Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Türkiye Kendi Çıkarlarına Ulaşmak İçin Başka Hayatlarla Savaşıyor

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Türkiye Kendi Çıkarlarına Ulaşmak İçin Başka Hayatlarla Savaşıyor

Haber:

Türkiye, Nagorno (Dağlık) Karabağ’a yapılan son saldırıda Suriyeli paralı askerleri kullandığını reddediyor ancak dört Suriyeli BBC’ye, Azerbaycan’da koruma görevlerini yerine getirmek üzere askere alınmalarının ardından kendi iradeleri olmadan cephe hattına savaşa gönderildiklerini söylediler. (BBC-11/12/2020)

Yorum:

Bu söylentiler, birçok tanık ve birçok haber ajanslarının haber kanalları yoluyla desteklenerek yayılmasına rağmen Türkiye bunu reddetmeye çalışıyor ancak bu konuda bizim için önemli olan iki husus vardır:

Birincisi: Bu tür savaşlara katılmak için giden savaşçılar açısından şeri hüküm. Evet, aynen gasp edilen toprakların Azerbaycan halkına iade edilmesi için çağrılmaları gibi. Bu, İslam topraklarına bir saldırının gerçekleşmesi ve gasp edilmesi durumunda zorla alındığı gibi tekrar geri zorla almaları tüm Müslümanların üzerine vacip olan bir durumdur… Ama işin garibi, gideceklerini bile bilmeyen bu paralı askerlerin savaşma niyetinde olmamaları ve içlerinden birinin anlattığı gibi sadece barışı korumak için gitmeleridir. (Kuteybe diyor ki; hayatta kalacağımı ummuyordum. %1 hayatta kalma şansım var gibi görünüyordu. Ölüm bizleri her taraftan kuşattığı gibi çoğumuzun savaşta askeri deneyimi bile yoktu.)  Daha şaşırtıcı olan ise konu hakkında deneyimi veya bilgisi olmamasına rağmen düşman karşısında ön saflarda yer almalarıdır.

İkincisi: Türkiye Cumhurbaşkanı, bir avuç doları, ailelerini geçindirmeleri için onlara vererek Suriyelilerin ihtiyaç ve isteklerini istismar etmesi. Sanki bu adamlar, bir lokma ekmek için kendilerini pazara çıkarmışlar da onları köle pazarından satın alıyormuş gibi. Aynı şekilde katıldıkları bu savaş, ister işgal edilmiş isterse gasp edilmiş olsun hakları sahiplerine iade etme arzusu kabilinden de değildir. Zira her ne kadar öncelik gasp edilmiş Kudüs’ü ve işgal altındaki Filistin’i Yahudi varlığından sahiplerine geri vermek olsa da bundan hedeflenen amaç, kişisel çıkarları veya arkalarında Amerika’nın olduğu Batı’nın çıkarları için çalışan ajanların kazanımlarını gerçekleştirmekti. Mağdurlar ise fakir ve muhtaç olanların yanı sıra ailelerini açlıktan, yerinden edilmekten ve kaybolmaktan kurtarmak için paraya ihtiyacı olanlar olmuştur. Zira bu yöneticiler nezdinde insan hayatı, isteklerini, arzularını ve efendilerinin kendilerine dikte ettiklerini gerçekleştirmek karşısında hiçbir anlam ifade etmemektedir.            

Ümmetinin işlerini gözeten, gasp edilen hakları geri iade eden, işgal edilen toprakları geri alacak olan ve gençleri ülkeleri fetheden ve bu ülkelerden işgal edilen yerleri maharet ve eğitimdeki yüksek verimlilikle geri alacak olan mücahit savaşçılar olarak hazırlayan bir çoban ve Halife olmadıkça işlerdeki bu sapmalar asla düzelmeyecektir. Nitekim Ebu Hureyre’den Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:  إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ "İmam, kalkandır onun arkasında savaşılır onunla korunulur." Bu yüzden ülkeleri ve insanları gözetecek olan Hilafet Devleti’ni kurarak bu imamı başa getirmek için çalışmak görevimizdir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Nesibe İbrahim – Ürdün

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER