimler, peygamberlerin varisleridirler.” Allah, onlar hakkında şöyle buyurmuştur: إنّما يَخشَى اللهَ مِن عِبادِهِ العُلَماءُKulları içinden ancak alimler, Allah'tan (gereğince) korkar.” [Fatır-28] Yine Aleyhissalatu ve’s Selam, onlar hakkında şöyle buyurmuştur: إِنَّ مَثَلَ الْعُلَمَاءِ فِي الأَرْضِ كَمَثَلِ نُجُومِ السَّمَاءِ يُهْتَدَى بِهَا فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ فَإِذَا انْطَمَسَتِ النُّجُومُ يُوشِكُ أَنْ تَضِلَّ الْهُدَاةُYeryüzündeki alimlerin misali, gökyüzündeki yıldızlar gibidir. Kara ve denizin karanlığında onlarla yol bulunur. Yıldızlar kaybolduğunda hidayet bulanlar nerdeyse sapıtırlar.”  Aynı şekilde alimler, hakkı söylerler ve Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İmam Said Bin Cübeyr’in, öldürüleceğini kesin olarak bilmesine rağmen Haccac karşısındaki duruşu buna dair çarpıcı bir örnektir. Emirlerin korkulu rüyası olan Sultanul Ulema İzz Bin Abdusselam’ın azim duruşu ise asla unutulmaz.

Ancak bu Rabbani alimlerin arkasından gelenler, alim değillerdir. Dahası alim kılıklı kişiler olup hak söze karşı makam ve malı tercih ettiler, alemlerin Rabbini razı etmek yerine facir yöneticileri razı ettiler, baki olan ahiret yurdunu unutup fani olan dünya hayatına sarıldılar, Allah hakkında hiçbir sultan indirmediği halde sevdikleri ve istediklerini onlara verdiler, sadece onlara yaklaştılar ve alimlerin bu zalimlere yaklaşmasının helak üzerine helak olduğunu unuttular. Aha işte çeşitli İslam ülkelerinden gelen 400 tane alim kılıklı kişiler, Kudüs ve Aksa, Filistin trajedisi, Filistin halkının Yahudilerden çektiği acılar hakkında konuşmak için İstanbul’da bir araya geldiler. Diğer bazıları da Mescid-i Aksa’nın fazileti ve onu ziyaret etmenin gerekliliği üzerinde konuşurken bazıları da kastın ne olduğunu ve nasıl gerçekleşeceğini açıklamaksızın vahdet hakkında konuştular. Ancak içlerinden tek bir kişi bile, Mescid-i Aksa, Kudüs ve mübarek Filistin topraklarının diğer kısımlarının Yahudilerin pisliklerinden kurtuluşunun ümmetin ordularını harekete geçirmek yoluyla olacağı şeklinde uzak yakın hiçbir konuya değinmediler.  Her zaman olduğu gibi sanki bu orduların tek görevi tagutları korumakmış gibi askerlerin hiçbir rolü yoktu. Hayır, dahası eski Sudan müftüsü Şeyh Isam El-Beşir, cihadın çeşitli türleri hakkında konuştu ancak mübarek Filistin topraklarının kurtuluşu için Allah yolunda savaşmak anlamına gelen cihattan hiç bahsetmediği gibi gerek onun gerekse diğerlerinin ümmetin ordularının Yahudilerin işgal ettiği yerlerin kurtuluşu için harekete geçmesini gerektiren savunma cihadı hakkında konuştuğunu da işitmedik. Gerçekten şaşılacak bir durum. Eğer bir araya gelenler bunu talep etmiyorlarsa o zaman toplanmalarının ne anlamı var ki? Peki o zaman Aksa’ya nasıl yardım edilecek? O halde ümmeti lüzumsuz şeylerle meşgul edeceklerine evlerinde otursunlar daha iyi. Nitekim Mescid-i Aksaya karşı Yahudilerin uygulamalarını kınadılar ve Beytül Makdis halkıyla dayanışma çağrısında bulundular ancak Yahudi varlığını tanıyan, onunla diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkiler kuran bir ülkede bir araya geldiklerini unuttular!!

İstanbul’da toplananlar çok iyi bilsinler ki yaptığı işler açığa çıkmış olup ümmeti bu tür konferanslarla aldatmak artık mümkün değildir. Zira ümmet, sizin kim olduğunuzu ve sadece yöneticilerinizin izin verdiği şeyleri konuştuğunuzu biliyor. Dolayısıyla artık ümmet, sizin ballı sözlerinize aldanacak kadar kolay bir lokma değildir. Dahası ümmet, çok bilinçli bir şekilde hareket etmekte, sizlerin sadece saray mollaları olduğunuzu, Filistin ve Aksa’nın kurtuluş yolunun müzakerelerle, bağışlar toplamakla, konferanslarla ve sempozyumlarla olmayacağını, bilakis ümmetin ordularının tekbir ve tehlil nidalarıyla hareke geçmekle olacağını fark etmektedir. Allah Azze ve Celle’nin şu kavlini okuyunuz: 

وَقَضَيْنَا إِلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوًّا كَبِيرًا * فَإِذَا جَاء وَعْدُ أُولاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَّنَا أُوْلِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُواْ خِلاَلَ الدِّيَارِ وَكَانَ وَعْدًا مَّفْعُولاً * ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَاكُم بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيرًا * إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا فَإِذَا جَاء وَعْدُ الآخِرَةِ لِيَسُوؤُواْ وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُواْ الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُواْ مَا عَلَوْاْ تَتْبِيرًا  “Biz, Kitap'ta İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye bildirdik. Bunlardan ilkinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Bunlar, evlerin arasında dolaşarak (sizi) aradılar. Bu, yerine getirilmiş bir vaad idi. Sonra onlara karşı size tekrar (galibiyet ve zafer) verdik; servet ve oğullarla gücünüzü arttırdık; sayınızı daha da çoğalttık. Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz. Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid'e (Süleyman Mâbedi'ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık).” [İsra-4-5-6-7]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Muhammed Ebu Haşim

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER